Dördüncü Fesleğen

331 12 3
                                    

Ertesi gün

Fleur, annesine giderken neden hâlâ bunu kafasına taktığını anlayamıyordu. Henüz sadece bir kez gördüğü bir adamı sahiplenmesi kadar saçma bir şey olamazdı. Belki sadece yanındaki kadının Gina olması sinirlerini bozuyordu, bilemezdi. Dün gece Ava'ya anlattığında kız dakikalarca kıkırdamış ve Fleur'un ilk görüşte aşk denen hastalığa yakalandığını iddia etmişti. Yanılıyordu. Ve yanıldığını bugün kanıtlayacaktı.

Topuklu ayakkabılarının izin verdiği kadar hızlanabildi. Ne diye bu ayakkabıları giymişti ki? Her adımında hava daha da ağırlaşıyormuş gibiydi. Sonunda gözleri çiçekçinin tabelasını buldu. Hızlı yürüdüğü için kalbi çarpıyor olmalıydı.

Ava'nın sesi kulaklarında çınladı. İkimiz de seni tanıyoruz, hayatım. Bir şey olmasa bahsetmezdin bile.

Ava'yı bilinçaltının derinliklerine fırlatarak çiçekçinin önüne geldi ve yavaşça kapıyı açtı. İlk seferkine nazaran içerisi daha düzenliydi. Çiçekler türlerine göre ayrılmış, ortalık toparlanmış gibiydi. Güzel koku hâlâ oradaydı, Fleur gülümsemesine engel olamadı. Kapının açılmasıyla daha önce olmayan küçük, zil görevi gören bir aksesuar vardı, kahverengi kısa saçlı bir kadın orkidelere bakıyordu. Zilin sesi bile dikkatini dağıtamamıştı.

Fleur ilerleyerek dükkanın içine girdi ve çiçeklere göz atmaya başladı. Hepsinin kendine has bir güzelliği vardı.

"Merhaba." dedi arkasından tok bir erkek sesi. 

Tik tak tik tak tik tak. Kalp atışları hızlanıyordu. Fleur saçlarını hafifçe savurarak dünkü gördüğü adama baktı ve heyecanına meydan okuyarak ışıltılı bir gülümseme gönderdi. 

"Merhaba." dedi Fleur gülümsemeyi sürdürerek. 

Tam ağzını açıp konuşacakken yanlarındaki kadın, "Ben bunu alacağım," deyip kasaya doğru ilerledi. Fleur göz devirdi.

"Böyle buyurun." dedi adam. Adını bilmiyor olması büyük kayıptı.

Kadın alışverişini sürdürürken Fleur yeniden çiçeklere odaklandı. Gözleri mavi orkideye takıldı, o sırada kadın işini bitirip kapıdan çıkıyordu, "İyi günler!"

"Size de," dedi genç adam saygılı bir gülümseme gönderirken.

Fleur orkideye bakmaya devam ederken hayretle konuştu, "Daha önce hiç mavi orkide görmemiştim."

"Biraz mavi boyayla, hiç de zor değil." dedi adam arkasından.

Fleur yüz yüze gelmek için ona doğru döndü. "Boya mı?" dedi kaşlarını çatarak. "Bu ona zarar vermez mi?"

Adam göz kamaştırıcı biçimde gülümsedi. "Hayır, sadece rengini değiştirir."

Fleur adamın gözlerindeki değişen kahverengi ve ela tonlarını izledi. Tam o anda her yerin beyaz ışıkla aydınlanmasıyla inanılmaz bir gök gürültüsü koptu. Fleur yerinde sıçrayarak refleksle adamın kolunu tuttu.

"Neler oluyor?!"

"Sorun yok, sağanak başlamış olmalı." 

Fleur elini adamdan nazikçe çekip kapıya doğru yürüdü. Yağmur damlalarının ahenkle dans edişi, ona unuttuğu bir melodiyi anımsattı. Tanıdık bir kokuyu belki de. Günlük hayatın akışıyla bir köşede sıkışıp kalmış çocukluğundan küçük bir anı mıydı yoksa? Annesinin yanı başında olduğu bir anı. Elini tutan birilerinin olduğu o zamanlardan kalma bir düş. Düşüyordu, Fleur.

Arkada Fleur'un hep içten içe bildiği ama çok uzun zamandır duymadığı bir şarkı çalıyordu. Kemanların sesi gitgide yükseliyor, yükseliyor ve düşüyordu. 

Neler oluyordu? 

Boğazındaki bu acı his neydi? Boğuluyor gibi hissediyordu. Hiçbir zaman bu kadar keskin olmamıştı. Fleur neden kayıpmış gibi hissediyordu? Neden kimse onu bulamayacak gibiydi? Müzik nasıl böyle güzel olabiliyordu?

"Adın ne?" diye sordu Fleur titreyerek. Elindeki çantasını yere düşürmüştü. 

"Sen iyi misin?" dedi adam telaşla Fleur'un yanına gidip kadını omuzlarından tutarken.

Fleur bacaklarını bir anlığına hissedemedi ve adamın kollarına düştü. Yeşille mavi arasındaki gözleri yaşlarla dolmuştu. İnsana cam kırıklarını andırıyordu. Müzik devam ediyordu.

"Adın ne?"

"Seni hastaneye götürmemi istiyor musun?"

"Lütfen." diye fısıldadı Fleur. "Adın ne?" 

Adam ona şaşkınlıkla baktı. Biraz sonra bilincini yitirecekmiş gibiydi ve adını mı soruyordu?

"Jullian." dedi şefkatle yüzüne düşen kızıl saç telini arkaya atarken. 

Müzik zehirleyici bir ton almıştı, Fleur'un uykusunu getiriyordu. Fleur karanlığın ağırlığıyla gözlerini kapattı. 

"Düşüyorum, Jullian. Ama nereye, bilmiyorum."

***

Oylayıp yorum yaparsanız çoook sevinirim! Hepinizi öpüyorum, C2U'ya da bölüm yazıyorum en kısa sürede gelir, bu arada Fesleğen, kısa hikayede #234'e yükselmişti! Çok teşekkürler, kendinize iyi bakın. ^-^

FesleğenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin