Bölümü üstüne alınan herkese ithaf ediyorum. Özellikle isteyen olursa yazması yeter. Ve önceki bölümde yazılan yorumlar için çok teşekkür ederim.
***
Sabahın gün ışığı yüzüme vurdu. Işıktan dolayı gözlerim acıyarak açmaya çalıştım. Rahatsız olucu sesler çıkartırken saatte baktım. Bakmamla birlikte yataktan fırlamam bir oldu.7'yi aşmıştı ve ben daha yeni kalkıyordum!
''Lanet olsun, niye böyle oldu ki?'' Dün haddinden fazla enerji kaybetmiştim. Bugün yorucu işlerden kaçmalıydım. Sahi dün neden o kadar yoruldum ki?
Okul üniformalarını giyinirken bir yandan da çantamı sırtıma takıyordum. Saçlarımı tepeden topladım. Annemin bana verdiği gümüş kolyeyi boynuma geçirip kapıya yürüdüm.
Oturma odasından geçerken,bir şey fark edip geri döndüm. Babam horul horul uyuyordu. Ellerimi göğsümde birleştirip başında dikildim. Saatime bakıp ona döndüm.
''Ba-Baaaaaaaaa!'' diye uzatarak bağırdığımda adamcağız korkudan yere düştü. ''Ne oluyor lan? Bomba mı patladı!" ilk başta uykulu olan sesi sonlara doğru endişeli sese çevrildi.
''Bomba değilde, işe geç kaldın. Hazırlan yoksa anneme bugün de işe geç kaldığını söylerim.'' diyerek kapıya doğru yöneldim. ''Nasıl bir vicdanın var senin öyle. Annen gibisin.'' diyerek sitem etti.
Evet, anneme çok benziyordum.
Özellikle tehdit konusunda.
Kapıdan dışarı çıkarken ne kadar sıcak olduğunu fark ettim. Bir süre kapının önünde durup acaba güneş gider mi diye bekledim.
''Unut bunu.'' diyerek tam eve gidecektim ki aklıma proje geldi. Batu'yu buraya kadar getirmişken gitmemek olmazdı.
Okulun önüne geldiğimde bir yandan küçük kitabımı okuyordum. Girişe adımımı attığımda adımı seslendi biri.
"Asu! Bana yardım et." olduğum yerde kalırken arkama dönüp baktığımda Batu'yu gördüm. Gömleği ütülenmemiş, kravatını takamamış ve saçları oldukça dağınıktı. Derin bir 'of' çekmeme sebep oldu.
"Ne oldu?" telaşlı halleri beni bitiriyordu.
"Ya bu insanlar bana garip garip bakıyor! Ya sen neden bakıyorsun şimdi..." beni unutup yanındaki çocuğa sataşmaya başlamıştı.
Heey! Ben burdayım Batu. Az önle bana anlatıyordun hani. Çocuğa sataşmayı bırakıp beni görsen?
Yanına gidip, kravatından tutup kendime çektim. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Öyle garip bakması kızarmama sebep oluyordu. Kravatını düzeltirken bana dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. Kafamı yere eğerek devam ettim.
"Öyle bakmasana!" diye sitem ettim. Kendiside kızarıp gülümsedi. Kravatını düzeltme işini bitirdiğimde elimi indiriyordum ki tuttu. Gözlerimi ona dikerken o ise gülümsüyordu. Ellerimi bir anda bırakıp yakamdan tuttu ve kendine çekti. Dudağımın üstüde bir şey vardı. Bu aptal çocuk beni birden niye öptü ki şimdi!
Dudaklarını üzerimden çektiğinde başta tarfa dönüp hiçbir şey olmamış gibi kafasını kaşımaya başladı.
"Okuduğum kitapta sevdiğim kişiyi öpersem kalbimin deli gibi atacağını söylemişti. Neden olmadı ki şimdi? Nerde hata yaptık?"
KALBİ DELİ GİBİ ATAN BENİM BATU!
Gözlerim kocaman olurken aniden beş metre ötesine kaçtım. O da şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum bir yandan da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradanlığın İçindeki Mucize
Novela JuvenilLise denilince akla gelen ilk renk kırmızıdır. Tutkuyu ve yeniliği temsil eder. Herkesin lise hayatı kırmızı rengiydi. Onlara ayak uyduramayan bir ben vardım. Benimki onlardan farklıydı. Ben kül rengiyim. Hayatımı sadece başarılı olmak için kullandı...