Mutfakta kahvaltı hazırlamakla meşguldüm. Yankı yaklaşık bir haftadır bendeydi. İçimden bir ses burada kalmak için benim güvenliğimi bahane ettiğini söylüyordu. Bunu düşününce yüzümde oluşan gülümsemeye hakim olamadım. Onca yıldan sonra bu durumda olmak garipti gerçekten. Şu an onun evimde olduğunu bilmek bile güvende hissetmeme yetiyordu. Kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Bir yandan da kendi kendime şarkı mırıldanıyordum.
Kahve yapmak için ısıtıcıya koyduğum suyun kaynamasını beklerken salona geçtim. Yankı çıkardığı kıyafetleri özensizce kanepenin üzerine fırlatmıştı. Bu durum ne kadar sinir bozucu olsa da bir yandan da tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu. Kendi kendime söylenirken tişörtle şortu katladıktan sonra çarşafla yastığı da kaldırdım. Daha sonra tekrar mutfağa döndüm.
Buzdolabının kapağını açıp içeri bakarak ne yapsam diye düşündüm. En sonunda omlet yapmaya karar verdim ama iki tane yumurta kalmıştı. Yumurtaları elime alıp baktım. Bunlar Yankı'ya hayatta yetmezdi. Elimdekileri tezgahın üstüne bıraktım. Markete gidip biraz daha alacaktım. Evin küçük koridoruna çıktım. Yankı duştaydı. O çıkmadan hemen gidip gelirim diye düşündüm. Portmantoya asılı hırkamı giyerken arkamdaki banyonun kapısı açıldı. Arkamı döndüm.
Yankı beline sardığı beyaz havluyla öylece dikiliyordu. Saçları ve vücudu hala ıslaktı. Elleriyle nemli saçlarını karıştırırken bir şey sordu ama ben onu öyle görünce küçük dilimi yutmuş gibi kalmıştım. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Kulaklarımın yandığını hissedebiliyordum. Gözlerimi nemli vücudunda gezdirirken, "Eva?" dediğini duydum.
Kendime gelince hırkamı hemen geçirdim üstüme. "M-markete gidiyorum. Yumurta bitmiş." dedim. Ona arkamı dönüp çantamı karıştırırken yüzümü ekşittim. Ellerim karıncalanıyordu. Daha sonra cüzdanımı alıp ona döndüm. Hala dikiliyordu.
"Ne?" dedim.
"Sen dur ben gider alırım." deyip odaya yöneldi. Bileğine yapıştım."Yankı saçmalama. Market hemen caddenin başında. Ben gider alırım." İşaret parmağımla üstünü işaret ederek, "Sen üstünü değiştir. Üşüteceksin."
Bir şey demeden yüzüme bakıyordu. Beni göndermek içine sinmemişti sanırım ama o kadar da değildi yani. Markete de kendim gidebilirdim.
"Yankı bana çocuk muamelesi yapma lütfen. Hadi ben kaçtım." deyip ona fırsat vermeden evden çıktım.
Markete girince hemen yumurtaların olduğu yere yöneldim. Önce ufak bir koli yumurta aldım ancak bu koli yetişkin bir Yankı'ya üç günden fazla yetmezdi. Elimdekini bırakıp büyük kolilerden aldım. Kasaya gelmeden önce kozmetik ürünlerin olduğu tarafa yöneldim. Yumurtayı yere bırakıp rujlara bakıyordum.
O sırada girişte kasanın olduğu tarafta bir hareketlenme olduğunu fark ettim. Kafamı reyonların arasından uzatıp ne olduğunu görmeye çalıştım. İnsanlar bir yerlere kaçışıyorlardı. Önümdeki kalabalık bir tarafa dağılınca giriş kapısını kapatan biri kız biri erkek iki kişi olduğunu gördüm. Yerde cam kırıkları vardı. Neler oluyor?
Panik olmuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. O sırada dikkatimi kız çekti. Elini hafifçe yukarı doğru kaldırdı. Kalabalıktan yine çığlık sesleri yükseldi. Kızın elinin gösterdiği yere bakınca orta yaşlı bir adamın havada asılı durduğunu gördüm. Şaşkınlıktan gözlerim faltaşı gibi açıldı. Elimle ağzımı kapattım. Tüm vücudum titremeye başladı.
Kız bu sefer diğer elini de kaldırınca kasada bekleyen genç kızı da havalandı. Soğuk soğuk terliyordum. Ne zaman Yankı'nın sözünden çıksam başıma bir şey gelmesi evrenin bana bir işareti miydi acaba?
Daha sonra elinde taramalı tüfek olan bir adam da marketin kırık camlarına basarak içeri girdi. Yerde çöken kalabalığın başında silahıyla beklemeye başladı.
"Aranızda polisi aramaya falan kalkacak olursa boşuna denemesin bile. Tüm elektronik aletlerinizi devre dışı bıraktım." dedi. O sırda hemen cebimdeki telefona baktım. Kapalıydı.
"Allah kahretsin!" diye söylendim kendi kendime. Kasiyer kız havada çırpınırken en başından beri kenarda bekleyen gözlüklü genç adam da kasadaki paraları toplamaya başladı.
İnsanlar arasında ağlayanlar, yalvaranlar, gördüklerinden dolayı şoka girenler vardı. Reyonların arasına iyice gizlendim. Oradaki insanları kurtarmak istiyordum ama aklıma bir şey gelmedi. Öylece pusmuş bekliyordum.
Diğer taraftan sürekli bağırış çağırış, patırtı kütürtü sesleri geliyordu. Kalbim korkudan küt küt atıyordu. O sırada çok yakınımdan bir çıtırtı duydum daha arkamı dönüp bakamadan bir el saçlarıma yapıştı ve adeta koparırcasına çekmeye başladı.
Adam saçlarımdan sürüklerken yerde çığlık atarak çırpınıyordum. En son diğerlerinin yanına gelince beni öne doğru savurdu. Saçlarımı elimle geri atıp kafamı kaldırdım. Nefes nefese kalmıştım.
"Bakın arkada küçük bir fare buldum." dedi elinde taramalı tüfek olan.
Bir süre kendime gelmeye çalıştım daha sonra cesaretimi toplayınca, "Kimsiniz siz?!" diye sordum. Birbirlerine bakıp gülüştüler. Elinde tüfek olan yanımda eğildi. "Biz insan üstü varlıklarız." dedi. Olduğum yerde biraz geri çekildim.
"Bakın bu güçlere nasıl sahip olduğunuzu biliyorum ama yaptığınız şey çok yanlış. Bu güçlerinizi böyle kullanamazsınız!"
Önümdeki ayaklandı. Hepsinin yüz ifadesi ciddileşti. Ben de yavaşça ayaklandım. "Teşkilatın yaptığı deneyler yüzünden bu halde olduğunuzu biliyorum." diye devam ettim. Teşkilat lafını duyunca tüfeklinin yüz ifadesi iyice sertleşti. Üzerime yürümeye başladı. Ben de kendimi bir iki adım geri aldım. Az önce kasayı boşaltan adam bir anda arkamda belirdi. İkisinin arasında kalmıştım.
"Demek Teşkilat ha?" dedi. Tüfeğini kaldırıp tam alnıma dayadı. Korkudan tüm vücudum titremeye başladı. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum. Adam şeytani gözlerini direkt gözlerime dikti. Arkamda dikilen adam yavaşça kenara çekildi.
"Bunu yapmak zorunda değilsin. Yemin ederim benim Teşkilatla bir ilgim yok." diye ikna etmeye çalıştım. Ellerimi kaldırdım. "Lütfen yapma!"
Tüm vücuduma korku dalgası yayılmıştı. Çenemi tutsam olmazdı sanki diye düşünüyordum. Adamın yüzünde yarım bir gülümseme belirdi. "Bizim için Teşkilata bir mesaj iletmeni istiyorum." dedi. "Önce bizi birer ucubeye çevirdiler. Şimdi de öldürmek için peşimize avcı taktılar." Daha sonra diğerlerine kısa birere bakış atıp bana geri döndü. "Bizi öldürmek istiyorlarsa, işleri oldukça zor olacak."
Sesimin titremesine hakim olmaya çalışarak, "Bak, anlıyorum, çok haklısın ama bununla başka şekillerde de baş edebilirsiniz. Suç işlemeniz gerekm..."
"Sana fikrini soran olmadı! Son duanı et." Adam sesini yükseltince irkildim. Ağlamamaya çalışıyordum. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Yavaşça gözlerimi kapatırken Yankı'ya omlet yapmak için eve götüremediğim yumurtaları düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Science FictionKüllerinden doğan bir adam, küllerinden doğan bir aşk ve küllerinden doğan Teşkilat'ın, ANKA'nın hikayesi... NOT: Arkadaşlar bu bir devam kitabı değildir. Kurgu büyük ölçüde farklı olduğundan ilk kitabı okumanız gerekmez. 01.07.2016 tarihinde y...