Bölüm 3

52 5 0
                                    

İncinin giydiği elbise :) ;) İnsanlar telefon yüzlerine kapandıkları zaman sinir olurlardı demi? Peki bu Bora neden manyak gibi sırıtıyordu. Arkadaşına bakarken bunları düşünüyordu Deniz. Bir anda arabanın durmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı Deniz.
"Niye durduk?"
"Kardeşim sen şimdi iniyorsun ben de gidiyorum" diyerek Denizi resmen itti Bora. Birde attıktan sonra akşam görüşürüz demişti. Dengesiz diye bağırdı arkasından Deniz. Ne diyorum ben ya diyerek taksi aramaya başladı. Sabahki kadın bir de Boradan sonra sinirleri iyice bozulmuştu.

İnci ise o sırada televizyonda kaç senedir bitmeyen diziyi izliyordu. Diziye bakarken de yorum yapmayı eksik etmyiordu tabi.
"Sarı çiyan bir de güzel bir şey olsa gül gibi çocuğu aldatıyor. Bulursun sen onun gibisini bir daha" daha kıza saydırmaya devam ediyordu ki zilin sesiyle yerinden kalkmıştı. Kapıyı açtığında karşısında çimen gözü görmeyi beklemiyordu tabi. Burada ofis tutacaklarını öğrendiğinde artık onu unutacağına, sevmeyeceğine ve artık onu hiç umursamayacağıyla ilgili kendine bir sürü nutuk çekmişti. Fakat yine o çimen gözleri görür görmez kendine verdiği sözlerin hepsini unutuvermişti.
"İnci girebilir miyim?"
"Giremezsin desem girmeyecek misin?" dedi sert sesiyle. Onu gördüğü zaman karşısında eriyor olabilirdi yada şu kalp denen organı yerinden çıkacak gibi atıyor da olabilirdi fakat bu ona iyi davranmasını gerektirmiyordu. Demek o İzmire gittikten sonra ofis açacaklardı ha o vakit iç sesi konuştu tam öyle sayılmaz aslında onlar okulu bitirdiklerinde sende üçüncü sınıfa geçmiş olacaksın.
"Sen sus iç ses" diyerek söylenmeye başladı. Fakat bunu biraz sesli söylemişti galiba çünkü Boranın alay dolu bakışlarına maruz kalmıştı.

Bora telefon yüzüne kapandıktan sonra bir mutlu olmuştu. Telefonu kapattıysa onu görmeye gidebilirdi ve gitmişti de şimdi kapının önünde zili çalmış kapının açılmasını bekliyordu. Kapı açıldığında kalbinde onun özleminden oluşmuş boşluk onu gördüğü anda sımsıcacık bir sevgiyle doluvermişti. Sevdiği kızı incelemeye başladığında o hastası olduğu kızıl saçları, minicik burnu öpülesi dudaklarıyla yine muazzam duruyordu. Üstünde beyaz sade bir tişort altında da sıradan bir eşorfman duruyordu. Başka kızlar giydiği zaman dönüp bakmayacağı kıyafetler onda diğer kızların süslenmiş hallerinden bile güzel duruyordu. Hele o saçları yok muydu yukarıdan dağınık bir topuz yapmış saçları kenarlarından çıkmış tam bir ev haliydi. Durum böyleyken bile gözlerini alamıyordu minicik sevdiğinden. Kendine gelmek için kafasını iki yana salladı.
"İnci girebilir miyim?" dedi fakat aldığı cevap tam bir fiyaskoydu.
"Giremezsin desem girmeyecek misin?" oha dedi Bora. Yine bir öküzlük yapmışım belli ki, alttan almayı seçti. Bora ona hayatında sadece bir kere bağırmıştı o da İncinin mezuniyet gecesindeydi. O günü hatırlamak bile istemiyordu. İkisinin arası ilk defa o kadar gerilmiş ve bozulmuştu. Ertesi gün özür dilemeye çalıştığında İnci onu susturmuş o konunun bir daha açılmamasını istemişti. Bora da kabul etmişti tabi. Başka bir çaresi de yoktu zaten. O günden sonra İncinin ona her ters davranışında suçu kendinde arıyor durmadan alttan alıp gönlünü almaya çalışıyordu. İncinin sesiyle alaylı bakışlarını ona dikti.
"Sen sus iç ses" İncinin iç sesini susturma çabalarını izledi bir süre. Daha sonra kafasını iki yana sallayarak İnciyi bir kenara çekti ve içeri girdi.
"Şu an evde olduğumu varsayarsak sen gir demeden de girebiliyormuşum" dedi İnciye gönderme yaparak. Bunu sırf İnciyi sinir etmek için söylemişti ve başarmıştı da
"Ben istemesem şu an kapının önünde kapıyla bakışıyor olurdun."
"Allah Allah" dedi alay dolu sesiyle
"Öyle mi küçük hanım"
"Öyle tabi"
"Ama şu an kapı arkamda ve seninle bakışıyorum değil mi gerisi boş" dedi ve göz kırparak salona geçti.

İnci ise Boranın göz kırpmasından sonra yerinden çıkacakmış gibi atan kalbi o kadar şiddetlenmişti ki Boranın duyma korkusuyla sakinleşene kadar bekledi ve öyle salona geçti. Çimen gözlü sevdiği bacaklarını uzatmış elinde kumandasıyla televizyona bakıyordu. İnci onun bu rahat tavırlarına alışmıştı. Annesi babası evdeyken bile Bora onlara geldiğinde her zaman rahat davranırdı. Hızlıca yanına gidip Boranın sehpadaki ayaklarını kenara aldı ve kendisi oturdu. Gözlerini Boraya dikerek
"Doğru şöyle çimen göz telefonu yüzüne kapattım ya erkeklik gururuna yediremedin o yüzden geldin değil mi?"
"Cık bilemedin küçük hanım o yüzden gelmedim sen şimdi saçma sapan bir elbise giyersin beni abine mahçup edersin diye geldim."
"Bir akşam nereye gidiyoruz? iki ben saçma sapan bir elbise giyersem sen neden abime mahçup oluyorsun?"
"Bir akşam baktığımız ofisin sahipleriyle yemeğe gidiyoruz. İki ben söyledim abine İnci gelsin diye o yüzden ben mahçup oluyorum."
"Sen dedin yani İnci gelsin diye" dedi İnci eğlenen sesiyle. Çimen gözün dediğinden sonra kaşlarını çatmayı engelleyememişti tabi.
"Hıı ben dedim Denize yazık durmadan çocuğun başının etini yersin." İncinin kaşlarını çattığını görünce orayı öpmeyi ve kolundan tutup sol göğsüne tam kalbinin üstüne bastırmayı istemişti ama tabiki öyle bir şey yapamamıştı. Onun yerine İnciyi kolundan çekip odasına götürmüş şu an dolabın önünde elbise seçiyorlardı.
"Çimen göz bu nasıl?" Bora elbiseye bakar bakmaz elbiseyi kenara fırlatmıştı.
"Öküz"
"Çok konusuyorsun İnci eğer biraz daha acele etmezsen seni burada bırakıp gideceğim."
"Beğenmiyorsun ki!!"
"Beğendir o zaman"
"Kolaydı sanki" Bora onun bu homurdanmalarına gülüp gözüne takılan elbiseyi eline aldı ve incelemeye başladı. Siyah, uzun, önü kapalı, kalın askılı bir elbiseydi.
"Hayır çimen göz onu asla giymem. Hiç dekoltesi yok ve elbise tam bir facia."
"Bu yüzden bunu seçtim ya zaten" İncinin cevap vermesine fırsat vermeden
"Bunu giy arabada bekliyorum" diyerek odayı terk etti.

Bora bir saattir arabada bekliyordu. Artık o kadar sıkılmıştı ki telefonda oyun oynamış, eski arkadaşlarıyla konuşmuş hatta bir ara arabadan inip mahalledeki çocuklarla futbol bile oynamıştı ama İnci hâla gelmemişti. Şimdi ise kafasını direksiyona gömmüş halde bekliyordu. Kapının açılma sesiyle sinirle yan tarafa döndü. İnciyi gördüğü an nefesi kesilmişti resmen. Kızıl saçları büklüm büklüm olmuş, gözlerinin elalığı sürdüğü göz kalemiyle iyice belirginleşmişti. Onun seçtiği elbiseyi giymemişti giydiği elbisenin maşallahı vardı sadece göğüs dekoltesi bile Borayı deli etmeye yetmişti. Fakat hemen sakinleşti Bora. Nasıl olsa şimdi bir AVM'ye gidecekler ve o elbise değişecekti. Bu düşünceyle arabayı çalıştırdı ve yola koyuldu. Eğer biraz daha bakmaya devam ederse dudaklarına yapışacaktı İncinin.

Deniz Bora onu arabadan attıktan sonra taksi aramaya başlamış ama hâla bulamamıştı. Boranın yüzünden arabasını da yanına almamıştı. Etrafa bakınırken gözüne bir çift mavi göz takıldı. Bu o sakar kızdı. Kız durmadan kendisini sevdiğini söylüyor ona bir şans vermesini istiyordu. Yaklaşık bir ay önce derstten çıktıktan sonra yürürken kendisine çarpmış ve daha sonra da durmadan karşısına çıkmıştı. Artık o kadar çok karşılaşıyorlardı ki kızın bunu kasıtlı yaptığını, onu takip ettiğini düşünmeye başlamıştı. Acaba para için mi dedi kendi kendine ama nereden bilecektiki zengin olduklarını. Ailesinin maddi durumu iyiydi Denizin. Öyle abartılacak kadar zengin olmasalarda kendilerine yetiyordu. Deniz asla ve asla bu kızın kendisini sevdiğini düşünmüyordu. O zaten güvenmezdi ki kolay kolay kimseye. Kız muhtemelen 18-19 yaşlarındaydı. Denizin bölümünde ya ablası yada abisi vardı . Bu yaştaki kız büyük ihtimal ona hayranlık duyuyordu. Denizin koyukahverengi gözleri ve hafif kıvırcık saçları kızların çok dikkatini çekerdi bu kızın da çekmişti demekki. Deniz çok konuşan kızlardan nefret ederdi. Ona yanında huzur bulabileceği bir kız gerekliydi. Bu da Deniz için sessizlikle mümkün oluyordu. Bu kız ise durmadan çok konuşuyor, konuştukca saçmalıyordu. Kızın yanına gitti fakat konuşmaya başlamadan kız yine çok konuşmaya başlamıştı.
"İlk kez benim yanima geldin. Demekki artık seni sevdiğimi anladın. Bana bir şans vereceğini biliyordum. Çok teşekkür ederim. Aslında" daha konuşmaya devam ediyordu ki Deniz onu susturdu.
"Bak ufaklık sana bir şans verdiğim felan yok. Beni sevdiğini zannediyorsun ama sadece bana hayranlık duyuyorsun. Kalbini kırmak istemiyorum ama çok konuşan kızlardan nefret ederim. Kadınlara da güvenmem. Bu hayatta sadece anneme ve kardeşime güvenirim. Benden uzak dursan iyi edersin" dedi ve çekip gitti.
O gittikten sonra Beyza nefretini rahatlıkla kustu.
"Ama ben senin kalbini kırmak istiyorum Deniz Yaman. Ablamın çektiği kadar acı çekmeni istiyorum. Çok konuşan kızlardan hoşlanmadığının farkındayım. Bu yüzden çok konuşuyorum ya hiç sevmediğin bir özelliği bende seveceksin ve beni hiç unutamayacaksın. Seni kendime aşık ederek acı çektireceğim. Birinci darbem bu olacak sana. İkincisi ise en büyüğü ve en acısı olacak. Güvendiğim kardeşinin bir açığını bulacak ve seni öyle bir hayal kırıklığına uğratacağım ki ablama çektirdiğin acılardan daha fazlasını çekeceksin."

Yazım yanlışlarımı düzeltmeye çalışıyorum. Fakat telefondan yazdığım için ne kadar mümkün oluyor bilmiyorum hâlâ yanlışlarım varsa kusura bakmayın 😊😊 Bu benim ilk hikayem ve nasıl yazdığımı gerçekten bilmiyorum. Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim 😉😉 Voteleyip yorum yapan herkese çok ama çok teşekkür ederim iyiki varsınız 😘😘

Küt Küt Atıyor KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin