five

104 13 15
                                    

Harry'nin Bakış Açısı

Kendimi kaybetmiş bir şekilde, arkamda hangi dersleri bıraktığımı umursamadan ölümüne eve doğru koşuyordum. Deli gibi mutlu hissediyordum. Ayrıca gerçekten deli de hissediyordum. Aklıma kalbi kırık küçük kızla bakıştığımız anlar gelince, sikik bir deli gibi koşmaya devam ediyordum.
Saçlarım her yere dağılmış, gözlüğüm saçma bir şekil almışken koşarak evin bahçesine girdim. Kendimi durduramayıp yanlışlıkla kapıya kafa attığımda, bunu umursamadan alacaklı gibi zile basmaya devam ettim.
''Harry! Ne bok var da bö-''
Arkamda şaşırmış bir Gemma bırakarak evde 2 yaşındaki bir kız misali çığlık atıp koşmaya başladım.
''Beni biliyor!!''
Çantamı, gözlüklerimi ve ceketimi bir taraflara fırlatırken çığlık atmaya devam ettim. Annemi gördüğüm an kucağıma alıp kahkahalarla dönmeye başladım.
''Tanrım! Harry kusacağım!''
''LANET OLASI KALBİM DURMAK ÜZERE ANNE!''
''Galiba kusuyorum!''
Annemin uyarısıyla bir an ciddileşip yere bıraktım. Ellerimi yanaklarına koyup yüzünü sabit tuttum.
''Kalbi kırık küçük kız aşkına böyle mükemmel bir günde nasıl kusabilirsin?''
Anneme üzgün bakışlarımı atarken, annem elini büyük ihtimalle kzızarmış yanağıma koyup yavaşça okşadı.
''Güzel günün böyle mi?''
Annemin elini avuçlarımın arasına alıp, uzun bir öpücük kondurdum.
''Önemli olan o değil anne. Benim güzel kızım beni biliyor.''
Omuzlarımı indirip, başımı yukarı kaldırdım ve derin bir nefes aldım.
''Beni biliyor.''
Fısıltıyla kendimi, sanki arkamda yumuşacık bir yatak varmışçasına geriye attım. Ve kafamı yerle buluşturdum. İnleyerek başımı tutarken, Gem ve annem koşarak baş ucuma oturdu.
''Seni geri zekalı ne yaptığını sanıyorsun?''
Gem sitem ve sinirle konuşurken, annem Gem'e kötü bakışlarını gönderip koluna vurdu.
''Ow! Bu acıttı.''
''Kardeşinle düzgün konuş Gem.''
''Bayanlar..'' diyerek oluşacak kavgayı engellerken, iki güzel bayanında bakışları bana dönüşmüştü.
''Bugün içmek istiyorum.''
Annem hayatındaki en saçma şeye bakıyormuşcasına bir surat ifadesi takınmıştı. Gem ise, ağzı ''O'' şeklini almış, gözleri mutlulukla parlarken ellerini yumruk yaptı.
''Kardeşim sonunda normal bir şeyler istedi! Tanrım! Teşekkürler!''

****

Annemin sorun çıkaracağını düşüntüm. Mesela, ''Harry, tatlım, içki çok zararlı. Bunun yerine farklı şeyler yapamaz mısın?'' gibi sitem dolu cümleler. Ama o, yüzünü buruşturmuş saçma ifadeden sonra, sabah benim dengesiz hareketlerim gibi kahkahalarla gülmeye başladı. Yerden kalkmama yardımcı olurken, ne kadar güçlü olduğunu fark ettim. Gem ve beni kolumdan tutup kapıya sürükledi, montlarımızı giydirdikten sonra cebimize para koyup, kıçımıza tekmeyi bastı. Sonuç olarak Gem ile beraber içki içmeye gidiyorduk. Bir kulübe değil, daha sessiz, başımız ağrımadan içki içebileceğimiz bir yere gidiyorduk. En azından Gem öyle demişti.
''Senin şu ''kalbi kırık küçük kız''ın adı ne?''
Gem ellerini cebine sokup, cevap beklercesine yüzüme baktı. Omuz silktim.
''Bilmiyorum.''
Gem hayret etmiş bir surat ifadesiyle bana baktıktan sonra, hayal kırıklığıyla başını sağa sola salladı. Sonra, tekrar pis bir sırıtışla bana doğru döndü.
Sabah kendime deli diyordum ama, hareketlerine bakınca asıl deli Gem'di.
''Güzel mi?''
Gem, kaşlarını kaldırıp indirirken, ben çoktan yürümeyi kesmiş, gökyüzündeki küçük gözüken yıldızlara bakarak aptal gibi sırıtmaya başlamıştım.
''Güzel ne kelime. Harika. Hayır, mükemmel. Ah hayır hayır, kusursuz. Bir dakika... Gem! Bu lanet olası kelimelerin hepsi yetersiz!''
Sinirle Gem'e döndüm. Kaşlarımı çatıp, gözlerimi kıstım.
''Daha iyi, çok daha iyi bir kelime biliyor musun? Eğer biliyorsan, o.''
Gem küçük köpek yavrusu sever gibi ellerini başımın üzerine koyup, sevgi dolu bir bakış attı.
Sesli bir iç çekip, ''Vay be..'' dedi. Elleri başımdan omzuma doğru kaydı.
''Cidden aşık olmuşsun. Desene boku yedin.''

****

Gem ile beraber, bilmem kaçıncı bardağımızı içerken, mekanda kısık sesli bir müzik çalıyordu. Çevremdeki her şey 360 derece dönmeye devam ederken, bilmediğim sebepsiz şeylere kahkaha atıyor, şarkıyı algılamaya çalışırken algılayamadığım için 5 dakika ağlıyordum. Gem ise gayet sağlam gözüküyordu. Demek ki böyle şeylere alışkındı.
''Gem!''
Birden elimi masaya vurup Gem'i yerinden sıçrattığımda kahkalarla gülmeye başladım.
''Tanrım!! Gem sen- ''
Ağzımı ellerimle kapatıp kahkahamı durduraya çalışırken oturduğum yerde bir sağa bir sola sallanıyordum. Gem ise elini kalbine koymuş, komik bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Kedi patili şirin köpecik yavrusu!
''GEM LANET OLASI SURAT İFADEN!''
Çığlık çığlığa haykırırken, Gem hemen öne atılıp eliyle ağzımı kapattı ve beni sabit tutmak için çabaladı.
''Kes sesini! Bağırma seni gerizekalı!''
Gem, önümdeki boş bardakları gözümün önünde sallayıp sertçe masaya bıraktı. Kendi kendine homurdanmaya başladım.
''Hayır sadece iki bardak içtin anlamıyorum nasıl oluyor? Bu ne biçim bünye?''
Gem'in ne dediğini zerre umursamayarak, kalbi kırık küçük kızımın gizlice çektiğim fotoğraflarından birini açıp güzel saçlarına sanki gerçekten dokunabiliyormuşum gibi, ekranı okşamaya başladım.
''Gem o çok güzel.'' Derin bir nefes aldım.
''Ah, kalbi kırık küçük kızı seviyorum.''
Kafamı dört defa sertçe masaya geçirdim. Gem hızla telefonu elimden çekip uzunca fotoğrafa baktı. Sonra kafasını sola çevirip, uzakta, çok uzakta olan yüzünü bulanık gördüğüm insana dikkatlice baktı. Ve ardından görüşünü iyileştirmek isteyen bir gözcü gibi gözlerini ovaladı.
''Gem, ne bok oluyor? Hey!''
Gem, endişe ve telaşla eliyle bulanık kızı göstermeye devam ederken, ben hala ne olduğunu çözmeye çalışıyordum.
''Hey, geri zekalı...''
''Ah, kalbim kırıldı Gem.''
''Harry...'' Lafını devam ettirebilmek için derin bir nefes aldı ve zor da olsa gülümsemesini bastırdı.
''Harry, senin 'kalbi kırık küçük kız'ın şuradaki kıza çok benziyor sanki?''
Duyduklarımı zor algılarken, kalbi kırık küçük kız beynimde yankılanmaya başladı. Ellerimle saçlarımı düzeltip, küçük bir sese dikkat kesilen bir köpek gibi dikeldim.
''Hani Gem?! Nere-''
Efsanevi bir deli gibi etrafıma bakınıp, küçük meleğimi görmeye çalışırken yeri boyladım.

Yazar'ın Anlatımı

Sürekli önüne düşen saçlarını bir at kuyruğuyla tutturmuş küçük kız, sevimli surat ifadesiyle yere kapaklanan utangeç gence bakarken 'Bir yeri acıdı mı acaba?' düşüncesiyle kavruluyordu. Ama bu görüntü, onu endişelenmekten daha çok güldürmüştü. Elleriyle yıkadığı bardakları kurularken gülmeye devam ediyordu. 'Nasıl olurda bir insan bu kadar çok kediye benzeyebilir?' diye geçirdi içinden. Küçük kız, kedileri severdi. Kediler daima güzel ve pofuduklardı. Yumuşacık tüylere, küçücük patilere sahiptiler ve onlara ne zaman baksa daima gülümserdi. Küçük kız, ona bakınca da böyle oluyordu. Onu ne zaman sınıfın penceresinden görse, ne zaman koridorda sessizce ilerlerken utançla dolabından hızla bir şeyler almaya çalıştığını görse gülümserdi.
''Hey,Clem!''
Patronunun ona seslenmesiyle bakışlarını ona çevirdi.
''Gidip şuradaki masaya bak!''
Eliyle işaret ettiği yere baktı küçük kız. Kediye benzeyen sarhoş gencin yavaş yavaş yanına yaklaşırken kalp atışlarının hızlanmasını durduramamıştı. Ne konuştuklarını duyabilmek için adımlarını yavaşlattı. Tatlı kedisinin boğuk sesini duyunca dudaklarında bir tebessüm baş gösterdi.
''Ah Gem, kalbi kırık küçük kızım olup olmadığını göremiyorum. Çünkü lanet gözlüklerimi lanet evde unuttum.''
Hayatında duyduğu en mükemmel sese sahip yeşil gözlü kedi, önünde açıkta olan fotoğrafa bakıp iç çekince, küçük kız fotoğrafa odaklandı. Gördüğü fotoğrafla yanakları kırmızılaşırken, tebessümünün yerine kocaman bir gülümseme koydu.
'Kalbi kırık küçük kız, ha?' diye düşündü.
'Bunu sevdim.'

Give Me Love // hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin