"Babaaa! Ben çıkıyorum.'' Merdivenlerden elimde notlarımla aceleyle inerken babama seslendim. Toprakla günlerdir çalıştığımız matematik sınavım bugündü ve ben eğer acele etmezsem geç kalacaktım. Normalde hep tam saatinde uyanırdım ama kahretsin ki bugün uyuya kalmışım. Dün gece Toprak'ın yazdığı notlara son kez göz atarken saatin ne kadar ilerlediğini fark edememişim. Suzan Teyze'nin hazırladığı kahvaltı masasından iki zeytini ağzıma attım ve kapının önüne gelerek ayakkabılarımı giymeye başladım. Suzan Teyze yanıma gelip '' Adacığım, kahvaltı yapmadın. Aç aç olmaz!'' diyerek elime sıcacık poğaça tutuşturdu. O sırada babam kravatını bağlamaya çalışarak merdivenlerden iniyordu. Sonunda kravatıyla olan uğraşını başarıyla bitirip yanıma geldiğinde yanağıma bir öpücük kondurdu. Ceketini giymesine yardım ettikten sonra evden çıkabildik. ''Ada, geç kalıyorsan gel seni de bırakayım.'' Normalde olsa reddedeceğim teklifi mecburen kabul ettim. Bu kadar hazırlandığım sınava geç kalmak şu an isteyeceğim en son şeydi.
*********************************
Okulun önüne geldiğimizde babama 'görüşürüz' bile demeden hızla arabadan indim ve koşarak okula girdim. Aynı şekilde koşarak merdivenleri çıktığımda kendimi zor da olsa sınıfa atmayı başardım. Ders zilinin yeni çalmış ve öğretmenin henüz gelmemiş olduğunu görünce rahatlayıp derin bir nefes alarak koşmaktan artan nefes alış verişlerimi düzenlemeye çalışırken sırama doğru ilerledim. Mümkün olduğunca Keremle göz göze gelmemeye çalışarak sırama yerleştiğimde Sude çoktan yanıma gelmişti. ''Nerede kaldın? Kaç kere aradım seni, açmadın.'' Ellerimi sıkıntıyla saçlarımın arasından geçirdim. ''Dün gece notları son bir kez gözden geçireyim derken geç yatmıştım. Uyuya kalmışım. Kalktığımdan beri geç kalacağım diye elim ayağıma dolaşmış bir şekilde koşturuyorum. Telefonu da duymamışım.'' Sude gülerek bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada öğretmenin içeri girmesiyle susup yerine geçmek zorunda kaldı. Klasik selamlaşma faslında sonra yerlerimize oturduk ve kağıtlar dağıtıldıktan sonra sınava başladık.
********************************
Sınav başlayalı birkaç dakika olmuştu ve ben hariç herkes kağıtlarına gömülmüş bir şekilde sorularını çözüyorlardı. Ama ben çok çalışmış olmama rağmen bir türlü güvenimi toplayıp sınava başlayamıyordum. Toprakla en son konuşmamızda yapabileceğime inandığını yeterince çalıştığımı söylemişti. Ve benim içimdeki ses de bunu doğruluyordu ama ben bütün bilgilerim sıfırlanmış gibi hissediyordum. Onuncu dakikanın sonunda yeterince sakinleştiğime karar verip derin bir nefes aldım ve kağıdı çevirip soruları çözmeye başladım. Soruları sanki daha önce çözmüşüm gibi hiç düşünmeden çözüyordum. Nasıl yaptığımı ben bile tam olarak anlayamamışken son soruya gelmiştim. Çözmeden önce derin bir nefes aldım, saate baktığımda daha on dakika olduğunu görünce rahatlayarak nefes verdim. Soruyu okumaya başladım. Bu soruyu da kolay bir şekilde çözdükten sonra son kontrolleri yapıp kağıdımı hocaya verdim. Dışarı çıkmadan önce Sude'ye baktığımda hala sınavını bitirmemiş olduğunu gördüm ve ben de dışarı çıktım. Gözlerim belki dışarıdadır diye Toprak'ı aradı ama onu bulamadım.. Kantine gittiğimde etraf çok boştu, ben de su alıp masalardan birine oturdum.Tam suyumu yudumlarken Keremin karşıma oturmasıyla yudumladığım su boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Ben öksürürken Kerem hafif bir tebessümle beni izliyordu. "Ölüyorum salak. Yardım etsene!" diye geçirdim içimden. Oturmuş hiçbir şey yokmuş gibi beni izliyordu. Ölsem umurunda olmayacak. Sonunda öksürmem geçince "Sınav nasıldı?" diye sordu. Geçekten mi? Bunun için miydi? Hiçbir şey olmamış gibi nasıl davranıyor aklım almıyor. Cevap vermeden öylece baktım. Hatta öldürecekmiş gibi baktım. Bakışımdan hiç etkilenmemiş gibi "Kötü mü geçti?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ
Teen FictionSonsuzluk nedir? Gerçekten var mıdır? Herhangi bir şey sonsuza kadar sürebilir mi? Yaşadığı pek çok şeyden sonra asla sonsuzluğa inanmayan birini sonsuzluğa inandırabilir misiniz? Peki o kişi her şeye rağmen sonsuzluğa inanmayı seçer mi? Kend...