Bu ses... Tanıdıktı. Geçmişi hatırlatan, içini hem ısıtan hem de derindeki yaralarına adeta bir pençe daha atan bu ses... Önce çivilenmiş gibi kaldı ayaklarım. Sonra istemsizce ve canım yanarcasına döndüm arkama. İşte karşımdaydı o çok güzel yüzü hiç değişmemişti. Saçlarının her bir buklesi seneler öncesi gibi parlak ve kusursuzdu. Her zamanki gibi yüzünden mutluluk ve huzur yansıyordu. Ezgi her zamanki gibi karşımdaydı.
Dönüp kendime baktım. Bense Ezgi nin tam aksine solup gitmiş bakışlarım, özensiz saçlarım, üzerime öylesine geçirdiğim siyah bol bir tshirtle alelade pantolonla tam bir enkaz gibi duruyordum.
Bu kadar hüznün bu mutlu anı gölgelemesine izin vermeden çantamı ve bavulumu fırlattığım gibi Ezgi'nin boynuna sarıldım. Her zaman ki gibi bahar çiçekleri gibi kokuyordu. Görünüşü değişmediği gibi kokusu da hiç değişmemişti. Bense değişken ruh halimden mütevellit olsa gerek sık sık parfümü değiştirirdim.
Işıldayan gözleriyle bana baktı ve
-Dönmezsin sanıyordum. Ama bak geldin işte. Aman Tanrım şu haline bir bak yorgunluktan ölmüş gibi bir halin var! Dedi.
Haklıydı da neredeyse üç gündür uyuyamamıştım.
-Döndüm işte. Haklısın biraz yorgunum. Tam şehre girişte arabam bozuldu. Çekici çağırdım ama... Neyse boşver şimdi bunları. Buralar hiç değişmemiş.
-Aslında tanıdığın insanların çoğu gitti. Ama çabuk alışırsın yeni komşularına. Hadi bize gidiyoruz akşama şahane yemekler yaptım şanslısın.
Hayır, hayır, hayır... En sevdiğim dostum da olsa geceyi yalnız geçirmek istiyordum.
-Ezgi... Aslında bu gece dinlensem iyi olur.
-Hayır efendim mazeret kabul etmiyorum. Senin evin iyi bir temizliğe ihtiyacı vardır. Aradan dört sene geçti. Konu kapandı hadi gel hava bozuyor.
E mecburen kabul ettim tabi. İşin açığı haklıydı da dört sene sonra kim bilir ne haldeydi muhteşem evim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabir
RomanceSevdiğin kadar nefret edersin. Nefretin kadar karanlık bir kalbin olur. Aşk bu kısır döngüden ibaret.