Kapıdan adeta bir chaki chan edasıyla giren Çınar'ı gormemle derin bir nefes almam bir oldu. Yinede şoktan çıkabilmiş değildim. Tuna'yı ilk defa böyle gormustum. İlk defa bu kadar korkunç ve ilk defa bu kadar gözleri dönmüş.
Çınar hızlıca eğilip yerde yatan ve burnunu tutan Tuna'yı omuzlarından çekip kaldırdı.
"Siktir git burdan Tuna . Anladin mı beni . Yine aynı boku yiyecektin allahın cezası."diye kükrediğinde titrememe engel olamadım. Tuna hızla yerden kalkıp kapıya doğru yürürken aklımda tek bir cümle dolaşıyordu.
Yine aynı boku yiyecektin Allahın cezası.
Ne yaptın sen Tuna diye geçirdim içimden.
Çınar Tuna gittikten hemen sonra hızlıca yanıma gelip yere eğildi. Parkeye bakan gözlerimi ona çevirdiğimde kahverengileriyle karşılaştım. Her zamanki alaycı bakışlarından değildi bu bakışları. Korku sezmiştim sanki biraz, belkide panik.
"İyi misin ?"dedi panikle. Gözleriyle vücudumu tararken bir noktada bakışlarını sabitledi . Sağ elini kaldırıp boynumun bir noktasına bastırdı.
"Sana birşey yaptı mı?"dedi kısık sesle. Başımı iki yana salladım.
"Boynun morarmış. Emin misin?"dedi tekrar sorarken.
"Eminim ."dedim kısık sesle. Gözlerimdeki yaşları sildim.
"Sadece öptü. Sonra kaçtım zaten"diye devam ettim. Ya Çınar Yağız'ın yanında olmasaydı. Gözlerim tekrar dolduğunda ellerimle yüzümü kapattım. Hayvan morartmıştı.Bir süre ağladıktan sonra , aglamam iç cekmelere döndü."Kalk bize gidiyoruz"dedi bir süredir varlığını unuttuğum Çınar. Başımı salladım. Tek başıma bu evde kalamazdım. Duvardan destek alıp ayağa kalktıktan sonra yürümeye başladım. Merdivenlerden kazasız belasız indikten sonra dış kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkamdan çınar'da çıktıktan sonra kapıyı kapatıp kilitledi . Bacaklarima vuran rüzgarla birlikte hala şort ve yarım atletle olduğumu fark ettim. Kollarımı birbirine doladıktan sonra Çınarın arabasına doğru yurudum. Kapının önüne geldiğimde Çınarı bekledim. Çınar evin kapısını kilitledikten sonra yanıma geldi. Üzerindeki deri ceketi çıkarıp omuzlarıma koyduktan sonra güven verici bir şekilde omuzlarımı okşadı.
"Hadi gidelim" arabanın kapılarını açıp içine bindik. Çınar arabayı çalıştırıp yola koyulduğunda normalde 2dakika sessiz kalamayan ben yol boyunca tek kelime etmedim. Başımı cama yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım.
*******
Gözlerimi yavaşça araladığımda ilk başta nerede olduğumu idrak edemedim. En son Çınar'la arabadaydık ve ben dışarıyı izlerken uyuya kalmıştım. Beni arabadan eve kadar kucağında mı taşımıştı? Gözlerimi ovuşturarak yataktan kalktıktan sonra buranın bir erkek odası olduğunu farkettim. Acaba Çınarın mı odasiydı? Renkler beklediğimin aksine daha açıktı. Açık mavi duvar kağıtlarıyla uyumlu duran koyu mavi yatak örtüsü. Odanın köşesindeki beyaz tekli koltuk ve resmen odanın ortasında duran bilardo masası. Kapıya doğru yürüyüp kolu aşağı indirdim. Hadi be sabah olmuştu. Merdivenlerden aşağı inerken lütfen düşmeyim diye yalvarıyordum bir yandan da. Odaların birinden sesler geldiğinde adımlarimi oraya yönelttim. Kapıdan içeri girdiğimde ikisininde gözleri beni bulduğunda gülümsedim.
"Günaydın "dedim gülümseyerek.
"Günaydın"
"Günaydın bebek"dedi Yağız ve yanıma gelip elini omzuma attı.
"İyi uyuyabildin mi?"diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.A.L.
أدب المراهقينHerşey iki okulun kavgasıyla başlamıştı. Atakol-Koşuyolu Kolejleri Kim bilebilirdi ki en nefret ettiği insana aşık olabileceğini. ********* "Biz diye birşey olamaz."diye bağırdım karşımda durmuş bos bos bana bakan Çınar'a. " Çünkü ben şımarığım." b...