"KIZLAR ACELE EDİN YOKSA HEPİNİZİ EVDE BIRAKIP GİDERİM."
İşte yine her sabah olduğu gibi kapının önünde tüm yakışıklılığıyla hazır, bizi bekliyor ve beklerken söyleniyordu Alper. Her sabah istisnasız aynı şeyi yaşardık. Birazdan Elif 'Of! ben yürüyerek giderim siz çıkın.' diye nazlanacaktı ve Alper gözünü devirecekti. Nadiren de olsa bazı günler Elif de hazırlanıp bize yetişirdi ve böylece nazlanmasına gerek kalmazdı ama bu sabah hazır olmadığına emindim. Az önce saç maşasını fişe taktığını görmüştüm. Ve yine her sabah olduğu gibi Bilge aslında hazırdı ama hala bir yanı yatağa geri dön diye onu dürtüp durduğundan bir türlü kapıya yönelemiyordu miskin. Bense odamdan seslerini dinliyor, her sabah olduğu gibi onlara sahip olduğum için mutluluk duyuyordum. Aslında hazırdım ama acelem yoktu. Elif'le Alper didişmesin diye ben de ağırdan alacaktım. Böylece Elif bize yetişecek ve geç kalmamızın tek sorumlusu oymuş gibi görünmeyecekti.
Elif, Alper ve Bilge, işte onlar benim son altı ayda ailem olmuş kişiler. Bir araya gelmemiz ve bu çatı altında birleşmemiz gerçek bir mucize. Onlardan önce hayatım alt üst olmuş durumdaydı ve ben gerçekten de sefildim. Biz birbirimizin mucizesiyiz ve ben son altı aydır her sabah bu şirin mi şirin müstakil evde mutlu uyanıyorum. Alt kattan gelen Alper'in kahvaltı hazırlama seslerini dinliyorum. Çayın kokusuyla mutlu oluyorum. Elif'e kapıdan uyanmasını söyleyip geçerken her sabah ben bu güzel evde Bilge'nin yatakta üstüne atlamak zorunda kalıyorum. (Çünkü başka türlü onu uyandırmak mümkün olmuyor).
Geçmiş... Üniversite hayatımın bir yılının dost kazıkları, aldatmacalar, kıskançlıklar ve iğrenç bir hayatla geçtiği geçmiş...
Hatırlamak bile istemediğim tüm o olaylar ve sabahlara kadar ağladığım haftalar. İlk aşkım sandığım kişi, yakın arkadaşlarım. Hepsi birlikte hayatımı mahvetmek üzere olan insanlar.
Bin bir türlü hevesle başladığım üniversite bana zehir oluyordu. Aldatılmış, aşağılanmış, kullanılmış ve yalnız kalmıştım. Her zaman zeki bir kız olduğumu düşünürdüm. Yaşadıklarım çok ağırıma gidiyordu bu yüzden. Her şey bana kendimi aptal gibi hissettirmişti.
Bir sabah artık yeter deyip çantamı topladım ve kimseye açıklama yapmadan yaşadığım evden ayrıldım. Tüm sosyal medya hesaplarımı kapattım ve sildim. Birlikte yaşadığımız güzel anları da hatırlamak istemiyordum artık. Tüm fotoğraflar gitti ve hiç umrumda olmadı. Ailem dediğim, bir yıl gece gündüz zaman geçirdiğim ve ölesiye güvendiğim insanlar beni harcamışlardı.
Artık bitmişti.
Bu şehirde, İzmir'de onlardan başka hiç kimsemin olmadığını fark etmem evden ayrıldıktan sonra yalnızca birkaç saatimi aldı. Resmen gidecek hiçbir yerim yoktu. Yolun ortasında valizimin üzerine oturmuş kendi kendime sinirden gülüyordum. Üstelik sanırım banka hesabımda param da yoktu.
Normalde kahve içmek için bir yere girmem gerekirdi, mantıklı düşünüp kafamı toplayabileyim diye. Ama öyle yapmadım. Kafamı toplamak, gerçeklerin yüzüme vurmasıyla daha da paniklememe yol açacaktı. İçmeye karar verdim. Küçükpark'ın meşhur ucuz biracı mekanlarından birisine girdim ve valizimi duvara dayayıp bir 50'lik bira söyledim.
Her şey, tüm mucize ondan sonraki birkaç saat içinde gerçekleşti. Yan masamda oturan Alper ve Bilge ile orda tanıştım. Üzgün göründüğüm için keyfimi yerine getirmek adına masadan masaya laf atıyorlardı bana. Ben de onlara gülümsedim ve karşılık verdim. Derken yavaş yavaş iki masayı birleştirdik ve birlikte yeryüzünde hiç acı yokmuşçasına ya da biz tüm acıları aynı anda içimizde yaşıyormuşçasına içmeye devam ettik. Günün sonunda onlara o gün doğum günüm olduğunu söyleyip ağlamaya başladım. Hesabı onlar ödediler, hediye olarak. Tüm hikayemi artık bildiklerinden bana sahip çıkmaya karar vermişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ ADRES
Teen FictionSenin yerin burası değil. Git buradan! Hayatım da hayal ettiğim gibi değil. Korkuyorum... Yalnızlıktan korktuğum kadar birine kendimi kaptırmaktan da korkuyorum. Ne olacak, ne yapacağım? Hayat seçimlerden ibaret ve ben hiç bir şey seçmek i...