Suskunluğun en büyük çaresi sevgidir .
*
İliklerime kadar hissettiğim öfkem benim için derin bir kuyu misaliydi.
Her yüzeye çıkmak için çabaladığım da daha çok dibe batıyor gibiydim.
Beni her tarafımla saran öfkem, acımasızca kinimi, öfkemi kusmam için sıkıca sarıp sarmalıyor, insanlara patlamamı istiyordu.
Berki de beni insanlardan soyutlayan; insanların bir hatasıyla onlardan soğumama neden açan en büyük etkendi öfkem. İçimde biriktirdiğim bu öfkem, küçük kurtlar gibi zamanla çoğalıyor her hücremi kendisiyle beraber yok ediyor gibiydi.Birkaç dakika boyunca gözlerimi etrafa çevirerek insanları seyretim.Bir birileriyle olan fısıldaşmaları, gülüşleri, koyu sohbetleri bana yabancı geliyordu.
Berki de benim beceremediğim çoğu insan manzarasına olan hayranlığım ancak izlemekle kalıyordu.
"Benim adımı hepiniz biliyorsunuzdur diye düşünüyorum. "dedi buraya yabancı düşen Yiğit Yaman Er.
Düşüncelerim beni kendi karanlığına öyle bir hapsetmişti ki aydınlığı göremez hala gelecekken işittiğim ses sayesinde aydınlığın ucunu gördüğüm gibi koşarcasına düşüncelerimden kurtulmuştum.Düşüncelerimin verdiği yorgunluk hissiyle derin bir nefes alıp gözlerimi insanlardan çekip yere sabitledim.
Benim insanlardan sakladığım bir parçam da insanları dinlemek yerine, sesizce kendi kendine konuşmaktı.
Sır gibi sakladığım bu parçam korkunç yalnızlığımın baş başa kalmasıydı."Buraya gelme amacım adımı taşıyan kurumun son halini görmektir"diye devam eden Yigit Yaman Er 22 dakika önce yetimhanemize giriş yapıp tüm kızların ilgi odağı olmayı başaran biriydi.
Yüzüne bakmaya tenezzül etmemiştim ama kulaklarımın zar zor işittiği sesler kızların Yiğit Yaman Er'in ağzına girecek tarzdaydı.
"Size en layık şekilde görevlerimizi yerine getiriyoruz Yiğit Bey"dedi buranın müdüriyesi olan Umut çeketinin düğmesini ilikleyerek.
Başımı yerden hala kaldıramamıştım ama Umut denilen adamın Yiğit Bey'e olan korkusu ses tonuna bile yansımıştı.Bu adama olan saygı demek bu kadar önemliydi.
Sıkıntıdan ayağımı yere tempolo bir şekilde vurmaya başladım. Düşüncelerim karmakarışık ve kopuktu.Tüm vücudum bu karmaşanık içersinde yıkık bir ev gibi çöküntü içerisindeydi.
Burda ki herkes umrumda değil di Eylül hariç. Burda bulunan herkesin menfaat ve yalancı sevgileri beni, onlara karşı filizlenen her duygumu öldürüp ruhsuzlaştırıyordu.Kısacası gün geçtikçe her yakınlaşmaya çalıştığım an uzaklaşıyordum.
Kısa bir süre geçmesine rağmen hala tempolu bir şekilde yere vurduğu ayaklarım isyan etse de yere vurmayı kesmiyordum.
Yanımda hareketlilik hissedince hızlıca başımı hareketliliğin kaynağına çevirdim.Saniyeler sonra görüş alınama giren Eylül somurtuğum yüzümün birden çiçek açmasına neden olmuştu.Eylül'ü görünce hissettiğim sevinç Eylüle'de yansımıştı ama o bakışlarını benden kaçırmaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamayarak"dayanamadın demi bana küs kalmaya"dedim.Ama Eylül aynı fikri aklından olumsuz tartıyormuşcasına ona yakışmayan soğuk yüz ifadesiyle yüzüme baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
=ACININ TOZLARI=
Teen FictionSoluk alış verişlerini hisedebiliyordum. Öyle yakındık ki her sıcak nefesi yüzümü parçalıyor, saçlarımı esiri altında bırakıyordu. Kaderin, zorluluğu ikimizi delip deşerken sadece yaptığımız susmaktı. Söylenecek onca kelimeler varken biz her ağzım...