Multimedya: Chi-yang,Den,Kane
Sheldon,Bütün gün devlet kütüphanesinde tarihi ansiklopedileri kurcaladım ve beynim kazan gibiyken itiraz edemediğim drifit gecesine katılmak zorundaydım. Eve geldiğimde Chi-yang çoktan evdeydi. Farah'ın gelip hazırlanmasıyla evden çıktık. Teressa kendi arabamla gidicem diye tutturdu. Ben ve Farah Chi-yang'ın arabasıyla gittik.
Mekana vardığımızda fazla kalabalık değildi, herkes yeni yeni gelmeye başlıyordu. Gecenin baya ilerlemiş saatlerinde olduğumuz için hava serindi. Chi-yang ile birlikte yarış arkadaşlarının yanına doğru ilerliyorduk. Yanına doğru yürüdüğümüz çocuk arabasının üzerine oturmuş, yanında da bir sürü yavşak kız ve yandaşı gibi duran erkekler vardı. Çocuk ciddi anlamda Tokyo'da gördüğüm yakışıklı erkekler arasındaydı. Siyah deri ceketi vardı üzerinde ve sigara dumanını üfleyişi gerçekten çok cazibeliydi. Havanın serin olması üşütmüştü beni ve ceketimi arabada unutmuştum.Chi-yang'ın kulağına doğru yaklaştım ve fısıldayarak '' çok üşüyorum ben'' dedim. Chi-yang ben böyle söyleyince omuzumdan kavrayarak beni kendine çekti ve'' az sonra alırız'' dedi ve bu şekilde yürümeye devam ettik. Topluluğa yaklaştıkça insanlar bize meraklı gözlerle bakmaya başladı. Hatta yavşak kaltaklar desem daha doğru olurdu. Biz oraya varınca arabanın üzerindeki çocuğun önünü açtılar ve doğrudan onun karşısında duruyorduk. Olanlara anlam veremiyordum. Özellikle az önce Chi-yang'ın yaptığı babacan harekete hiç anlam verememiştim. Farah da anlam verememiş olacak ki alaycı bir şekilde '' Chi-yang kızları koruma içgüdün devreye geçti herhalde ilk defa mantıklı bir şey yapıyorsun'' demişti. Ben hala ne olduğunu anlayamazke arabadaki çocuk '' Hey Chi! kedi olalı fare yakalamayı başarmışsın'' dedi bizi işaret ederek ve topluluktaki herkes kahkaha atmaya başladı. Sinirlerim gerilmeye başlamıştı ve vücudumdaki soğukluk artmaya başlamıştı az sonra içlerinden birine dalmamak için kendimi zor tutuyordum. Yumruklarımı sıktım ve sakin olmak için derin nefesler almaya başladım. Bu arada Farah'a baktım ama bizden biraz daha geride duruyordu. Teressa henüz gelmemişti. Chi-yang bir adım daha öne giderek '' Den! palyaçoluk yapmanın sırası değil kızlar benim arkadaşım bunun sende farkındasın!'' dedi. Sesinden ne kadar gergin olduğunu anladım. Chi-yang'ı ilk kez böyle görüyordum. Görüyorduk. Az önce adının Den olduğunu öğrendiğim arabanın üzerindeki çocuk çenesini sıvazlıyordu yüzünde hala çarpık gülümsemesi vardı. Konuşmaya başladı. Bana bakarak, sanki kalbim yerinden fırlayacak gibiydi, geriliyordum ve yumruklarımı daha çok sıktım. '' Baksana sağındaki hatunun çenesi titriyor, üşüdün herhalde'' dedi ve üzerindeki ceketi çıkarmaya başladı. Ne yapacağımı bilmiyordum soğuyan bedenim bir anda ateş gibi olmaya başladı. Gerçekten de çenem titriyordu. Ne yapıyordum ben böyle rezil oluyordum. Sonra, Den ceketini bana doğru uzatarak '' Al, daha fazla üşüme'' dedi ve aramızdaki mesafeden dolayı bana ceketi fırlattı. O an dünya durdu sanki gerçekten çocuğun iyi mi kötü mü olduğunu anlayamıyordum. Tüm duygularım berbat olmuş durumdaydı ve etraftaki kızların fısıldamaları kulağıma çığlık gibi gelmeye başlamıştı. Ceketi tabiki almayacaktım beynimi ve duygularımı sakinleştirdim ve bir adım geriye çekildim. Ceket yere düştü. Evet ceket yere düştü. Bir anda uğultular belli belirsiz yuhlamalar... Acaba Den beni gebertir miydi? Çünkü onun tüm egosunu mahvetmiştim üstelik böyle bir gecede. O an ölmeyi diledim. İntihara girer miydi bilmiyorum. Den hiç beklemediğim bir umursamazlıkla '' Her neyse'' deyip çevresindeki gerizekalılarla muhabbete devam etti. Bu gerçekten çok şaşırtıcıydı. Olay bitince yutkundum,kaskatı kesilen bedenimi serbest bıraktım. Başımı çevirip etrafı inceliyordum. Simsiyah gözleriyle olayı en uzaktan ve en sakin şekilde takip etmiş bir çocuk gördüm. Bir müddet göz göze geldik ve arkasını dönüp gitti. Hiç o kadar ifadesiz bir surat görmemiştim. Sonra başımı Chi-yang'a çevirdim, ona çok kızgın bir bakış attım ve ekledim '' Seninle sonra görüşeceğiz'' homurdanmıştım sanki. Chi-yang da bana tüm şirinliğiyle gülümsedi ve '' benim cesur bebeğim'' dedi. Cümlesi beni deliye döndürse de ona kızamıyordum. Farah bana '' Hadi gidelim şu ileride bir yelerde otururuz.'' dedi kolumdan çekiştirerek.
Az sonra ileride bi kaldırıma oturduk yarış başlamak üzereydi ve insanlar çok kalabalıklaştı. Aklımda az önce gözgöze geldiğim siyahlı çocuk vardı. Siyahlı diyorum çünkü baştan aşağı simsiyah giyinmişti. Gözleri de aynı şekilde. '' Gidip bu çocuğu Chi-yang'a sormalıyım Farah. Dayanamıycam ben'' dedim. Kalktığım yerin tozunu üzerimden silkelerken. Farah '' tamam sen gerekli bilgileri al geri kalan bilgileri tamamlama işi bende'' dedi göz kırparak. Doğruca Chi'nin yanına gittim yanında bi kaç tane kız vardı. Chi işi götürmek üzereydi anlaşılan. Kolundan tutup kenara çektim ve '' Sana bişey sorcam'' dedim. Chi-yang '' Sor bebek'' diyerek cevap verdi. Bu çocuk gerçekten fazlasıyla sempatikti. '' Şurda oturan çocuğu görüyor musun?'' dedim işaret ederek. '' Evet görüyorum. Ama sakın bana ondan hoşlandım deme '' dedi '' Hayır ya sadece merak ettim. Madem sizin tayfadan neden sizinle takılmıyor? Dikkatimi çekti işte merak yani''yalanıma inanmadığına bal gibi emindim. Chi gülümsemeyi bıraktı ve normal bir ses tonuyla anlattı bir kaç bir şey '' Ya o çocuk birkaç sene öncesine kadar çok neşeli ve pozitif bir çocuktu. Bizim grubun en sevilen ve aranan tipiydi. Sonra noldu bilmiyoruz ama böyle sessiz kalmayı tercih eder oldu.'' ''Adı ne peki?'' dedim. Cümlemi aşırı merak içeren bir ses tonuyla söylediğim için kendime küfür ettim. Chi tekrar gülümsedi ve ''Kane'' dedi. Ne kadar güzel bir isim diye geçirdim içimden. Teşekkür edip arkamı dönmüş gidiyorken Chi-yang seslendi '' Ha sana bi ipucu daha yarışa az sonra o katılacak'' dedi. Söylediği son cümle bende aşırı heyecan hissi yaratmıştı. Hemen daha fazla bilgi almak için Farah'ın yanına koştum. Farah ciddi anlamda bir hacker, bunu pek kimse bilmez hatta belki sadece takıldığı iş ardaşları ben ve Teressa biliyorum dört kişi desem daha doğru olur.
Nefes nefese bir çırpıda her şeyi anlatıvermiştim Farah'a. Farah yanından ayırmadığı donanımlı olan mini laptopunu açtı ve bazı şeyleri yazarak Kane'nin kaç doğumlu olduğunu öğrendik. Daha fazla hiçbir bilgi yoktu. Son olarak nerelerde takıldığı hakkında bilgi alabileceğimiz bir site bulduk. ''Eğer nerde takıldığını öğrenebilirsek onunla ilgili daha çok bilgi alabiliriz'' dedi ve gösterdiği yere tıkladı. Site açılmak üzereyken bilgisayar aniden mavi bir ekrana dönüştü ve bir sürü yazılar çıkmaya başladı. '' Farah noluyor?'' dedim hayretle. Farah donuk bir şekilde ekrana bakıyor ve tepki bile vermiyordu. Sessizce bekledim olanları anlamaya çalışıyordum. Farah'ın gözleri doldu ve dişlerinin arasından '' Lanet olsun tüm bilgilerim silindi'' dedi. Ses tonundan çok aşırı sinirli olduğunu anlayabiliyordum. '' Ve bu kendi kendine olmaz. Bunu bana adi pisliğin biri yaptı'' diye ekledi ve hızlıca ekranı kapattı, laptopu eline aldı ve fırlatmak üzerdi. Elinden bir hamlede aldım. Çok sinirliydi deliye dönmüş gibiydi ve yerinden kalkıp bir sağa bir sola gidiyor ellerini şaçlarının arasına daldırıyor ve sürekli kaçan biri varmış gibi etrafa bakıyordu. Onu ilk kez böyle görüyordum. '' Hey, Farah sakin ol biraz'' diyebildim sadece. '' Nasıl sakin olabilirim altı ayda anca donanımını bitirebildim ben o bilgisayarın. Ne demek bütün bilgilerin bir anda silinmesi ya! Aklım almıyor, kim yaptıysa bunu onu gebertmek istiyorum!'' diye bağırıyordu. '' Kim yaptıysa Allah onun belasını versin! '' dedi yanıma otururken.
~~
Yarış bitmisti ve yarışı birincilikle bitiren Kane olmustu. Ona verilen para ödülü ve elde edilmesi biraz pahalı olan bir kaltaktı. Kane elindeki çeki Chi-yang'a verdi. Ne yapacağını merakla izliyordum. Sonra kızın kulağına bir şeyler fısldadı ve kız Den'e dogru yürümeye başladı. Den, minnet dolu bir gülümsemeyle Kane'ye baktı ve Kane yalnızca omuzlarını silkip elleri cebinde karanlıkta duran arabasına doğru yürüyüp gitti. Çocuk gerçekten çok gizemliydi be işin en değisik yanı ise Kane, Den ve Chi-yang aynı gruptalar. Hepsi ayri ayrı kafada insanlar nasıl dost olmayı beceriyorlar anlamıyorum. Kafamda bir sürü cevapsız soru.. Ama inanıyorum bir gün hepsinin cevabını alacağım. Umuyorum.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Teen FictionÖnüm, arkam, sağım, solum SOBE! Hayatın bize ne getireceğini hiçbirimiz önceden kestiremeyiz.Çok güzel olmasını istediğimiz şeyler bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ya da bazen hiç olmasın dediklerimize, iyiki oldu deriz. Bu yüzden ben hayatı, ya...