Kaan Tangöze- Bekle Dedi Gitti
Sonunda evden kendimi dışarı atabildiğimde evin önünde simsiyah bir araba bekliyordu. İçeridekini görmemi siyah camlar güçleştiriyordu. Yaklaşık 15 dakika boyunca ben arabaya uzun uzun bakınca arabanın kapısı açıldı.
İçerinden uzun boylu, simsiyah takım elbise giymiş genç bir adam çıktı. Düz bir sesle:
"Ateş Bey sizi bekliyor. Buyurun." dedi ve eliyle arabayı işaret etti. Şaşırmıştım. Kendim de gidebilirdim iş yerine. Ama holdingin yerini bilmediğim de bir gerçekti. O yüzden böylesi daha iyi olmuştu.
Adama ara ara bazı sorular yönelttim fakat beni umursadığı yoktu. Tek bir tepki bile vermiyordu. Aslında bu beni bayağı ürkütmesine rağmen sesimi çıkarmamaya karar verdim. Böyle uzun bir yolculuktan sonra holdinge varmak yerine eski bir harabeye geldiğimizi farkettim. Burası neresi diye sormama kalmadan adam:
"Haydi küçük kız. " dedi ve suratına sinsi ve oldukça da rahatsız edici bir sırıtış yerleştirdi. Ben daha ne dediğini anlayamadan hızla benim tarafımdaki kapıya geldi ve hiddetle açtı. Kolumu sert bir biçimde kavrayıp çekti. O sırada yere savruldum.
Daha kendimi toplamama kalmadan adam beni kucakladı ve:
"Senin için çok güzel planlarım var güzelim." dedi ve bana göz kırptı. Ben o sırada güçlü kollarından kurtulabilmek için çırpınıp bağırırken birden dudaklarımda dudaklarını hissettim. O an onu ittirmek için öyle bi çaba sarf ettim ki... Sonunda bumu başardığımda yine yüzünde o rahatsız edici ifade vardı.
Ben böyle çırpınırken zifiri karanlık bir odaya girdik. Tek bir pencere dahi yoktu. Bu yüzden bayağı havasız bir mekandı.
Beni sert bir biçimde bir sandalyeye oturttu. Ellerimi ve ayaklarımı sıkı sıkı bağladı.
"Sana tek bir şey soracağım küçük kız. Eğer gerçeği söylemezsen seni şu havuzla bağlantılı kötü şeyler gelecek." derken elini havuza doğru yöneltti. Orada bulunduğunu yeni fark ediyordum. Dedim ya. Zifiri karanlıktı.
"Evet. Sorumu soruyorum. Kaan'ı sen mi öldürdün?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı.
"Kaan ölmedi ki. Ben onu daha 2 gün önce gördüm. Yanılıyor olmayasınız?"
"Sen Kaan'ı 2 gün önce görmüş olabilirsin. Ama bence dün de gördün ha? Dün Kaan'ın cesedi bir çöp konteynırının içinde bulundu. Ne diyorsun bu duruma?" dediğinde oldukça korkmuş ve dehşete kapılmıştım.
Yaklaşık yarım saat boyunca sus pus durduk. Benim cevap vermeyeceğimi anlayan adam:
"Peki. Sen bilirsin" dedi ve yanıma yaklaştı. Üzerindeki beyaz gömleğı parçalarcasına yırttı ve bir kenara fırlattı. Hafifçe sandalyeyi kıpırdattı ve havuzu boyladım.
Hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Çok sıkı bağlamıştı şerefsiz. Ben böyle suyun içinde sürüklenirken sırtıma bir şey battı.
O an farkettim ki havuzun kenarındaki merdivenin bir parçası kırılmış. Orada ki sivri uçla bileğimdeki ipleri kestim. Bilerek biraz daha oradan çıkmadım. Eğer böyle yaparsam öldüğümü sanıp gidecekti. Fakat olaylar hiç de beklediğim gibi olmadı.
Adam dakikalarca başımda beklyince ciğerlerim el vermedi ve başımı suyun altından yüzeye çıkardım.
Adam sinsice güldü ve:
"Demek hala ölmedin." dedi ve üzerime doğru yürümeye başladı. Ben de onunla eş zamanda geri geri yürüyordum. Sonunda sırtım duvarla buluşunca adamın gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Tam ellerini koluma dokundurmuştu ki içeri polis ekibi girdi. Silahlarını adama doğru doğrulttular.
"Kaldır ellerini" diye bağırdı içlerinden biraz daha yaşlı ve iri olanı.
Adam korkuyla arkasına döndü ve hemen teslim oldu. Üzerime bir battaniye örttüler ve sorguya almak için polis arabasına bindirdiler. Yol boyunca tek bir kelime dahi edilmedi. Birtek benim üşümekten birbirine çarpan dişlerimin sesi duyuluyordu. Arada bir de polis telsizinden gelen cızırtılar...
Kısa bir yolculuk ardından karakola ulaştık. Beni sorgy odasına aldılar. Biri genç bir bayan, biri orta yaşlı bir adam olan iki polis memuru sırasıyla bazı sorular sordular. Kaan'ın ölmesinin ardından benim ortadan kayboluşum sebebiyle endişelenen Ateş, polislere başvurmuş. Aslında suçlu durumundayken kurtulmuşum.
Böyle rutin saçma sapan soruların ardından bir polis memuru beni evime bıraktı. Çünkü ruh halim tek başıma eve gitmeye pek de uygun değildi.
Eve varır varmaz üzerime pijamalarımı geçirdim ve kafamı dağıtmak için diziler mi izlemedim, şarkılar mı dinlemedim... Bir türlü çıkaramıyordum aklımdan olanları. Aslında bunlar hayatta iz bırakacak, unutulmayacak şeylerdi. Sadece kendimi kandırmak istiyordum.
Birkaç kez uyumayı denedim ama her defasında karanlığıma olanlar hücum etti. Görmek istediğim düşlerimi kana buladılar. Pembe düşlerim kırmızıya karıştı...
En sonunda tavanı seyretmeye başladım. Belki saatlerce, belki dakikalarca, belki de yalnızca saniyelerce... Bir süre sonra zil çaldı. Açmak istemedim. Sadece öylece durmak istedim. Ama anlamazcasına zile bastılar. En sonunda kalkıp kapıyı açtım. Karşımdaki kişiyi görünce kapıyı geri kapatmak, hiç kapıyı açmamış gibi yapmak istedim. Fakat beynim kollarıma hükmedemiyordu sanki. Sadece orada ona boş gözlerle bakmak istedim. O gerçekten burada olabilir miydi ki?
İveeet bölüm sonuu. Nasıl buldunuz bölümü bakalım?
Votelerimizi ve yorumlarımızı eksik etmeyelim lütfen. İlk yorum yapana ithaf o zaman!
Bu arada sizi beklettiğim için çok özür dilerim. Sizi sefiyorum 😍😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌼 Papatya Kadın 🌼
Teen FictionAhsen...İlkbaharda incecik, narin bedeni ile salınan masum, beyaz papatyaydı o. Seviyor mu, sevmiyor mu yapraklı kadın... Başlara taç olan kadın... Güvercin kanatlı kadın... Ateş... Kışın kara bile dayanıp sevdiği için, sevdiğiyle buluşmak için kafa...