-1-

37 7 2
                                    

Ilgın Soydemir...

Dolunaya yastık atarak uyandırmaya çalıştım ama nafile. Ya mübarek kış uykusuna yatmış.. Ben Ilgın. 17 yasında lise öğrencisiyim. Karma bi yurtta kalıyorum. Ailem. Beni umursamayan kişiler. Bu yanımdaki kış uykusuna yatmış şahısta en yakın arkadaşım Dolunay.

Karşı odanın anahtar sesi geldi. Poyraz. Kapıyı hafif aralayarak, karşı odayı izlemeye başladım. Kapı açıldı, İçeriden önce Barlas çıktı. Ve sonra POYRAZ!! İki yıldır bu çocuğa abayı yakmış vaziyetteyim. Kendileri pek sosyal sayılmazlar. Okulda onları, tanıyan kimse yok. İsim ve soyisim dışında.

"Daha ne kadar dikizliceksin." yakalandım. Bozuntuya verme. Vermemeliyim. Vermemem lazım. Ah be Poyraz. Bu kadar dikkatli olma abicim.

"Ehu ehu ehu. Ne dikizlicem. Benim markete gitmem gerekiyordu da ondan şeyettim. Aaa yanlız bu kapıların tahtası bi mükkemel." Beyin Özürlüsüyüm cidden. Kendi kendimi reddedesim var. Güldü. Kesin rezilliğime güldü. Ben olsam ben de gülerim.

"Hadi gel ben bırakıyım. Ben de markete gitcem." Oha. Üzerime baktım, öpücük desenli, şort ve askılı pijamalarım var. Saçlarım açık. Salla. Bu Poyraz. Kaçırmamalıyım. Zaten beni böyle gördü. Ayağıma converselerimi giydim ve hemen yanına ulaştım. Dolunay mı? O kış uykusunda. Kapüşonlusunu geçirdi ve ilerlemeye başladı. O önden ben arkadan gidiyoz. Hayır sırtını dikizlemiyorum.

Yurttan çıktık ve onun motorsikletine ulaştık. Motorda. Kaskı aldı ve benim kafama geçirdi. E o nolcak? Bence o taksın.

"Bonck son tokmoloson!" kask yüzünden sesim boğuk çıkmıştı. Elini başıma, ki kask olmasaydı herşey güzel olacaktı, koydu.

"Takma kafana ufaklık, iyiyim ben böyle." ufaklık? Ufaklık!? UFaklık!! UFAKLIK!!!! Şuan ona trip atıyorum ki o bilmese de.

"Bono ofaklok domo!!!" sesim yüzünden kahkaha attı ve motoraa bindi. Ben de arkasına bindim. Amacım bahaneyle beline sarılmaktı ama tripliyim. O yüzden arkadaki demirlere tutundum. Motoru çalıştırıp, yurdun bahçesinden çıktık. Hızlı gidiyoruz, ve ben tutunmakta zorlanıyorum.

"Zorlanıyorsan bu muhteşem vücuda sarılabilirsin." inan bana can atıyorum ego torbası. Omuz silkmekle yetindim. Kasıtlı yaparmışcasına daha da hızlandı, ve mecbur, yusuf yusuf, sarıldım. Omzunun üstünden baktı, memnun olmuşcasına sırıttı. Kalbim depar atıyor. İnşallah fark etmez. Kokusu. Yağmurdan sonraki, toprağın kokusu. Mavi gözlerini bonibon niyetine yiyebilirim. Bi marketin önünde durduk. Motoru park etti. İndik. Ben kafamdan şu lanet kaskı neden çıkaramıyorum. Hadi ama. Poyraz kıkırdayarak yanıma geldi, ve tek hamlede çıkardı. Rezil oluyorum. Saçlarımı düzeltti. Bugün ölmezsem iyi.

Markete rezil bi giriş yaptım. Öpücüklü, pijamalarım ateş saçıyor.

"Ne alıcaktın?" dedi.

"Sigara." evet içiyorum. Tiryakiyim. Ne yapam. Sanki beni rahatlatıyor.

"İçiyor musun? Ilgın, çok masum duruyosun, farkında mısın?" iltifat mı ettı? Galiba. Ölüyorum galiba. Aha öldüm. Olum sen niye bu kadar yakışıklısın. İnsan mısın? Kendine de bi sigara alıp, parasını ödedi.

"Parasını şeyetseydim ben." göz devirdi ve marketten çıktık. Bana göz devirdi kızlar size değil. Bana. Hep bana. Ilgına.

Yolculuğumuz sessiz geçti. Bugünü bi daha unutamam.
Motordan indik. Telefonu çaldı. Göz ucuyla azcık bakmış olabilirim. Sedef... Bu kim ya.

Sevgilisidir. Sanane. Özgür bi birey.

Ya benim prensimi elimden alan çirkin cadı. Hızlı adımlarla yurda ilerledim.

Kan ŞafağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin