2.Bölüm

114 8 2
                                    

Yatakla bütün olmayı ümit ederek üstümdeki çarşafa sarılıp sola döndüm. Dün falcı saçmalığından sonra bütün gün film izlemiş, afiyetle pizzaları yemiş ve uyumuştuk. Sıla kapıyı çalmadan adeta alacaklı gibi içeri girdiğinde bir gözümü açıp odamın içinde Sıla'yı aradım. Pencerelerin perdesini açtığında yeni doğan güneşin odamı aydınlatmasıyla Pazartesi maratonunun başladığını anlamam uzun sürmedi.

''Nehirkuş yataktan hemen kalkıyorsun! Saat 06:20 hastaneye geç kalıcaz. Bak kahvaltıda hazırladım. Yarım saate süslen püslen sofrada ol.''

Her sabah erkenden kalkıp hazırlanan ve beni uyandıran Sıla'nın odadan çıkmasıyla son kez yatağıma sarıldım.

''Üzülme bitanecik yatağım benim o Sıla bizi çekemiyor ondan. Sıla'dan sonraki en iyi dostum sensin. Korkma bizi 1 ay daha ayıramayacaklar. Gece beni bekle geleceğim.'' diyip yatağımın arkamdan ağlamasına göz yumarak kalktım. Hızlıca banyoya gidip üstümdeki kelebekli pijamalarımı kirli sepetine attım. Kısa bir duşun ardından hazırlanmak için tekrar odama gittim.

Üstümdeki pembe bornozumla makyaj yapmak üzere masama oturdum. Çok sevdiğim şeftali tonlardaki favori rujumu bulamayınca panikleyerek Sıla'yı odama çağırdım.

''Sıla ya rujumu bulamadım. Hani Hakan'ın hediye ettiği varya o. Gördün mü ?''

''Makyaj yaptıktan sonra makyaj malzemelerini kutuna koysan gelişi güzel atmasan gayet bulursun bitanem.''

Sabah sabah Sıla'nın beni azarlamasını çekerken aval aval yüzüne bakıyordum.

''Kutuda Nehir. Acele et biraz.'' diyerek odadan çıktı.

Hemen rujumu sürüp düz kahverengi saçlarımı topuz yaptım. Dolabımın karşısına geçtiğimde bugün Hakan'la yemek yiyeceğimizi anımsayarak daha özenli giyinmeye karar verdim. Acı yeşili diz üstü dar elbisemin altına siyah stilettolarımı kombinlemiştim.

Hazırlandıktan sonra Sıla'nın şaheseri olan kahvaltı sofrasına oturup karnımı bir güzel doyurdum. Kahvaltı masasını gelişi güzel toplayıp kapıya çıktığımda hala içerde olan Sıla'ya onun taklidini yaparak ''Acele et biraz Sılakuş geç kalıyoruz.'' dedim.

Sıla'nın gelmesiyle dairemizin kapısını kilitleyip hızlı adımlarla merdivenlerden indik. Apartmanın önünde park halinde duran kırmızı arabamız pencerelerine yapıştırdığımız çıkartmalarla ilgi çekici görünüyordu.

Aklıma dün falcıya yürüyerek gidip taksiyle döndüğümüz geldiğinde ''Sılaaa biz neden dün falcıya arabayla gitmedik?'' diye Sıla'ya sordum.

''Kuzum yol o kadarda uzak değildi sanki. Hem yürüyüş gibi oldu. Dönüştede yürümeye üşendik. Keşke arabayla gitseymişiz.'' dediğinde kafamı sallayarak onayladım.

Sıla araba koltuğuna bir güzel yayıldığında bende arabayı çalıştırdım.

Radyoya uzanıp rastgele bir kanal açtım. Daha önce hiç dinlemediğim bu hareketli şarkıya kulak verdiğimde Sıla'nın şarkıya eşlik ettiğini görmemle garip hareketlerle dans etmeye başladım.

' Battı balık yan gidiyor,
Çarkıfelek ters dönüyor.
Kara şimşekle gitti de
Yalan ayak çark ediyor.

Ah balık! Ah, sazan balık!
Ağa düşmüş can veriyor,
Dinle kalbim ne söylüyor?
Elveda diyor, öpüyor.
... '

İlçe merkezine biraz uzak evimizden hastaneye otobandan, ağaçlı dar yollardan geçerek 40 dakikada varabilmiştik. Sırf bu mesafe yüzünden her sabah erkenden yumuşacık yatağımdan ve güzel uykumdan ayrı düşüyordum.

ÇİLEKLER AŞKINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin