Bölüm 5

16 0 1
                                    


Mahinur arkadaşlarını yeni keşfettiği mekana götürmek için plan yapmıştı hafta sonuna. Bütün arkadaşlar birlikte yeni mekanlar keşfedebileceklerini konuştular. Cumartesi günü için sözleştiler. Zehra ve Mahinur aynı oda da zaman ilerledikçe arkadaştan daha fazlası duygular hissetmeye başladılar birbirlerine karşı. Kardeş gibi olmuşlardı neredeyse. Memleketten, arkadaşlardan,tanıdıklardan,vatandan sohbet ettikçe biraz olsun sıla özlemleri geçiyordu. Teknolojinin nimetleri olmasa,eski zamanlarda yaşasalar ne yaparlardı acaba? Sürekli olarak aileleri ile görüntülü konuşmalar yapıyorlardı. Whatsapp dediğimiz teknolojinin son harikası uygulama ne iyi bir icattı onlar için...

Hafta sonu gelmiş Mahinur,Enes,Aslı,Yusuf ve Zehra Mahinur'un keşfettiği ''Sultan Dergahı'' na gitmek üzere tramvay durağında buluşmuşlardı. Saraybosna da tramvaylara kart ile biniliyordu şimdilik öğrendikleri bir kaç kelimeden biri de tramvay kartının boşnakçasıydı ''tramvajska kartica'' dediklerinde işlerini görüyorlardı. Orada tramvaylar çok eski zamanlardan kalma takır takır giden adeta tren ile yolculuk yapıyormuş hissine kapıldığınız cinstendi. Şehrin çeşitli caddelerinden geçtiler Başçarşı'ya varmak için. Zaman zaman savaşın izlerinin olduğu binalar ilişti gözlerine. Sonunda gelmişlerdi. Durağa geldiklerinde indiler , karşılarında gördükleri o meydanda ki çeşme hiç yabancı gelmemişti onlara. Hele ki Enes'e... Enes Bursalıydı 20 yaşında kumral ela gözlü ortalama bir boya sahip delikanlıydı.

-Aaaa bu çeşmeden Bursa'da da var. Dedi Enes heyecan içinde.

Yavaş yavaş her yeri inceleyerek yürüdü gençler birlikte. Ekim ayıydı havalar artık soğumuştu Saraybosna da kızlar söylene söylene yürüdüler. ''ay bu ne soğuk Allahım nereye geldik biz''

Mahinur ''işte geldik burası'' dedi arkadaşlarına. Dışı taş duvarlardan örülmüş eski bir Osmanlı mimarisiydi. Kapısı bakırdan büyükçeydi. İçeriye doğru girerken hoş kokular geliyordu burunlarına. Gül kokusu gibi bir şeydi, kulaklarında yankılanan ney sesi gençleri mest etmişti adeta. Hayran hayran girdiler içeriye ve bir masaya oturdular. Bosna'nın kahvesi güzeldir diye tavsiye etmişti Boşnak kız Ayda,aklına geldi Mahinur'un hadi kahveden deneyelim dedi. Birer kahve söylediler. Oda oda ayrılmıştı burası bir odası sohbet için,bir odası ney öğrenmek ve üflemek için,bir odası erenler için. Huzur dolu bir mekandı.Birbirlerinden bahsettiler gençler Aslı beyaz tenli, güler yüzlü, orta boylu 20 yaşında Trabzonlu bir hanımefendi. Memleketinden anlattı bolca. Zehra ve Mahinur Adanalıydı,Adana'nın ilçesinde yaşıyorlardı. Hatta espirisini yaptılar birbirlerine orada güneşe ateş ediyorlarmış vesaire. Zehra sessiz sakin kendi halinde,19 yaşında bir genç kızdı. Mahinur neşeli kıpır kıpır konuşkan yerine göre davranan 19 yaşında bir genç kızdı. Grubun üyelerinden Yusuf da 22 yaşında doğma büyüme İstanbullu kibar,uzun boylu,konuşkan bir gençti.

Herkes memleketinden,ailesinden,sevdiklerinden,sevmediklerinden,neden buraya geldiklerinden bahsediyordu. Vakit akşamı bulmuştu neredeyse. Aslı,Enes ve Zehra birbirlerinin gözlerinin içine baktılar kalkalım mı dercesine. Sonra Zehra artık kalksak mı dedi herkese birden.Mahinur ve Yusuf birbirine baktılar hiç kalkmaya niyetleri yok gibiydi. Mekanı çok sevmişlerdi ve yarında tatildi,biraz daha oturabilirlerdi. İkiside aynı şeyleri geçiriyordu içinden. Yusuf; ''ben biraz daha oturmak isterim eğer sizlerde oturursanız'' dedi. Mahinur onu onayladı ''evet bencede'' dedi. Enes; '' gitmek isteyen varsa ben kalkacağım benimle gelebilir, oturmak isteyende oturmaya devam etsin bana müsaade gençler biraz yorgunluk var üzerimde kusura bakmayın'' dedi. Aslı ve Zehra da onunla birlikte kalkıp gittiler. Mahinur ve Yusuf oturup sohbet etmeye devam ettiler.

AŞKIN -DE HÂLİ sendeyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin