ARTIK UMURSAMAK YOK

57 3 1
                                    

  Benim hayatımda en düşkün olduğum şey özgürlüktür... Ve ben bu kampta kendimi kapana kısılmış,tüm haklarım elimden alınmış gibi hissediyorum. Bu kampın benim için iyi olmasını istemiştim. Evet eğleneceğim bir sürü şey yaptım ama son zamanlarda yaşadığım olaylar beni çok fazla aşan olaylardı. 

Anıl'ın beni zorla öpmesinin ardından koskoca iki hafta geçti ve ben o günden sonra yemek ve diğer ihtiyaçlar dışında çadırımdan dışarı çıkmıyordum. Yağız ve Selin birkaç kez çadırıma gelmişlerdi ama son gelişlerinde kalplerini fazlasıyla kırmış olmalıyım ki bir daha yanıma hiç gelmediler. Neden bu şekilde davrandığım hakkında hiçbir fikrim yok ama o kadar berbat hissediyorum ki bunları düşünmeyi bir kenara top yapılmış kağıtlar misali fırlatıyorum.Bu kamp beni fazlasıyla değiştirdi. Daha önceleri hiçbir şeyi sallamazdım. Şuan ise Shin Woo'nun aşağılar tarzda söylediği şeyler aklımdan çıkmıyor:

"Sen bu kadar mıydın?"

" Kampta her isteyen erkekle öpüşecek ya da birlikte olacak kadar sürtük bi kız mısın?"

Tabiiki de değildim. Ona neden açıklama yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu.Sonuçta o benim hiçbir şeyim değil.Arkadaş? Hiç değil. Abim değil,babam değil. Sevgilim... DEĞİL!Bana karışmaya hakkı yoktu. Her neyse, ona  'sen benim neyimsin ki?' dedikten sonra çekip gitmiştim ve yüz ifadesine bile bakmamıştım. Beni fazlasıyla etkiliyordu. Birkaç ay önce Allah'ın çançinçonunun biri için günlerce çadırından çıkmıycaksın dese "Hadi ordan lan mal" der geçerdim. Gelin  görün ki ne haldeyim. Neden bilmiyorum ama onunla uğraşmak,onu gıcık etmek hoşuma gidiyordu. Bu kadar olayın ardından nedenn ablamı aramıyordum? Telefonumu elime alıp 'anaç ablam .ss 'olan şifremi girdim. Ablama gerçekten çok değer veriyordum. O benim tek varlığımdı. Annem,babam,kardeşim,ablam,abim, arkadaşım,kankam... Onu ciddi anlamda özlemiştim. Hemen numarasını tuşladım. Gözlerimden düşen birkaç damlayı elimin tersiyle sildikten sonra toparlanmaya çalıştım. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra ses geldi. Ablamın anaç tavuk sesini duymamla göz yaşlarına boğuldum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ablamın endişeli sesini duydum: 

"Serra, iyi misin ablacım? Neden ağlıyorsun?"

Sadece "Abla..." diyebildim. Konuşacak halim yoktu. Kendimi toparladım ve olanları tek tek anlattım.Telefondan ışık geldiğinde ablamın aramayı görüntülüye çevirdiğini anladım. Karşımdaydı işte. Yine güzelliğine diyecek yoktu. 

"Ablacım,beni iyi dinle. İstediğin anda seni ordan yanıma getirtebilirim. Sadece bana ne istediğini söyle."

"Hayır abla. O aptal için bu kadar üzüldüğüm yetti. Ne diye kafama takıyorsam? Bu kampı kendim için kötü bir anı olarak bırakmayacağım. Görsünler bakalım gerçek Serra nasılmış? Hıh!

"Toparlanmana sevindim bitanem. Nolursa olsun beni ara.Merakta bırakma ablacım,tamam mı?"

"Tamam abla. Hadi çok yazıyor. :P "

Güzel bir kahkaha duydum ve telefon kapandı. Ablamla konuşmak beni her zamanki gibi iyileştirmişti. Bir an önce Yağız ve Selinden özür dilemeliydim. Hemen bi kot şortla sweat T-shirt giydim ve telefonumu cebime atıp çadırdan çıktım. Çeşmeye gidip yüzümü yıkadım.  Hava çok güzeldi. Yağız'ın çadırına doğru gittim. Çadırının önünde bi minderin üstünde oturmuş telefonuyla oynuyordu. Ah yine mi Clash of Clans. -_- Ekrana rastgele bir yere dokundum. 

"Hay ben senin-"

"Sen kime küfrediyorsun Allah'ın kırosu"

"Serra?" Şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Ee tabii şaşırması normaldi. Ben olsam komple donardım yani. :D Allah tan Yağız benim kadar donmaya her an hazır bir kişilik değildi. 

"Özür dilerim Yağız" dedim sakin ve mahcup bir ifadeyle. 

"Ne için?" dedi. 

"Size o şekilde çıkıştığım için. " 

"Sorun değil,Serra. Gerçekten."

"Teşekkür etmemi bekliyorsan çok beklersin vampir kafa!"dedim ve saçlarından çekmeye başladım. Nihahaha. Bu kadar mahcup ifade bana fazlaydı. O sırada Selin geldi. Fazlasıyla şaşırmıştı.

"Hayır Selin hayır.Sevgiline yavşamıyorum.Sizin aranızı ben yaptım lan!"dedim bağırarak. Selin:

"Hayır"dedi ve devam etti:"Sadece şaşırdım."dedi gülerek.Bende gülümseyerek karşılık verdim.İkisinin ortasına geçtim ve kollarına girerek deli gibi koşmaya, onları da peşimden sürüklemeye başladım.Daha sonra biraz yavaşladım ve yürümeye başladım.Bir yandan da Kamp Lazlo'nun şarkısını söylüyordum.

"L. A. Z. L. O, L.A.Z.L.O. VE onun ismi kamp Lazlo"(hadi ama kesinlikle siz de izlediniz)

Yağız ve Selin kahkahalarla gülüyorlardı. Yağız:

"Geri dönmene sevindim,Serra!" dedi.

"Tabe lan!" dedim sırıtarak. O sırada önümüzden Shin Woo geçti. Oldukça şaşırmışa benziyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım.

ARTIK UMURSAMAK YOKTU...

Selam chingular(arkadaşlar) Uzun zaman oldu yeni bölüm atmıyorum. 1K yı geçmişiz bunun sevinciyle yeni bölüm yazmak istedim. Oylarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum ^^ 

UKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin