Düşünmek insanı yoruyor. Her ne kadar yorsada doğru yolu bulması için bir fırsattır bu.
Sokaktan gelen çocuk sesleri evin sessizliğini bozuyordu. Gönlümde ne kadar sen varsan bir o kadar da aklıma düşmeye çalışıyorsun.
Her kıpırdayışımda gıcırdayan o anlamsız kanepe yaşlılığını bağıra bağıra ilan ediyor, sokakta ağlayan çocuklar ise her şeyden habersiz büyüyor. Hayatın sürekli o dizindeki sıyrıklardan ibaret olacağını düşünüyorlardı. Bense yorgunluğum üzerimdeyken dört duvar arasında gıcırtılı kanepemde derin düşüncelere dalmışım.
Annemi düşündüm biraz. Ne zamandır yanına gidip çalışmaktan yıpranmış ellerini öpmemiştim. İnsanın aklına düşer ya "annem olmasa ne yapardım?" sorusu. Ağırlığı altında ezilecek hatta altından kalkılamayacak sorudur. Yeryüzünde var olmuş o binlerce kelimelerin hepsi yan yana gelse cevaplandıramaz bu soruyu. Öyle ya kim olsa ne diyeceğini bilemez.
Sonra aklıma babam geldi. Annesini en son askere gitmeden görmüştü. Kınası yakılmış dualar edilmiş, eğlenceden sonra babam hayatının ilk kadınına, annesine sıkı sıkı sarılmıştı. Hayır duasını aldıktan sonra yollara koyulacaktı. Nerden bilecekti ana kokusunu bir daha içine çekemeyeceğini. Doya doya sarılamayacağını. Bir daha hayır duasını alamayacağını nerden bilecekti? Bulunamayacak o eşsiz kokuyu kaybettiğini ne zaman öğrenmesi gerekiyordu? Hep bir yanı eksik kalacağını bilmeden sırtında Türk bayrağıyla sarılmıştı anasına. "Sağ salim git, sağ salim dön oğlum" demişti annesi. Ana duası bu.
Herkesi Allah' a emanet ettikten sonra koyulmuştu Elazığ yolarına. Günler, haftalar geçti. Ellerine kına yakan anasını bir daha göremedi. Ondan sonra hayatında hep bir boşluk oldu. Yerini dolduramadığı annesini hep özledi...
Bunları anlatırken gözlerinin dolduğunu da görmedim. Hep bir ana hasreti çektiğini hissettim. Anneanneme sarılır "anne" derdi. Babamı birisine anne derken hiç görmemiştim. Anneanneme "anne" deyişi hep içimi yaktı. Hayatındaki büyük eksiği bu şekilde kapatmaya çalıştı.
Babam arada bana da nasihatler verir: "Hayatına giren ilk kadını asla unutamazsın, seni dayanılamayacak acılarla dünyaya getirir, her şeyinle ilgilenir. Sakın kırma onu, annenin değerini bil." derdi hep. Ve devam ederdi: "İkinci kadınsa eşin olacaktır. Her zaman yanında, şüphesiz annenden daha yakın olacaktır. Sana dünyaları annen verecektir. Sen de sana verilen o dünyayı ikinci kadınla yaşayacaksın. Annenle bana evlat olacak, sana eş. Her şeyden önce gözünden bir damla yaş akmasına dahi izin verme! Elini sıcak sudan soğuk suya sokma. İlgiden mahrum bırakma. Sen her düştüğünde seni hayata bağlayacak kişidir o. Sana annen tarafından verilen bu dünyayı birlikte şekillendireceksiniz." Babamın çektiği acıyı evet hissetmemiştim. Allah kimseye göstermesin. Hayatında açılan kocaman yaranın kapanması için annem hep yanında oldu. "İyi günde, kötü günde..." diye başlayan o söz iki insanı birbirine bağlamak için şahitler huzurunda verilen sözdür. Hala bu sözlerini tutuyorlar. Allah' ım daim etsin onları hep.
Olan biteni babamdan dedemden duyduğum kadarıyla biliyorum. Babamın ilk meleğini görme fırsatım olmadı. Dedemin de anlattığı kadarıyla çok iyi birisiymiş. Aç olana ekmek, açıkta olana yardım edermiş. Son lokmasına kadar paylaşır, haline şükredermiş. Şimdi koca dünyada böyle insanların sayısı çok az. Herkes iyi olsa o zaman bu dünya yaşanılacak yer olur. Hiç görmediğim babaannemi hep büyüklerimden dinledim.
Erken gitmişsin babaanne.
Bu dünyanın senin gibilere ihtiyacı var...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL GÜZELİ
PoetryHerkesin içinde sakladığı, kimselere anlatamadığı ya da anlatmak istemediği duyguları vardır. Bir şekilde anlatarak bunlardan kurtulması gerekir. Başkası için değil kendisi için buna mecburdur. ..... Keyifli okumalar. (Yorumlar önemli)