Rose: Lütfen.
-
Onun son rica dolu mesajını okuduktan sonra çadırdan çıktım. Saat sabahın yedisiydi ve etrafta kimse yoktu. Çadırların olduğu yerden biraz uzak da olsa, çıkışı ve toplanan kızıl kafaları görebiliyordum. Dünden beri gidip gitmemek konusunda düşünüyordum. Kendimce hala sonuca varmış değildim.
İç çektim, işte gidiyordum.
Çadırların arasından geçtim ve soğuk havaya rağmen ilerlemeye devam ettim. Üstümde sadece çizgili pijamalarım vardı. Sırf Rose için karizmamın çizilmesine göz yumuyordum! Gerçi ona her şey değer. Keşke kıymetini bilse.
Kızılların hemen önünde eski lacivert bir araba vardı. Arabanın içinde kim olduğunu göremiyordum. Ama arabanın önünde, elinde bavulu ve çantalarıyla duran Rose her şeyi belli ediyordu. Bu onu götürecek olan arabaydı. İlk kez içimde bir arabayı parçalamak için yoğun bir istek duydum.
Hemen yanlarına gitmedim, onlara yakın bir çadırın arkasına saklandım ve izlemeye başladım. Birsürü göz yaşı ve sarılma dolu ana tanık oldum. Louis bir köşede durmuş surat asıyodu, Fred Rose'a sarılmıştı, Albus'la Rox da ağlıyordu. James uzak duruyordu ama yüz ifadesinden bile Rose'un yanında olmak istediği açıktı, kendini tutuyordu. O an fark ettim, ağlamamak için de kendini tutuyordu. Çenesi, yüzü kasılmıştı. Bir an onunla göz göze geldik, hüzünle Rose'u işaret etti.
Yanına gideceğim an aklıma geldi,
fotoğraf.Lucy'nin çekmiş olduğu, belkide birbirimizden ilk nefret ettiğimiz andı. Fotoğraf çok da romantik bir anı sergilemiyordu. Yaklaşık altı yaşlarında, bir kek için kavga ediyorduk. Rose benim üstüme çıkmış saçımı çekiyordu, ben ise salya sümük ağlıyordum. Rezilliğim daha küçük yaşlardan başlamıştı.
Yine de, o fotoğraf benim için, bizim için önemliydi. Madem birbirimizi bir daha hiç görmemeyi planlıyorduk, en azından beni hatırlamalıydı. Belki ilk aşkı değildim ama, ilk nefretiydim.
Fotoğrafı almak için çadırıma koştum. Keşke koşarken düşmeseydim.
Acıyı o an göz ardı ettim, önemli olan şu an ben değildim. Çadırıma girdiğim gibi etrafı dağıtmaya başladım. Çantamı boşalttım, defterlerin sayfalarını karıştırdım, yorganımın içine kadar baktım.. Hiçbirinde yoktu. Ne kadar zamanım bu aramayla geçti bilmiyordum ama en sonunda pes edip uyku tulumumun ortasına oturdum. Yastığımı kucağıma aldığımda, içinden düşen şeyi elime aldım.
Fotoğraf elimde parlıyordu. Ah doğru ya, dün akşam fotoğrafla birlikte uyumuştum.. Tamam kabul, biraz acınası bir halim vardı.
Elimdeki fotoğrafı bir ödül gibi tutuyordum, çadırdan sevinçle çıktığımda da bu duygu devam etti. Rose gittiği için içim yanıyordu ama, bu fotoğrafı bulduğum için de tuhaf bir mutluluk duyuyordum. Kızıl kafaların hala orada durduğunu görebiliyordum, içimdeki umutla birlikte oraya doğru koşturdum. Üzerimde hala pijamalarımın olduğunu söylemiştim değil mi?
Oraya vardığımda hala gözü sulu olanlar, morali yerlerde gezenler vardı. Benim ise yüzümde saçma bir şekilde, gülümseme vardı. Bu fotoğraf üzerimde açıklanamaz bir etki bırakıyordu.
Aynı sevinçle etrafa bakındım.
Rose neredeydi?
Külüstür araba neredeydi?
Tekrar kuzenlere baktım.
James'in ağlamamak için kendini frenlemesi neredeydi?
Neden ağlıyordu?
O Rose'un karşısında asla ağlamazdı.Sevinç ve yüzümdeki o aptalca gülümseme, dondu kaldı. Yola bakıyordum, bir arabanın hızla geçerek tozu dumana kattığı yola, Rose'un gittiği yola. Arkasında kalmıştım, yetişememiştim. Bilmiyordum, olmamıştı.
Kim dedi bilmiyordum, şu an sesleri ve görüntüleri birbirinden ayırmak zordu. Ama şunu duyduğuma emindim: "Geç kaldın."
Ve, gayet de haklıydı. Geç kalmıştım. Her şeyde.
Onu sevdiğimi söylemekte, ona iyi davranmakta, ona doğruları söylemekte. Bunun geri alınışı da yoktu. İş işten geçmişti ve benim de yandığım durum buydu. O geri dönmeyecekti. İster istemez gözüm fotoğrafa gitti, başımı eğdim. Utanıyordum da. Ona elveda da diyememiştim. Oysa bu onun son ricasıydı. Ben ona bile geç kalmıştım.Fotoğraf.
Bu onun içindi. Beni unutmasın diye. Yanına alamamıştı, bana kalmıştı. Ama bana lazım değildi ki bu. Ben istesem de Rose'u unutamazdım. Ama ondan emin değildim.
Beni unutmasından, cidden çok korkuyordum.James kadar dayanıklı değildim. Gözümden bir yaş akıp gitti.
Fotoğrafta birbirinden nefret eden iki çocuk vardı.
Kavga ediyorlardı ama, birlikteydiler.Şimdi de birbirinden nefret eden iki çocuk vardı.
Aynı zamanda birbirlerini seviyorlardı ama, ayrıydılar.-
Güzel bitti ama değil mi?
Ciddi anlamda, ejderhaların nesli tükenmiş gibi hissediyorum. Gidip koruyalım onları.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate | Scorose
FanficBilinmeyen Numara: An itibariyle seni lanetliyorum Weasley, yaz tatilin bok gibi geçsin. Rose: Ah, sonunda benden nefret eden biri! Rose: Bu tatil çok eğlenceli olacak. ✖ Rose A. Weasley&Scorpius H. Malfoy ✖ texting