DENEME

136 7 3
                                    


Hemen baş ucumdaki komodinin üzerinde duran siyah abajurun ışığını kapattıktan sonra gözlerimi bir kere daha ovuşturdum. Yaklaşık beş dakika önce Ahu aramış yarım saate burada olacaklarını söylemişti. Derin bir iç çekişin ardından bana da kalkmak düşmüştü. Buna hazır mıyım bilmiyorum. Bir kızın bana dokunması bile beni rahatsız ederken nasıl her şeyle başa çıkacağım hiç bilmiyorum. Elbet bir yolu bulunur diyerek ayağa kalktım. Lacivert tulumumu giyinip onlar gelene kadar birkaç şey yiyerek ilaçlarımı içitim. Masayı toplarken zilin çalmasıyla elimdeki tabakları lavaboya bırakıp elimi silmemin ardından kapıya yöneldim. Çalan zile dur demek adına adımlarımı hızlandırıp kapıyı açtığımda karşımda 32 diş bana sırıtan 4 kişiye bende içtenlikle tebessüm ettim. Biraz içtenlik birazda gerginlik içeren bir tebessümdü. Derin bir iç çekmeme engel olamadan kapının önünden çekilerek yol açtım. İçeri geçerken Samet yanağımdan makas alarak:

"Bizde seni çok özledik."

Diyerek sitemini belli etti. Bu masum dokunuşu bile beni çok rahatsız etmişti. Nefesimi sıklaştırmıştı. Samet benim dostum ve eskiden aramızda böyle hareketler dikkat bile çekmezdi. Şimdi kalp ritmimi nefesimle birlikte gerginlik içinde hızlandırdı. Kardeşim dediğim birinin bu hareketine uyum sağlayamıyorken başka insanların içine nasıl çıkacağım? Bir el gözlerimin önünde sallanırken düşüncelerimden ayrılıp elin sahibine baktım. Kahverengi gözleri mavi gözlerimi görür görmez Aras'ın endişeli sesi duyuldu:

"İyi misin sen?"

Ona cevap vermeden arkasına baktım. Herkes salona geçmiş oturmuşken ben burada kalmış ve belirmiş bakışlarımı boş duvara dikmiştim. Tekrar Aras'a dönüp fısıltı niteliğinde bir sesle:

"Odamda konuşalım mı? Hep beraber."

Kelimeler ağzımdan zorla çıkarken başını olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü. Bende mutfağa geçerek hakkını veren iki bardak soğuk suyu mideme gönderdim. Omzumda hissettiğim elle tedirgin olup ufak bir sıçramayla irkilirken çok geçmeden annemin yatıştırıcı sesini işittim:

"Sakin ol kızım. Benim. Arkadaşların senin için çok uğraşıyor."

Elimdeki bardağı bırakıp anneme döndüm. Yüzümü buruşturarak:

"Bilmiyorum bu fikrin düşüncesi bile beni çok tedirgin ediyor. Ben kitaplarımla gayet mutluydum."

Annem ince uzun parmaklarıyla kumral saçlarımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırırken konuşmaya devam etti:

"Sonsuza dek kitaplarının arasında saklanamazsın."

Sonsuza dek yaşam diye bir şey yok ki. Demek istesem de başımı sallamakla yetinip adımlarımı üst kata yönelttim. Kapısı açık bırakılmış odama girdiğimde hepsi bana döndü. Sanki içime bir özgüven girmişti. Siyah bana güç vermişti. Ve bu güç çekip gitmeden ondan faydalanmam gerekiyordu. Derin bir nefesi ciğerlerime gönderip dilimin ucuyla dudaklarımı ıslatarak söze başladım.

"Bence bu operasyon tutmayacak."

Herkesin gözündeki şaşkınlık beni esir alırken gelen itiraz seslerine hayali bir tıpayla kulağımı tıkadım.

"Olmayacak. Yapamayacağım."

Sesimin titremesini engelleyemem birazdan ağlayacağıma işaretti. Kendimi o kadar güçsüz ve savunmasız hissediyordum ki göz yaşlarım hemencecik göz pınarlarıma doluşuyordu. Fark etmemeleri için başımı yana çevirip kirpiklerimle gözlerimi sıkıca örttüm. İstemsiz nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Sanki nefesimi tutarsam göz yaşlarım akmayacak ve de her şey geçecekmiş gibi geldi o an. Ama bu gökkuşağının altından geçmekle ilgili efsaneler kadar imkansızdı. Elimde hafifçe bir parmak hissettiğim anda hızlıca elimi geri çektim.

BİR TUTAM PAPATYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin