Uyandığım da sol tarafımda hissettiğim tarifsiz acı yatakta kaldığım süre boyunca şiddetleniyordu.
Kalktım ve Erva'nın dolabından üstüme kıyafet bakınmaya başladım. Daha önce görmediğim bir gömlek çarpmıştı gözüme. Aldığı herşeyi bana anlatırdı oysaki.. diye düşünürken aklıma Erva'yı umursamadığım zamanlar geldi. Büyük ihtimalle anlatmıştı. Ben sağırdım Erva'ya. Belki de çok bencildim. Hiç bir konu da yanında olmadım bugüne kadar. Her zorluğa kendisi katlanmıştı. Evet elimden bir şey de gelmezdi. Şuan Erva'yla tanıştığım güne dönmeyi ve herşeyi baştan almayı istiyorum. Erva'yla dün gece ki tartışmamız zihnimde canlandı.'Hakkını helâl et Sare..'
'Hakkını helâl et Sare..'
'Hakkını helâl et Sare..'
Beynimde yankılanan sesi içimi burkuyordu. Erva'nın dolabından değil de dün giydiğim kıyafetleri giymeye karar verdim. Kız beni belki evinde bile istemiyordu, ben kalkmış bir de kıyafetlerini giyemezdim. Kimseye görünmeden evden çıkmak istiyordum.
Aynada ki yansımama baktım. Zaten beyaz renkte olan tenim şimdi kar beyazıydı. Gözlerimin altı mosmordu ve gözlerimin akı görünmüyordu.. Bu şekilde eve gidersem çekileceğim sorguyu düşündüm. Lakin artık eve gitmeliydim. Daha fazla izin alamazdım.. İzin de vermezlerdi zaten. Odanın kapısını sessizce açtım ve banyodan çıkan Fatıma Teyze:-Günaydın kızım. Hayırdır erkencisin? Çanta falan kolunda bir yere mi gidiyorsun.?
-Eve erken gitsem iyi olur diye düşündüm.
-Seni kahvaltı yapmadan bırakmayacağımı da düşünmüş olmalısın o zaman.
Haklıydı, asla bırakmazdı.
-O zaman ben sana yardım edeyim Fatıma Teyzem.. Hadi gidelim.
Yüzümde sahte bir gülümsemeyle mutfağa ilerledim. Masayı hazırladık. Enes uyanmış masada ki baş köşede yerini almıştı. Yanına Sahra Abla geçmişti ama hâlâ uyuyor gibi görünüyordu. Hamza Amca bir bardak çay bile içemeden gitmek zorunda kalmıştı.
-Erva'yı uyandırsana Sare.
Sahra Ablanın ağzından çıkan bu sözle Enes'e baktım. O da bana bakıyordu.
Fatıma Teyze elindeki çaydanlığı masaya taşırken..
-O niye oturma odasında yattı? Çift kişilik yatağa sığmadınız mı?
Söyleyecek sözüm yoktu ikisine de. Mutfaktan sessizce çıktım. Erva'nın yattığı odaya girdiğimde Erva hâlâ uyuyordu. Uzun siyah kirpikleri uyurken daha da belirginleşmişti. Sanki gece fırtına çıkmış gibi sarılmıştı yorganına. Onu o şekilde ne kadar izledim bilmiyorum. Üç dakika dört dakika.. Onunla yaşadıklarımızı düşündüm, attığımız kahkahaları, ağladığımız geceleri, bitirdiğimiz demi bol çayları, uzadıkça uzayan sohbetlerimizi.. Hepsi geçti gözümün önünden..
-Erva..
Sanki uyumuyormuş gibi hemen açtı gözlerini. Ses çıkarmadı.
-Kahvaltı için herkes seni bekliyor.
Yine sesi çıkmayınca dayanamadım..
-Erva hep böyle mi olacak? Senin sesine hasret mi yaşayacağım söyler misin?
Ama yine de konuşmamıştı. Bana da gitmek kalmıştı sadece. Kapıyı kapatıp mutfağa geri döndüm. Bir kaç dakika sonra Erva da gelmişti peşimden. Yine dün gecenin izlerini taşımıyordu yüzünde. Benim gibi değildi. Hiç birimizden tek kelime çıkmadan bitirdik kahvaltıyı. Toplanmasına yardım edip Fatıma Teyzeden müsade istedim.