Bölüm 2

48 36 4
                                    



"Ay resmen gözümün önü açıldı Bilge. Bi tane daha mı yesek?" Diye waffleıma gömülmüş ağzım dolu Bilge'ye laf anlatmaya çalışıyordum.


"Öküzleşme Toprak, tamam yeter. Hadi kalk biraz etrafa bakınıp bir de kahve içelim." Diye beni azarladı Bilge. Gözlerimi devirip waffleıma yumulmaya devam ettim.

"Ne var yani istediğimiz her şeyden istediğimiz kadar yesek? Bi daha mı gelcez dünyaya kızım." Dedim pişkin pişkin. 

Son lokmamı ağzıma atar atmaz kolumdan tutup beni masadan kaldırdı ve köşedeki ayakkabıcıya doğru sürüklemeye başladı sevimsiz arkadaşım.

"Gıcıksın kızım. Ben senin ayakkabı sevdana karışıyor muyum? Hayır. Neden? Çünkü ben anlayışlı dünyalar tatlısı bir arkadaşım. Sense se-vim-siz-sin." Diye şımarıklık yapmaya devam ettim.

"Of tamam sus Toprak. Çok stresli bi gün oldu geçen gün kestirdiğim ayakkabıya bi bakacağım sadece ya."

"Tamam tamam. Hastasın sen."

"Almayacağım sadece deneyeceğim of."

Ağzımla ve suratımla dediklerini taklit ederek tekrar ediyordum.

"O ayakkabıyı alacağını ikimiz de biliyoruz. 8 gün 6 saat 47 dakikadır o ayakkabıdan bahsediyorsun çünkü Bilge." Dememle birlikte yanımızdan geçen iki erkek bize güldü. Yine sokak ortasında yüksek sesle atışırken insanların dalga geçmesine maruz kalmıştık. Kendimizi bir türlü tutamıyorduk.

Bir yandan whatsapptan bize hala laf yetiştirmeye çalışan Alper ve Elif'e cevap yetiştiriyor, karşımıza taşınan Savaş Kayalar'la ilgili teorilerimizde kurguda Stephen King'e meydan okuyacak hikayeler yazıyorduk.

"Bence harcanıyoruz. Bu hayalgücüyle daha iyi yerlerde olabilirdik." Yazdım.

"Saçmalama kızım. Adamın karşımıza taşınması çok normal da bizim kurgularımız mı anormal." Diye atladı Alper.

"Alper dersini dinle bi kez daha aynı dersi alırsan ben fenalık geçireceğim." Yazdı Bilge.

Konuşma bu şekilde devam ederken bir yandan Bilge'nin peşinde alışverişin karanlık derinliklerine doğru sürüklenmeye devam ediyor diğer yandan whatsappın öteki konuşmasında anneme olayları özet geçiyordum. Doğal olarak o da hayret etmişti. Bu gerçekten büyük bir olaydı. Savaş şimdiden hayatımızın merkezine oturmuştu. Demek ki ün böyle bir şeydi.

Girdiğimiz bir mağazada çalan Justin Timberlake şarkısında kendimi tutamayıp dans etmeye başladım. Onur hayatımdan çıktığından beri böyleydim. Her anımın kıymetini biliyor canım ne isterse onu söylüyor, canım ne anlatmak isterse anlatıyor, nerede dans etmek istersem orada dans ediyordum. O kadar acı ve saçmalıktan sonra kimse beni durduramazdı artık. Hayatımın kıymetini biliyordum.

Arada bir kabinden çıkan Bilge'ye 'hı hı güzel olmuş' 'bence bu basenlerini fazla ortaya çıkardı' 'buna bayıldım' gibi yorumlar yapıp bir yandan askıdaki kıyafetlere bakmaya devam ediyordum.

"Bence bu sizin zarif vücudunuza çok yakışır. Dans ederken de muhteşem duracağına eminim." Diyerek elindeki uçuş uçuş elbiseyle bana doğru gelen bir adam görmemle birlikte olduğum yerde çakılıp kaldım.

"Ha. Nası. Eee teşekkürler ya şey etmeseydiniz." Diyerek ne yaptığımı ben de anlamadan elbiseyi elime alıp şöyle bir göz attım. Hakikaten de yazın İzmir'de giyilecek, bana da yakışacak tatlı bir elbiseydi. Aslında denememe bile gerek yoktu. Alabilirdim.

YANLIŞ ADRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin