Ne zaman unutur insan? Ölünce mi? Başkasını sevebilmeyi öğrenince mi? Aşk bu. Belli olmaz, nedeni sorulmaz aslına bakarsanız. Kimi yeniden sevebilmek için unutur, kimi ise unuttuğu için ölür. Peki ya bu kalbin ille de sevmeye aşık olmaya ne ihtiyacı var ki zorlar da durur bizi? Bu kadar mı aciziz ki kendimizi sevmek yerine tanımadığımız kalplere emanet ederiz sevgimizi?
Yüzlerce soru akılda, göz yaşları öbeklenmiş bekleyiverir hazırda... Ya kalp? Kalp kabir, kalp zehir. İçten içe yeminler eder kalp, intikam için. Evet neden intikamını almasın ki kalp. Önceden cennet yeriydi şüphesiz şimdi ise etrafı dikenli çalılarla çevrelenmiş bir kabir.
Bunları düşünerek yürüyordu kız. Nereye gittiğini bilmiyordu. Bilse de fark eder miydi ki? Göz yaşları duruma pek bi aşina akıyordu. Kız silmekten vaz geçmişti yüzünü ıslatan yaşları. Saatten bi haber yürüyordu ağır aksak. Bir zaman sonra bir ses duydu aniden ve irkildi.
-Yağmur? Dönmüşsün! İnanamıyorum geldin!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabir
RomanceSevdiğin kadar nefret edersin. Nefretin kadar karanlık bir kalbin olur. Aşk bu kısır döngüden ibaret.