Uyandım, terler içindeydim. Hep böyle rüyalar görüyordum zaten. Off. Bugün Pazartesi yani okul var. Yani Melanie yine bana buluşacak. (Melanie okulun amigo kızlar kaptanı.) Normal hemde çok normal. Nefret ediyorum o kızdan.
Banyoya girdim ve saçımı taramaya başladım ve parmaklarımı tarak gibi kullanarak saçlarımın arasında gezdirdim. Elimi çekince parmaklarımın arasında bir tüy gördüm. Kuzgun tüyü.
Yatağıma koştum ve kendimi yatağa bıraktım ardından tüyü inceledim. Ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildim. Saate baktım. Yarım saattir oyalanıyordum. Neyse ki erken kalkmıştım. Hala bir saatim vardı. Üniformamı giydim ve arabama atladım. Bir Range Rover.Annem Amerika'nın ikinci en büyük hastane zincirinin varisi. O yüzden epey zengindi.
İşe erken gidiyordu. Babam... O ölmüştü. Yüzerken boğulmuştu.
Range Rover'a binip okulun yolunu tuttum. Çörekçiden çikolatalı ve elmalı çörek aldım ve ağzıma çörekleri tıkıştırdım. Okulun önüne park ettim.
Okulum özel okuldu. Adı Florida Alevi idi. Çok saçma değil mi? Ama olanakları müthişti. Bu yüzden okulumu seviyordum.
Yemekhaneye gidip oturmaya başladım. İlk gelen bendim ve tüm yemekhane sanki benim gibiydi. Kahve makinesi açılınca kendime bir bardak kahve doldurdum. Ve 1 dakika içinde yemekhane dolmaya başladı.
Yanıma Melanie oturdu ve hapşururmuş gibi yaparak kahvenin içine tükürdü. Artık sınırı taşırmıştı. Kahveyi üstüne boca ettim ve,
"Çok yaşama!" diye bağırdım.
Ve herkes çığlık çığlığa gülmeye başladı. Arkadaşları bile.
"Sana bunu ödeteceğim. Seni... Seni..." dedi.
Cümlesini bitiremeden ağlamaya başladı. Ve kahkahalar daha çok arttı. Sanki okulun amigo kızlar kaptanı değilmiş gibi. Banyoya giderken poposunu çalkalandırdı, ve kahkahalar yüksek sesli 'uuu' lara dönüştü.
İçimden 'sürtük' diye geçirdim. Ağlarken bile bunu yapıyordu. Ve kendime yeni bir kahve doldurdum. Kahvemi içtim ve düşüncelerime daldım.
Zil çalınca karton bardağı çöpe atıp merdivenlere yöneldim, dolabıma gittim ve ders kitaplarımı çıkardım. Fizik favorim ama Melanie ile aynı sınıftayım. Iyy. Hemde onunla yan yana oturuyordum! Neyse.
Yerime geldim ders kitaplarımı sıraya koydum ve sandalyeye oturdum ve pantolonumun altında yapışkan bir şey hissettim. Kalkmaya çalışınca yapışkan şey kendini belli etti: sakız. Melanie'nin çiğnediği naneli sakızdan. Ve sınıf gülmeye başladı.
Çok fazla sinirlendim ve elimi açtım ve gerdim, elim aniden ağırlaştı. Elime bakınca kuş pençelerini görünce olduğum yerde büzüştüm. Herkes elime baktı ve kahkahalar kesildi. Etrafa ölüm sessizliği hakim oldu. Gözüm bulanıklaştı ve gözümü kırptım. Elimi sallayınca Melanie yere düştü ve kan kusmaya başladı. Elimi tekrar sallayınca kanlar durdu ve Melanie kalktı. Herkes bizi izliyordu. Elimi tekrar salladım ve pençeler kayboldu. Ancak Melanie tekrar kan kusmaya başlamıştı. Yanına koştum çünkü sınıfta ilk yardımı bilen tek kişi bendim. Melanie'nin doğrulmasını sağladım ve
"Hemşireyi çağırın!" diye bağırdım.
Kimse kıpırdamadı.
"Dur, lütfen..."
Ve kanama durdu. Melanie ayağa kalktı ve bana sarıldı. Bende ona. Şoktaydım.
"Arkadaşlar, o bir şey yapmadı. Hiçbir şey yok. O bir katil değil. Bilmenizi istedim. Ama o bir katil." dedi mekanik ve robotik bir sesle ardından camı işaret etti.
Camda bir kuzgun duruyordu. Ve camı kırıp Melanie'nin yanına gidip onu yemeye başladı. Kuzguna bir kalem fırlattım. Ve kuzgun düştü. Melanie yara bere içinde duruyordu. Ve öğretmen içeri girdi.
Ve bir ses beni gerçekliğe döndürdü. Hala
Yemekhanede oturuyordum."Raven, uyan!"
- Bu bölüm için çok uğraştım ama buna deydi. Sonu biraz saçma ama konuyu bağlıyacağım. Vote atmayı unutmayın. -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Rüyalar
Science FictionGerçeklere yansıyacak rüyalar görüyordum. Bunu bilseydim kendimi öldürürdüm. Tetiği tereddütsüz çekerdim. Tek bir parmak hareketi, bir cana karşılık onlarca can.