GİRİŞ

171 14 10
                                    

Hayatım berbat.

Sanırım bu iki kelime bütün hayatımı özetleyebilirdi. Sıkıcıydı ama yaşanılabilirdi. 

Düz bir tarlaydı ama tohum ekilmediğinden ürün vermiyordu. 

Yaşıyordunuz ama bitkisel hayattaydınız. 

Tüm bu tabirler bu iki kelimenin içine sığıyordu.

 Hayatım berbat.

Tabi, küçük güzellikler hayatınızı 'daha az berbat' yapabilirdi. Okuduğunuz kitaplar,  bitkilerle ilgilenmek, barınaktaki hayvanlara yeni sahipler bulmak. Böyle küçük şeyler kendi çapımda yaşadığım hayatımı süsleyen birkaç gül yaprağıydı.

Ailem ile vakit geçirmek de hoşuma gidiyordu, fakat onlar yılda iki, üç bilemedin dört kere eve uğruyorlardı. Onlarla vakit geçirmek istediğimi söylediğimde işleri olduğunu, eğer ilgilenmezlerse beni iyi yaşatamayacaklarını söylüyorlardı. Açıkçası umrumda bile değildi. Daha fazla iyi yaşamama gerek yoktu. Zaten onlar ellerinden gelen her şeyi, her şeyi önüme koymuşlardı. Gerektiğinden çok daha fazla şeye sahiptim ve daha fazlasına gerek yoktu. 

Geleceğim için olsa da, olmamalıydı. İyi bir öğrenciydim ve üniversiteye gitmeye başlayacaktım. Orayı bitirdikten sonra bir iş bulup kendi yoluma gidecektim. Onların benim için para biriktirmesine gerek yoktu. Kendi başımın çaresine bakabilirdim. 

Eğer onu beceremezsem bile, resim çizerdim. Küçük bir galeri açar ve geçimimi o şekilde sürdürürdüm. Zaten çok fazla şey isteyen biri değildim. Beni ve köpeğimi barındıracak bir ev, yemek ve önünde oturup kitap okuyacağım bir şömine. Bu kadarı benim için hayli yeterliydi. 

Fakat ailemin bu konuda hemfikir olmadığına gökyüzünü seyretmeyi sevdiğimi söylediğimde bana şehrin merkezinde tavanı camla kaplı bir apartman dairesi satın aldıklarında-ki dairede biri yaşıyordu- anlamıştım. Daire hoşuma gitmedi demiyorum sadece, çok fazla abartıyorlardı. Ya da, deniz kokusu hoşuma gitti dediğimde bana bir yat almaları. Tanrı aşkına, hangi aile bundan daha fazla şey vaat etmeyi düşünürdü ki?

Bana kalırsa, bunları suçlu hissettikleri için yapıyorlardı. Beni bu hale iten olay olurken Yanımda olamadıkları için böyle şeylerle kendilerini affettirebileceklerini sanıyorlardı. Onlara artık kızmıyordum, bunca yıl bunu dile getirmekten yorulmuştum açıkçası.

Şimdi diyeceksiniz, 'böyle bir hayata mı berbat diyorsun sen? Ya aklını kaçırmışsın, ya da gerçekten doyumsuzsun.' Eh, henüz hikayenin bu kadarını duysaydım, ben de aynı şeyi söylerdim. Fakat kötü kısma henüz sıra gelmedi.

Şöyle ki, bende, sosyal fobi var. Bilgi:Sosyal fobi en genel anlamda, bir ya da daha fazla sosyal durumdan rahatsız olmak ve kaçınmak olarak ifade edilebilir. Sıklıkla rahatsız olunan sosyal durumlar, topluluk önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma, sosyal ortamlar(düğün, eğlence, parti, cenaze vb.), karşı cinsle arkadaşlık ilişkisi başlatma, topluluk içinde yemek yeme, genel tuvaletleri kullanma, mevki sahibi kişilerle konuşma ve başkalarının fikirlerine karşı çıkma olarak gösterilebilir.

Sosyal fobisi olan insanlar, yaptıkları davranışlarından dolayı diğer insanların kendileri hakkında olumsuz düşünceler geliştireceklerine inanırlar. Başkalarının kendilerindeki terleme, titreme, yüz kızarması gibi kaygı belirtilerini fark edeceklerinden endişe ederler.

Sosyal fobikler, sıklıkla rahatsız oldukları ortam ve durumlardan kaçınmaya / uzak durmaya çalışırlar. Bunu yapamadıklarında ise son derece kaygılı ve utanmış hissederler. Rahatsız olunan durum ve ortamlardan uzak kalma çabası zaman zaman panik ataklara yol açabilir.

Bu, insanlarla iletişime geçemediğim anlamına geliyor. Onlarla doğru düzgün konuşamıyorum ya da dokunamıyorum. Gerçekten tek başımayım. Eskiden çok daha kötüydüm. Okula bile gidemiyordum. Yolda yürürken kalabalık sokakları es geçip yolumu uzatsa bile insanların seyrek olduğu ara sokaklardan yürüyordum. Toplu taşıma araçlarını kullanmıyor, asansöre binemiyordum. Ve o bana aldıkları çatı katı, 17.kattaydı.

Şimdi okula gidiyorum. Yakın olduğum birkaç insanla konuşuyorum ve asansöre binebiliyorum. Onların bana dokunması beni rahatsız etmiyor. Ailem dışındaki sadece o birkaç insana bu istisnayı tanıyorum.  Çünkü onlar güvenilir. Bu ilerlemeyi de Doktor  sayesinde sağladım. Psikiyatristim. Gerçekten çok iyi bir insan ve beni anladığını hissedebiliyorum. Kardeşinde de bu hastalığın olduğunu söylemişti. Bu yüzden kendimi onun ellerine bırakmıştım.

Ah, sizinle konuşuyorum ama daha adımı bilmiyorsunuz. Ben, Byun Baekhyun, ve siz merak ettiğiniz boktan hayatımı okumaya gelmiş okuyucular, lütfen yerlerinizi alın. Yolculuğumuz başlıyor.

Herkese kocaman bir merhaba!! Bu fic'in konusu muhtemelen şöyle bir bakıldığında size klişe gelebilir, fakat bazı şeyleri henüz göremeyecek olmanız sizi yanıltıyor. çünkü, sadece güzel bir tad versin diye içine azıcık klişelik ekledim. küçük bir dozdan kimseye zarar gelmez. Onun dışında, özgün bir konusu olduğunu düşünüyorum çünkü gerçekten her detayı için iyi kafa patlattım :,) Bu ficin konusunu da paris sokaklarında gezerken buldum. sanırım o şehirde size gerçekten ilham veren bir şeyler var ha. her neyse lafı kısa tutarak hikayeme destek vermenizi bekliyoum!

Salty SweetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin