Bölüm 3 - Let's Fly

80 9 2
                                    

Evet sanırım ilk bölümler için beş oy yeterliydi. En azından ilk bölümün çok kısa olduğunu varsayarsak. Ama bu bölüm kendi başına yeteri kadar uzun. Bu yüzden en az 5 oy istiyorum. Eski hesabımdaki okuyucular içinde geçerli bu. Birkaç yorum yaparsanız da fena olmaz. Gerçekten yazma isteği gelmiyor. Boşu boşuna yazmış olmak istemiyorum. Multimedyadaki şarkı bölümde geçen şarkı oluyor. Resimde Effy'ye ait. Evet yeni bölüm sizlerle :)) Sınır ne zaman geçerse yeni bölüm o zaman gelir :)) iyi okumalar millet

Not: O kadar sert biri değilimdir. Sadece oy sayısını arttırmak istiyorum. Umarım yardım edersiniz <3

----2 hafta sonra----

Alarmın çalmasıyla gözümü açtım. Bu gün büyük gündü. Çocuklarla turneye gidiyorduk. Niall’ın evime gelmesinin üstünden iki hafta geçmişti. Niall bu süre içinde birçok kez aramıştı. Hepsini bir şekilde geçiştirmiştim. Ama bu günden kaçış yoktu… Bu gün koskoca bir yılın başlangıcıydı. İki hafta sonra evden çıkacaktım -evet iki hafta boyunca evden çıkmadım-. Bu son iki hafta iki yıl öncesinin acısını çıkarmış gibiydi. O zaman içime hapsettiğim bütün çığlıklar ve yaşlar iki hafta içinde fazlasıyla özgür kalmıştı.

Yataktan kalkıp telefonuma baktım. Niall, John ve abim aramıştı. John ve abime geri döndüm. Niall ile zaten bu gün uzun bir yolculuğa çıkacaktık. Evet, belki yaptığım haksızlıktı ama kalkanlarımı yeni onarmıştım. Birkaç saat daha onun sesinden uzak ve güçlü kalmak istiyordum.

Onlarla konuştuktan sonra bavulumu hazırladım. Daha önce de evimden ayrı kalmıştım. Sonuçta sürekli uçardım. Ama bu uçuşlar hiç bir yıllık olmamıştı. Bu seferki farklıydı işte… Öğlene kadar vaktim vardı. Bavulla işim bittikten sonra duşa girdim. Çıkmaya hazır duruma geldiğimde üstümde basit bir eşofman takımı ve spor ayakkabı vardı. Saçım bol topuz şeklindeydi. Menajerleri rahat bir şeyler giymemizin daha iyi olacağını söylemişti.

İlk uçuş birkaç hafta sonraydı. Uçağımı da bu gün görecektim. Aslında uçmayı özlemiştim. Gökyüzündeyken kendimi saçma bir şekilde güvende hissederdim. Uçak türbülansa girdiğinde insanlar korkarken ben üzülürdüm. Niye mi? Basit… Benim kullandığım uçan meleğim sallanırdı. Sanki ağlamak üzereymiş de titriyormuş gibi… Uçağımla aramda bağ olurdu. Ne garip değil mi? Pilot olmak aldatılana kadar aklıma bile gelmemişti. Şimdi uçarken bütün dünya ayaklarımın altında olurdu ve ben hükmederdim.

Beni almaya Paul gelecekti. Çocukların özel korumasıydı hatırladığım kadarıyla. Beni alıp tur otobüsüne götürecekti. Ben hayranlardan uzak duracaktım. Bunu isteyen bendim. Bilirsiniz işte son iki haftada öğrendiğim kadarıyla çok çılgın directionerlar vardı. Evime “Onları düşürmeyi aklından bile geçirme pislik!!” yazılı notlar bile gelmişti… İyi ki söylediniz yani. Bende her uçağı nasıl düşürürüm diye düşünüyordum!

Dışarıdan gelen korna sesiyle yine düşüncelerim bölündü. Pencereye bakındım. Evet, orda bana tarif edilene tıpatıp benzeyen bir araba vardı. Arabanın içinde şapkalı biri vardı. Yüzü belli olmuyordu. Ama Paul’un daha iriyarı gözükeceğini düşünmüştüm. En azından öyleydi eskiden. İki hafta önce bir kere karşılaşmıştık. Bir büyük bavulum, bir el çantam birde sırt çantam vardı. Klasik ben, yanımda fazla eşya taşımayı sevmezdim. Gerekirse orada bir yerden alabilirdim. Onları alıp arabaya sürüklemeye başladım. Ne yani, Paul yardım için inmeyecek miydi? Onunda mı kimliği belli olurdu? Hadi ama??

Arkamı dönüp evime baktım. Evimden uzun süre ayrı kalacağımı bilmek, değişimden korkmama neden oluyordu. Derin bir nefes alıp arabanın yanına vardım. Paul sandığım insan bana doğru yüzünü çevirdi… HADİ CANIM! O anki şokla sanırım bana kal gelmişti… Ya da inme inmiştir? Kalp krizine de olasılık vermeliyiz… Tanrım, ben bu çocukla bir yıl nasıl geçiririm?

Fly With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin