4. bölüm

109 3 3
                                    

Derin bir uykunun sarhoşluğunda ancak kendime gelebildim.kahvaltı çocukları hazırla.Buna kahvaltı denebilirse.Daha çok ayak üstü atıştırma.Herkes ait olduğu yere gitti.Offf gece dün yoklardı , ya bugün...Zihnim bulanık ders yapıyoruz.Metin okuyacağız öğrencinin biri "Hocam canlandırma yapalım mı?" " tamam " dedim. çocuklar canlandırma yapıyor. Ben de arada müdahele ediyorum ama kafa geziyor fütursuzca.Bizim lisede bir öğretmenimiz " saksı burda oturuyor da ruh nerde?" derdi .resmen öyle oldu ruh aldı başını gidiyor.Benim düzenli hayatımı şu gece kuşları aldı.Bugünü de tamamladık son zil " zırrrr" tabi ki bu ses değil.Öncedenmiş öyle eline zili alıp da koşarak zil çalmak.Şimdi güzel bir melodiyle ders sonlandırılıyor.Şu zil de hep aklıma rahmetli Adile Naşit gelir ve hababam sınıfı.Bu sefer paltolarımızı giymiyoruz çünkü bahar.Seviyorum şu baharı, ağaçların binbir renkte açtığı çiçeklerle bezenmesi beni ayrı heyacanlandırıyor.hele mis gibi iğde kokusu.Genç insana neden " daha baharında" deniyor.İşte bu baharın insanda uyandırdığı yaşama sevincinden.Mis gibi kokan çiçeklerin arasından geçerek bindik arabaya. Apartmanın önünde de rengarenk çiçekler karşıladı beni.Aynı büyü.Akşam yemeği telaşı sardı beni. Üzerimden atamadığım yorgunlukla başladım yemek yapmaya.Dünden planladığım yemeği yapıp ev ahalisine seslendim" gelin yemek hazırrr." Bizimkiler iki minik yok ortada.Biri günün yorgunluğundan uyuklamış " meleğim" diyerek cennet kokusunu içime çekerek yatğına götürdüm.Diğeri, o bir felaket. Şımarıklıkta üstüne usta yok.Cambazlar gibi kanapeden kanepeye zıplarken gözü çizgi filmde." hadi yemek" Ben yemiyecem"yakaladım hop tekrar zıııp kurtuldu." seni gidi yaramaz " bir hamle daha yoook.Başaramadan döndüğüm mutfakta bizimkiler çoktan her şeyi silmiş süpürmüşler.Bana kaldı tavada yımurta.Akşamları da şu yumurtaya ve zeytine bayılıyorum.Ama onlar beni sevmiyorlar ,dönüşleri belimde oluşturdukları araba lastiğine benzeyen yağdan belli.Yemeği sevip de zayıflamayanlardan biri olarak ağır ağır oturuyorum ailemle akşam haberlerinde.yatana kadar atıştırdıklarımızla atıyoruz kendimizi düşün kucağına.Annem gülümsüyor bana ben de damın üstünde bakıyorum canımmm anama." annnee seni seni ne kadar özlemişim kokunu içime çekmeyeli bir yıl oldu. Seni , teneke sobada pişirdiğin madımağı, en fazla da" yok öyleymiş" deyişini özledim. Ben böyle söylüyorum o bana bakıyor ve dudağını hafifçe yayıp gülümsüyor.Sonra sıçrayarak uyanıyorum.Öyle terlemişim ki sonra bir gürültü.Köprüye bakan bolkana çıktım.Hafif yumuk olan gözlerim açıldı. evett onlat iki gün öncekiler yine konuşmalar, el kol hareketleri.Bunlar ne yapıyor acaba eşimle de paylaşmadım.Benden başka gören var mı? Sorular birbiri ardınsıra dizildi tesbih gibi.Biri bizim  balkona mı bakıyor. Evet evet burayı işaret ediyorlar ben kocaman gövdemi nasıl gizleyeceğim telaşında attım kendimi yere.Balkon demirinden kafamı gizleyip baktım.Arabalarına binip gittiler.Allah ne oluyor? Bunlar da kim? Mırıldana mırıldana yatağıma gittim oh sıcacıktı.Aldı beni anne sıcaklığıyla uyku.

  Ertesi gün kalktığımda beni bırakmayan uykuyla kahvaltıyı zor hazırladım.Çayı demlerken eşimin bana sarılmasına karşılık verdim.İki metreden kokusunu hissettiğim için hemen ben de hazırdım ona." düşüncelisin ne oluyor?" söylesem mi tabi ya o benim artık her şeyim di . Anne yok baba yok. Eş ve çocuklar var gri çalan şu hayatta." bir haftada iki seferdir bizim şu köprünün oraya bazı adamlar geliyor.Hararetli hareretli konuşup gidiyorlar." dedim." senin o saatte ne işin var balkonda gece kuşu?  ". " Ya bir gece uyumadım balkona çıktım hava alıyım dedim bunlar orda." "Ya bizene." dedi bizim meraksız. Hiçç bana benzemiyor.Okullarımız bizi bekliyor.Bugün biraz canlıyım biriyle paylaştığım için herhalde.

    Bugünün bir de bir özelliği var beni davet eden öğrencilerimle buluşacağım.Gidiyorum kafeye.Dışarda karşılyorlar beni alkış sesleriyle. Film artisleri gibi karşılanıyorum.İçeri giriyoruz bizim için üç masa birleştirilmiş.Kalabalıkta öyle keyifli yemek yeniyor ki.Hele öğrenciler ellerine sıkıştırdıkları on lira ile bir keyif yapıyorkar ki. Doyduk .Uzun ince garson gülerek: " hocam çay içer misiniz?"" içeriz" dedim.Ordan bir öğrencim."abi bedava mı çay ?" Adam şöyle bir baktı kalabalığa yüzünde bir gölge. Çok kalabalık sonra gölge yerini gülümsemeye bıraktı." Bedava abim. " Bir alkış bir alkış."heeey" sesleriyle yankılandı kafe.Bunlar çayı hiç mi içmedi olur mu? Bunlar birlikte çay içmenin keyfiyle mutlular.Çay gelince bir coşku.Hep birlikte yudumlanan çaylardan " höpür höpür" sesler çıkıyor.Yüzlerdeki o mutluluk ifadesi masumlukla karışınca ortaya doyumsuz bir insan figürü çıkıyor.

   Coşkuyla girdiğimiz kafeden yine coşkuyla uğurlanıyoruz.Evimizdeyiz. bütün yorgunluğumuzu attığımız sıcacık yuvamızda. Allahım yuvam sıcakta öğrencilerim de öyle ama dışardaki insanlar?

SON ZİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin