Giriş

10 1 1
                                    


Uyku ile uykuya dalma arasında, temiz çarşafların ve yastığımın yumuşacık huzur dolu hayallerinde geçişirken hızlı bir kapı çarpma sesi sonrası huzursuzca yatakta doğruldum. Son zamanlarda pek sık, bina gürültülerine ayaklandığımdan, iki kulağımı mecburen iki yastık arasına hapsedip tekrar uykuya geçmeye çalıştım. Uyumanın çok kıymetli olduğu ve uyanmış olanların uyuyanlara saygı duyduğu bir evde yetiştirilip, gürültü dolu bu umursamaz apartmanda bitmişti son iki senem.

Stockholm sendromu sağ olsundu, geçen iki senede bu duruma alışmış ve yapılması gerekenleri öğrenmiştim. Zaten daha iki gün evvel gece üçte ısrarla kapım çalınmış olduğundan, ayrı bir huzursuzlanıp, yastığı kulağımdan indirdim. Hem bu seferki tutkulu isyan cümlesinin ne olacağını da merak ediyordum. Yine de belirtmek isterim, dinleyişimin motivasyonu katiyen dedikodu değil, saf araştırma hevesiydi... Mesela, o güne kadarki bana en şaşırtıcı gelen cümle: "Kendine gel, kuzum" olmuştu. Hakiki bir türk filmi repliği ile bana bağrılsa herhalde gülmeye başlardım ama cevap olarak duyduğum "Beni sevmiyorsun, hiç sevmedin!" ünlemi ardından hıçkırıklar olmuştu... Maalesef o seferki kavgalarının devamını dinlemeden, söylenerek kalkmış, televizyon başına geçmiş, artık geri uyumamın imkansız olduğunu kendime hayıflanarak tahminen 10 dakika düşünmüş, hemen ardından da uyuyakalmıştım.

Apartmanın gece maceralarından en beteri üst komşumun zamazingosunun içkili eve dönüşleriydi. İnatla asansörden yanlış katta inip, anahtarlarıyla sınırsız deneme sonrası, yumruk ve zille kapıma dayanır, eğer cevap verirsem de, tek ayağı antremde suratında şaşkınlıktan ziyade kınayan bir ifadeyle, telepatik olarak "Evimde ne arıyorsun?" diye sorar, "Yanlış kat!" cevabım sonrası özür bile dilemeden merdivenlerden kendi katına tırmanışa geçerdi. Bu nedenle de kapım çaldığında, pek çok seferki gibi, bu sefer de açmadım. Yatağın yattığım tarafını değiştirip kalbim küt küt, "sahibinin" adamı kapımdan toparlayacağını umut ederek, tekrar uyumaya çalıştım.

Saat ve konumun gereği bu durumda heyecanlanmam yerli olsa da son dönemlerde olur olmadık şeylerden korkar ve endişelenir olduğumun farkındayım. Doğruyu söylemek gerekirse de "son dönemler" derken yalan söylemekteyim. Gençlik dönemlerimden beri önüme gelen pek çok şeye heyecanlandım: Kantinden tost alırken, bir kurum ya da kuruluşu telefonla ararken, markete/bakkala giderken, herhangi bir buluşmaya evden çıkmadan... Bok püsür onca duruma heyecanlandığımdan da dağlardan tepelerden aşağı atlayan, aşırı sportmenleri de anlamadım.

Kapı yumruklamaya geri dönersek, zaten duvarlar sağ olsundu, alt üst kat, apartman boşluğu, konuşulan herşey her odadaydı. Gece yarısı, mahallenin tek sokak berduşu, yine apartman içine girip uyuduğundan, bunu gören üst komşum, yaşı benden büyük (erkek), beni uyandırmaya kalkmıştı: Yaşı ondan küçük (kadın). Ve evet, hiç kapıyı açmadan, sadece yatak odamda oturarak durumun içeriğini öğrenmiş ve de aptallığına sinirlenmiştim. Herkes dairesine girdikten sonra, uykum kaçtığından, her seferki gibi kendimi televizyon karşısına attım. Dört dakika sonra sızmışım.

...

Sızmamdan bana kısa gelen bir süre sonra, çarpan farklı kapı sesleri ve son olarak iki defa aynı kapı vurması ardına uyandım. Gözümü açtığımda salonumdan, bağrışmalar ve gözyaşları duyulmaktaydı. Bu sefer ne adamın ne de kadının tam olarak ne dediklerini seçemedim. O kadar uykuluydum ki, kavga etmeye nasıl hâlleri olduğunu merak ettim. Kaçacak odam kalmadığını hissederek doğruldum ve saate baktım: 03:49. "Ne kadar duyulduklarının farkındalar mı?".

Bina sokak kapısının çarpması sonrası kadın apartmandan çıktı ve sokaktaki ağaçların altından kayboldu... Bu durum bana pek tuhaf geliyordu. Bu saatte çıkıp nereye gidilebilirdi, ve de üst kat kadının eviyken neden hep kendi giderdi? O dönemdeki ilksel ve asıl muamma, bu kadar kavgaya tutku mu deyip "yeni" evlenmiş olmalarıydı... Kanaatimce şiddetli geçimsizlik evlenmemek için geçerli bir nedendi. Velhasıl 9 aydan kısa sürede, bu soru daha anlaşılır bir hâl alacaktı sadece henüz bilmiyorduk.

04:53. Lanet olsun uyumam lazım ve kafamda bin tilkinin teker teker kovalanması lazım. En iyisi televizyon izlemek...

ApartmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin