Bölüm 7

21 6 6
                                    

7 Ay Sonra

- Düşünün, "İyi ki yapmışım !" Dediğiniz şeyler mi ; yoksa "Bunu niye yaptım sanki" dedikleriniz mi daha çok ? "Keşke yapmasaydım" demeyi mi ; yoksa "Keşke yapsaydım" demeyi mi tercih ederdiniz ?
Her "Keşke", insanın geriye doğru kendisini sorgulaması sayılır. İnsan bu sorgulamayı yaptığında pek çok "Keşke"sini unutmak istediğini, hatta bazılarını unuttuğunu fark eder ve unutmanın insanlara bir lütuf olduğunu bile düşünür. Çünkü hafızalar, unutulmayacak dostlar ve dostluklardan çok, unutmak istenilen anlar ve zamanları biriktirir. Hepimiz kötüyü iyiden daha çok görmemiş mişizdir?
Düşünsenize, allınızdan silmeyi istediğiniz sahneleriniz mi, hatırlamayı istediğiniz sahneleriniz mi daha fazla ?
Ardı arkası kesilmeyen zorluklardan şikayet edebiliriz, ama bizi daha güçlü yapan şey, aslında o zorlukları yaşamış olmamızla doğrudan bağlantılı değil midir ? Yığınla sorunla karşılaşabiliriz, ancak bunlardan ders çıkarabilirsek o sorunlar bizim daha Bilge biri olmamızı sağlamazlar mı ?
Yenmek zorunda kaldığımız korkularımızı düşünelim; sonunda daha cesur olabilmemiz bunlara bağlıdır. Yaşanılan onca zorluklar, sorunlar ve korkular sayesinde yoğrularak bugün biz kendimiz olabildik. Üstesinden geldiğimiz her kötülük, her sorun, her korku bizim unutamadığımız, unutmayacağımız ve bizi de unutturmayacak olan gerçek kişiliğimize renk ve desen katar. Bütün bunlar olmasaydı insanlık ve insanoğlu olamazdı.

- Yani insanlık geçmişinden aldığı derslerden sonuç çıkarmalı ve geleceğine aydınlık ve hatasız devam etmeli diyorsunuz ?

- Kesinlikle

- Profesör, kendinizi Tanrı olarak mı görüyorsunuz ?

Anlamıyordu. Kime konuşma yapsa, tartışsa kendisine buna benzer soru soruluyordu. Amacı dünyayı değiştirmekti sadece. "Yobaz kafalılar" dedi içinden. Biraz düşünüp etrafına bakındı. Kayıt alanı dışında haber kanalının müdürünü gördü.

- Profesör ?

- ...

- Profesör, iyi misiniz ?

- Sorunuza soruyla karşılık vermek istiyorum Bay Monreo.

- Elbette, sizi dinliyorum.

- Her gün  belirli saatlerde milyonların önünde haber yapıyorsunuzki bu çok zor bir iştir.

- Evet ?

- Ancak sizden kesinlikle yapılması beklenmeyen bir hatayı örnek olarak üstünüze kahve döküyor, haber öncesi yediğiniz yemek artıklarının yemek sırasında dişlerinizde gözükmesi, kırışık kıyafetle geliyor veya uykulu bir şekilde haber sunuyorsunuz. Sizce bu olaydan sonra aynı işi tekrar yapabilir misiniz veyahut bir şans daha alabilir misiniz ?

- Sanırım hayır

- İşte Bay Monreo, bazı hatalar sadece bir defa yapılır ve telafisi olmaz. "Keşke" aptalların sözüdür ve bu yüzden insanlar hatalarının, yanlışlıklarının çoğuna "Keşke" sözüyle başlar. Beni anladığınızı varsayıyorum.

- Sade ve net bir şekilde Profesör. Evet sevgili izleyicilerimiz Profesör Steve RANK ile "MORPHEUSUN GİZEMİ" adlı programımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Başka programlarla görüşmek dileğiyle...

Kamera kayıtı kestikten sonra Profesör eşyalarını toplamaya başlamıştı. Göz ucuyla haberciye baktı. Adam homurdanıyor, hıncını birisinden çıkarmanın fırsatını arıyordu. Farkında olmadan " Dünyayı değiştirecekmiş, Siktiğimin yaşlısı" deyip hızlıca stüdyodan ayrıldı. Gözlerin tamamı bu sefer Profesördeydi. Sakince cebindeki kalemi çıkarıp defterinden yırttığı sayfaya birşeyler yazıp gitti. Müdür kağıdı aldığında üzerinde "3 yıldır bu kanalı sever izliyordum ve davet edildiğimde çok Mutlu olmuştum, ama ne yazık ki kanalınızın iç yüzünü öğrenmiş oldum. Nitelikli adama ihtiyacınız olursa iletişime geçin" yazıyordu. Profesör kanal binasından çıkınca soğuk hava sert bir biçimde yüzüne çarptı kar taneleriyle...
Ağır ağır yürüyerek önünde duran Audi Q7'ye doğru yöneldi. Arabaya yaklaştığında koruma arka kapıyı açmış kendisini bekliyordu. Arabaya bindikten sonra koruma direksiyonun başına geçip yola koyuldu.

- İyi misiniz Profesör ? Biraz solgun gözüküyorsunuz.

İyiyim Simon beni merak etme. Beth'den haberin var mı ? Telefonuna ulaşamıyorum.

- Gitmeden önce Bay Rock ile akşam yemeğine gideceğini söyledi.

- Tamam

___________________________

- Evet Bayan Beth, bu özel akşam yemeğinde açık hava manzaralı yerde size ne yemek istediğinizi sormayacağım.

- Heyy, bu adil değil.

- Çünkü bu akşam özel şefimiz Albert Rock tarafından hazırlanan ve Albert Rock tarafından servis edilen bir yemeğimiz var.

- Öyle mi Bay Rock ? Sabırsızlıkla bekliyorum.

- İşte karşınızda Deluxe Bonfileli et.

Beth yemeği görünce gözleri parlamıştı. Bunu cidden Albert mi yapmıştı ? "Benden daha iyi yemek yaptığı kesin" dedi içinden. Albert onu sevdiği tek yere - sahile- götürmüş, bizzat özenerek yaptığı yemeği veriyordu. Bir akşam yemeği daha ne kadar güzel olabilirdiki ? 

- Umarım beğenmişsindir.

- Ah Albert ! Elbette beğendim

- Yani sen öyle şaşalı kızlardan değilsin. Lüks restoranlara gitme, villa da oturma, en konforlu arabalara binmezsin.

- Böyle konuşma! Ben sadece ikimizi ve geleceğimizi istiyorum. Bu arada aşçılıkta bayağı bi iyisin.

- 2 sene önce gönüllü olarak Monaco'ya gitmiştim. Tanrım! Yediğim yemekler o kadar lezzetliydiki en sevdiğim bu yemeği bir aşçıdan öğrendim. Seni bilerek o restoranta götürmedim.

- o zaman bu yemek özel değil.

- Fransadaysan evet.

Sonra ikisi birden kahkaha atmaya başladı. Yemeklerini yedikten sonra sahilde oturup konuştular. Hava iyice kararınca arabaya binip Beth'in evine doğru yol aldılar. Yol boyunca sessizdiler ve arada sırada birbirlerinin gözlerine bakıp geri çeviriyorlardı. Albert Beth'i evine getirdiğinde arabayı yavaşça kenara çekip durdurdu. Uzun bir süre boyunca birbirlerinin gözlerine bakmaya devam ettiler.

- Bu gece için teşekkürler Albert.

- Lafı bile olmaz hatta bunu daha sık yapmalı...

Beth doğrulup direk Albert'in dudaklarına yapıştı ve nefesleri bitene kadar böyle kaldılar.

- Ovv. Bu ani öpmelere karşı bir tez hazırlamalıyım.

- Seni seviyorum Albert

- Bende seni seviyorum bebeğim.

- Bilirsin arabada yatan bir kız sabah hamile olarak kalkarmış.

- Bekle bir dakika! Beth cidd...

Beth Kemer'ini çıkarıp Albert'in kucağına geçti ve boynunu öpmeye başladı. Albert ise elinin birisiyle Beth'in belini tutuyor, diğer eliyle ceketini çıkarmaya çalışıyordu. Albert tam kemerini çıkaracakken bir korna sesi duyuldu ve arkadan çok ağır bir darbe aldılar ve araba direkte toslamıştı. Albert büyük bir ses duymuş ama anlam verememişti. Kendine geldiğinde;

- (Kemeri çıkarmaya çalışarak) Aman Tanrım Beth!

Beth kırık camların üzerinde cansız duruyordu...

7.BÖLÜMÜN SONU

Morpheus#wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin