2 ay önce...
Elimdeki bavulun sapını yavaşça bıraktım ve etrafımı izlemeye başladım. Kaçtığım cehennemden daha ne kadar kötü olabilir ki diye kendimi avutmaya çalışırken derince bir nefesin ciğerlerime dolmasına izin verdim. Hızlıca ciğerlerimde hapsolan havayı dudaklarımdan dışarıya üfleyip önümdeki küçük siyah bavulun sapını yeniden tutarak hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Tam şu anda kendime söz veriyorum. Umursamak yok.
Neyse ki buraya gelmeden önce nerede kalacağımı planlamıştım. Evini kiralamak istediğim kişi ile olacak buluşma noktasına yaklaşmıştım. Kendime verdiğim sözü tekrar içimden geçirdiğimde buluşma noktasına varmıştım bile.
Karşımda oturan 50'li yaşlardaki bakımlı kadınla yaptığım anlaşma sonucu 3 aylığına bu evi kiralıyodum. Tam da planladığım gibi hiçbir şeye bağlanmadan buradan kopcağım. İçimden tekrar geçirdim 'umursamak yok'.
3 aylık kiramı da ödeyip anahtarı ondan aldıktan sonra evime doğru yürümeye başladım. 'Evim' kulağa ne kadar da anormal geliyordu. Bunca zamandan sonra evim olarak bir yeri sahiplenmek...
İçeriye adımımı attığımda etrafı bir süre süzdüm. Derince bir nefes alıp yatak odasına doğru ilerledim. Eşyalarımı yerleştirdikten sonra kendime bir kahve yaptım ve gazetede uygun bir iş aramaya başladım.
Bütün sıkıcı iş ilanları arasında tek eğlenceli duran ilan bir barın barmenliğiydi. Yarın ilk iş olarak oraya gidip bir iş görüşmesi yapmam gerekecekti. İçkilerle aram iyi olduğu ve üniversitedeyken barda çalıştığım için alınacağımı düşünüyordum.
Küveti sıcak suyla doldurup rahatlamaya çalıştım. İyi de gelmişti. Bir süre tavanı izleyip aklıma geçmişimin görüntülerinin gelmesine izin verdim. Sinek kovalarmış gibi elimi önümde salladıktan sonra havluyla vücudumu sarıp odama geçtim. Üstümü giyip saçımı taradıktan sonra o kadar da yumuşak olmayan ama rahat olan yatakla bedenimi buluşturdum. Kapalı halde duran telefonuma bir bakış attıktan sonra ona sırtımı döndüm ve uykunun beni içine çekmesine izin verdim.
Kalktığımda saat 11'e geliyordu. Hemen üzerime dar kot pantolonumu giyip üstüme de salaş ama şık duran siyah bir bluz geçirdim. Ayağıma da siyah dolgu topuk ayakkabılarımı geçirdikten sonra buz dolabına yöneliyordum ki boş olduğunu hatırladım. Aynanın karşısına geçip biraz makyaj yaptıktan ve saçımı düzelttikten sonra çantama biraz para ile açmamak konusunda ısrar ettiğim telefonumu attım.
Kendime atıştırmalık birşeyler ve bir paket sigara alıp bir parka ilerledim. Eskiden bu ülkede 1 aylığına gezmek amacıyla kaldığım için avcumun içi kadar iyi bildiğim sokaklarda emin adımlarla yürüyebiliyordum.
Karnımı doyurup birkaç tane sigara içtikten sonra kalkıp bara doğru ilerledim. Barın kapısının önünde durup bir süre kapıyla bakıştıktan sonra içeriye adımımı attım.
Sahnede 4 tane erkek vardı. Sanırım prova yapıyordu. Kapı sert bir şekilde kapandıktan sonra 8 adet gözün beni izlediğini hissettim. Sahneye doğru dönüp
"Üzgünüm sanırım böldüm ama patronu arıyordum?" Dedim soru sorar bir şekilde.Sarışın benimle konuşmaya başladığında gözlerimi ona çevirdim.
"Neden patronu arıyorsunki?"
Ahh işime çomak sokmasalar olmazdı sanki.
"Sanırım 'bundan sana ne' söyleyecek misin yoksa beni oyalamaya devam mı edeceksin sarı?"
Sarışın dışındaki 3 kafaya yüzümü çevirdiğimde kendilerini gülmemek için zor tuttuklarını söyleyebilirdim. Sarışının yüzü kızarmıştı. Sanırım sinirden?
"Ah neyse boşverin kendi işimi kendim hallederim." Dedim kısık ama onların da duyacağından emin olduğum bir şekilde. Arkamı dönüp yürümeye başladım ama arkamda bıraktığım 4 kafanın da şaşırdığını hissedebiliyordum.Nereye gittiğimden emin olmadığım bir şekilde yürürken arkamdan gelen "Hey!" Sesiyle ürküp refleks olarak hemen arkamı döndüm.
Bu 4 kafadardan kırmızı olandı.
"Patron saat 10 gibi gelir. Neden aramıştın?" Ona cevap vermek ile vermemek arasında kalmıştım. Yine kendimi tutamadım ve konuşmaya başladım.
"Barmen ilanı için gelmiştim."
"Seni burda yerler kızım bence başka bir iş bul."
"Neden yiyeceklermiş ben kendimi savunmasını gayet de iyi bilirim... Bir saniye neden sana açıklama yapıyorum ki?" Diyip arkamı dönüp gitmeye çalıştım. Kolumda hissettiğim soğuk el ile irkildikten sonra kolumu tutan eli alıp sertçe ittirdim ve onunla arama birkaç adım mesafe koydum.
"Bana bir daha iznim olmadan sakın dokunma." Dedim her kelimenin üzerinde sert bir şekilde durduktan sonra.Yeşil gözler biraz büyümüş bir şekilde bana bakarken yüzünde yavaşça oluşan sırıtışa aldırmadan arkamı dönüp bardan çıktım. Pekala başka bir iş de bulabilirdim öyle değil mi? Yada bulmazdım. Aklıma gelen planla sinsice sırıtarak sokakta yavaşça yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Are The Real You ?/ Michael Clifford
FanfictionAcılarından uzakta kalmak için yeni bir yere hayatındaki herkesten koparak taşınan Rosalie Brooke Dixon gelmeden önce kendisine verdiği 'umursamak yok' sözünü tutacak mı yoksa çalıştığı barda karşısına çıkan Michael için bu sözünü yıkacak mı. Yaptığ...