Dördüncü yaş günümden beri belli belirsiz vizyonlar görmeye başladım. Bunlar genelde bir gece yarısı rüyamdan aniden uyandığımda, açık alanda koştuğum sırada, inanamazsınız ama lavaboda hatta banyoda bile oluyor. İlk başta delirdiğimi sonra da bana büyü yapıldığını düşündüm.
"Ahhh, şaçmalama Yasmin. Ne büyüsü bu devirde!"
Tabi ki de herkes bu fikrime benim kadar yakın değildi.
"Ne biliyorsun? Sanki büyünün kutsal bir törenle kaldırıldığını falan gördün. Bence çok mantıklı. Kesin böyle okunmuş bir şey attılar üstüme sonra da yapıştı kaldı bu lanet işte."
Benimki böyle gözünü falan devirdi. Kaşı, ağzı, burnu, alnı olmadık şekillere girdi. Hepsi başka dilden konuşmaya başladı.
En iyi şekilde cevap vererek odadan çabucak çıktım. En sonuncu erkek arkadaşımda da aynı mimikleri yapmıştı.
"Anneye ha? Anneye göz devirmek olmaz küçük hanım."
Mutfak tezgahındaki kasede kesin dün akşamdan kalma bir şeyler olur diye umutla mutfağa yöneldim. Kaseyi elime alır almaz kasenin dibi karardı ve bütün kase kömür siyahına dönerken bu siyahlığın elime geçmesini izledim. Hayır... acı çığlıklarım içime gömüldü. Yine mi?
Etraf birbirinden farklı renklerde saydamımsı insan silüetleri ile doluydu. Havada süzülür gibi dolaşmaları onlara hayaletimsi bir hava katmıştı. Yanlarından geçerken, yanlarından geçtikleri bu insan kızın da kim olduğunu merak ettiklerini az buçuk hisseder gibiydim. Her yüzüme vuran rüzgar, bir hayli sisli olan ve boşuktaymışım hissine kapıldığım ortamdan beni biraz daha uzaklaşırıyordu. Bu koku, bu kokuyu tanıyordum ben. Rüzgarın yüzüme vurduğu ve beni alıp götüren şey buydu. Her vizyondan bu kokuyu duyumsadıktan sonra ayrılıyordum. Ama hayır, bu sefer daha yakındım. Daha önce bu kokuyu bu kadar yakından duyumsamamıştım. Artık içindeki aromaları ayırt edecek kadar yakındım. Biraz yasemin çiçeği biraz da sis kokuyordu. Bir koku daha vardı orada daha keskin ve üste çıkan ama ne olduğunu duyumsayacak kadar yakın değildim. Koşmaya çalıştım. Rüzgara ters koşuyordum akıma kafa tutan balıkla gururlanırcasına.
Mümkün müydü bu? Binlerce rüzgar eserbilir miydi her yerden? Bağırmak geldi içimden. "Bu sefer olmaz!" diye çığlık atmak.
"Bu sefer olmaz!" diye bağırdım içimden geldiğince. "Hayır!"
Gözlerimi açmam gerekiyordu. Rüzgarlar artık esmiyor, yasemin ve is kokusu ortalıkta cirit atmıyordu.
Annemin sesini duydum uzaktan.
"Yasmin! Yasmin, kızım neredesin?"
Avcumun içindeki çimenleri hissettim hemen ardından. Suratımdaki örümceği ve ayaklarımdaki ıslak toprağı. Gözümü açmaya korktum. Şimdi nasıl bir yerdeydim ve annemin sesi neden gayipten geliyordu?
Nihayet bir kadın eli kolumdan tutup beni kaldırdığında onu tanıdım.
Gözlerimi karşımdakinin annem, bulunduğum yerinde evimin bahçesi olduğunu bildiğim halde açasım gelmedi. Zaten ancak annem ağlamaya başladığında gözlerimi açmıştım.
Bana bağırmak istemediğini sadece kızdığı için olduğunu söyleyerek ağlıyordu. Ona sinirlendiğim için kendimi evin bahçesine mi attım sanıyordu? Acaba nasıl kötü bir durumda gözüküyordum ki annem böyle bir düşünceye kapılmıştı.
Gözlerimi bin bir zorlukla açtım. Normalde bu kadar zorlanmazdım. Annemin karşımdan beni omuzlarımdan tutmuş beraber çimenlerde otururken buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IRK 1. 1 : Kontakt
FantasyRUHU OLAN HER CANLI AŞIK OLABİLİR. Ya ruhu olmayan diğer yaratıklar? Her beden aşkı hissedebilir. Ya bir bedeni olmayanlar? Efsanelerin hepsinin gerçek olduğu bir boyuta komşuyuz aslında. Hepimiz bir insan olarak muci...