Her sabah olduğu gibi bütün kamp erkenden kalkıp üniformalarını giydi ve kahvaltı için yemekhaneye indi. O sırada şehrin başka bir yerinde birileri hala uyuyordu, birileri yetişmesi gereken bir işi olduğu için aceleyle evden çıkıyordu. Yani şehrin her yeri kendi çapında farklı dünyaları yaşıyordu. Ama bir düzen vardı sonuçta ve bütün insanların bu düzende bir yeri vardı. Peki, düzeni bozarsa be olur? Yani şunu demeye çalışıyorum birlikte olmaması gereken kişiler bir arada olsa ve kendilerine bir düzen oluşturmaları istense sizce nasıl olurdu? Hadi hızlıca her şeyin başlayacağı güne gidelim. Atlayın yolculuk başlıyor.
''Minhyuk hadi arabaya yoksa toplamaya gecikeceksiniz.'' Diye seslendi görevlilerden biri. Minhyuk hiçbir şey söylemeden hızlıca arabaya bindiği sırada aynı görevli tekrar konuşmaya başladı
''önce Heechul'u almaya gitmeniz gerekiyor, daha sonra size dün mesaj attığım yere gidip zarfta adı yazan kişiyi bulacaksınız ve sonraki durağa gideceksiniz.''
''konuşmandan anlaşıldığı kadarıyla benimle gelmiyorsun hyung'' dedi bir yandan elindeki küçük zarfın köşesiyle oynarken.
''evet gelmiyorum, ben sadece Heechul'u alacağın yere kadar geliyorum ve orada ayrılacağız''
''şimdiden çok heyecanlandım''
Çok geçmeden Heechul'u almaya gelmişlerdi ve görevli arabadan inmişti. Birbirlerini selamladıktan sonra fazla konuşmadan yolun bitmesini beklediler çünkü ikisi de belli etmemeye çalışsa da oldukça heyecanlılardı.
(BUNLAR OLURKEN KAMPTA)
''Hadi, hadi, hadi herkes kahvaltısını bitirsin ve koşuya başlasın!!'' Bağıran hocanın sesiyle kızlar ağızlarına son birkaç lokma daha atıp dışarı çıktı. Biraz ısındıktan sonra koşu başlamıştı. Bütün kızlar aynı tip kıyafet giyiyordu ama birbirine karışmadan her grup kendi çalışmasına odaklanabiliyurdu. Ah biz bunu nasıl başarıyoruz ki? Yani dışardan biri görse hayatta kimin hangi grupta olduğunu ayıramazdı. Sabah bağıran hoca yine bağırmaya başladı
''Hepiniz sıraya! Çabuk!'' bir kadından nasıl bu kadar yüksek ses çıkabilir bir türlü anlayamıyorum.
Herkes sıraya geçtiğinde nihayet daha sakin bir ses tonuyla
''birkaç hafta önceki başarınız nedeniyle grubunuzun bir yarışmaya başvurmasına izin vermiştim. Bu gün seçilen kişiyi almak için gelicekler.'' Dedi Arkamdan gelen cırtlak bir sesle aynı soruyu milyarıncı defa kendime sordum ''bu kız ne ayak?'' sen gidip evde tırnaklarını törpülesene, senin askeri kampta ne işin var ne halt etmeye geldin buraya?
''zaten ben seçilicem ne gerek var toplanmayaa'' kızım şu egonu biraz kenara çek sesin gelmiyor.
Tam hoca tekrar konuşacaktı ki kamptan içeri bir araba girdi. Hoca
''cıvıtmayın düzgün durun'' diyip arabaya doğru gitti. Hiçbirimiz duruşumuzu bozmuyor sadece gözlerimizle o tarafa bakıyorduk çünkü bize bu öğretildi.
Hoca yanında iki kişiyle geri geldiğinde bazı kızlar sanki hayatları boyunca hiç erkek görmemiş gibi 'ooo' lamaya başladığında ayağımı setçe yere vurup ''SESSİZ OLUN'' diye bağırdım. Evet bunu ben yaptım çünkü bu grubun sorumlusu benim. Herkes tekrar sustuğunda hoca yanındakileri göstererek
''Heechul ve Minhyuk'' dedi. Onlar bizi selamlayınca bizde hemen onları selamladık. Hocanın bir adım geri çekilmesiyle –galiba- Heechul konuşmaya başladı
''Buraya başvurular sonucu aranızdan seçilen şanslı yarışmacıyı almaya geldik'' ve diğeri yavaşça elindeki zarfı açıp önce yanındakine sonra da hocaya gösterdi. Hoca kağıda bakıp gülümsedi anlaşılan istemediği biri seçilmemişti ve rezil olmayacaktı. Minhyuk boğazını temizleyip
''Aranızdan seçilen şanslı yarışmacı Mİ-Young'' ne ? bir daha söylesene. Mİ-young mu dedin sen. Hoca da
''Mi-Young öne çık'' diye üsteleyince yavaşça öne bir adım attım. Onlar beni tebrik ettikten sonra hoca tekrar konuşmaya başladı
''Şimdi odana git ve eşyalarını topla'' hocayı selamlayıp kampın içinde kaldığımız yurda doğru birkaç adım attıktan sonra aklıma gelen ani fikirle arkama dönüp
''isterseniz sizde gelin size kamp hakkında bilgi verebilirim'' dedim, önce birbirlerine baktıktan sonra yanıma geldiler. Minhyuk
''burada sadece kızlar mı var?'' diye sordu aslında bu buraya gelenlerin hep sorduğu bir soruydu
''hayır kampta erkekler de var ama kızlar ve erkeklerin gereksiz iletişim içinde olmasını engellemek için ders saatleri bu şekilde ayarlandı''
''nasıl yani derste mi görüyorsunuz'' yine Minhyuk sormuştu
''evet ama sadece 2 gün. Bizim dış eğitimimizin olduğu 2 gün onların dersleri oluyor bu iki gün normal okul derslerinden bilmemiz gerekenleri bize anlatıyorlar. Diğer günler de de başka eğitimlerimiz oluyor'' odama geldiğimizde kapıyı açıp içeriye girdim ve hızlıca küçük dolabımın üstündeki çantayı indirip dolabımdan eşyaları yerleştirmeye başladım. Eşyaları yerleştirirken konuşmaya devam ettim
''Haftada 2 gün normal derler görüyoruz, kampta bunlar için sınıflarımız var. 2 gün dış eğitimimiz var, dış eğitimde koşu gibi fiziksel şeyler öğreniyoruz diğer 2 günde yetenek derslerimiz var bu derslerde başarılı olduğumuz konuda ayrım yapılmaksızın eğitim alıyoruz ve son kalan 1 gün de tatilimiz ver.'' Ben konuşmayı bitirince Heechul sessizliğini bozup
''normal okullardan daha verimli çalışıyorsunuz'' dedi.
Eşyalarımı topladıktan sonra tekrar yurttan çıkarken birkaç küçük soru sormuşlardı sadece. Arabaya binmeden önce toplanış hocaları ve arkadaşlarımı selamlayıp arabaya bindim. Nereye ya da nasıl bir yere gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yok. Uzun bir süre sadece radyonun sesi vardı. Sonra Heechul
''Deminden beri düşünüyorum ama mantıklı bir cevap bulamıyorum'' dedi. Minhyuk'la neredeyse aynı anda
''Neye?'' diye sorduğumuzda Minhyuk gülmeye başlamıştı. Heechul tekrar konuşmaya başladığında gülmeyi kesip onu dinlemeye başladı
''Hepiniz aynı kıyafetleri giyiyorsunuz ama sanki aranızda sınırlar varmış gibi birbirinize hiç karışmıyorsunuz. Gruplarınız ya da sınıflarınız her ne diyorsanız işte, kişileri ezberlemek için fazla kalabalık'' dedi. İlk defa biri bunu merak edip sormuştu genelde bu umursanmayan bir konuydu. Sorusunu beklemeden kulağımdaki küpeyi gösterip
''Küpeler'' dedim. Bana biraz daha dikkatli bakınca açıklama gereği duydum
''biz yaşımıza göre değil katıldığımız döneme göre gruplara ayrılırız ayrım çok belli olmasın ve hepimiz eşit gözükelim diye her grubun bir küpe rengi var. Benim ki siyah bundan sonraki dönemin rengi altın sarısı yanı son dönem. Erkeklerde de sınıf renkleri aynı ama onlarda küpe yerine şapkalarındaki şeritlerden ayrım yapılıyor.'' Ben açıklamayı bitirince
''Hiç aklıma gelmezdi'' dedi. Minhyuk
''peki son sınıfı bitirince ne oluyor'' diye sordu
''son sınıf bitince istersen eğitmen olarak orda çalışmaya başlıyorsun istersen gerçekten askeriyeye gidiyorsun ya da hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gidiyorsun. Ah birde şu ana kadar çok az kişinin yaptığı bir şey var o da her şeye en baştan yani ilk sınıftan başlamak''
''vay be çok davalıymış'' diye mırıldandı.
Sonunda araba durduğunda arabadan indik. Karşımızda geldiğim kamptan daha küçük ama dışarıdan kampa benzer bir yer vardı muhtemelen aileler buraya tatil için geliyordur. Kapının önündeki kadın yanımıza gelip
''İdol Kampına hoş geldiniz''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İDOL KAMPI
Fanfiction''İdol Kampına hoş geldiniz...'' ''bu kız burda ne ayak...'' ''sen şimdi asker misin...''