3.Bölüm

31 3 0
                                    

İlk başta kendisini böyle bulmayi beklemiyordum.Kendisinin nasıl tepki vereceğinden emin dahi değildim.Yüzünde ne bir duygu birikintisi ne de bir kas hareketi göremiyordum.Babam uzun yemek masasının her zamanki yeri olan baş köşinde duruyordu. Melek teyze babamın bir adım gerisinde ayakta duruyordu.Melek Teyze hiçbir zaman babama karşı hiç tek ismiyle ifade etmezdi.Hep Leven Bey derdi.Hiçbir zaman babam hakkında kötü konuştuğunu duymadım.Hatta evde çalışanlardan biri bunu söylemeye kalksa o kelimeleri ağızlarından çıktığına pişman ederdi.Melek Teyze'nınde kimi kimsesi yok aynı benim gibi aslında kısmen kimsem yok demem size saçma gelebilir ama gerçekten hayatım boyunca beni anlayan kimseyle karşılaşmadım.Belki beni anlayan birini bulabilirdim ama beni anlar diye emin olup onlara kimsesizliğimi açtığımda kimi dalga geçti,kimi senin ki de sorun mu dedi,kimi üzülme,kimi boşver bu böyle sürüp gider bu kadar saydığıma göre baya bir kişide aradım beni anlayanını bulamadım bende kendimi sessizliğe verdim.Okulda sessizliğin başka bir boyutunu yaşıyordum.Derslerde hep düşünce dünyama dalardım.Sanmayın tatlı düşünceler diye genellikle acaba bugün nasil kendimi hasta ederimde o masada babamla yemek yemem planları,Melek Teyzeye nasıl yardım ederimde erken işi biter bana annemi anlatır"gerçi işte yaptırmazdıda neyse"aslında bunlar pek küçükken yapardım bu plan niteliğindeki düşünceleri şimdiki tek planım nasıl kendimi öldürürüm.Bunu yapmak hiçte kolay değil benim açımdan aslında evde babam olmasa bile bir sürü çalışanımız var.Onlari bırakalım Ayça var.Tam işte kendi içimde huzuru buldum derken arkadan gelen ayak sesi dikkatimi o yöne yöneltmemi sağladı.Arkamı döndüğümde Bulut siyah deri ayakkabisi,kot pantolonu ve deri çeketiyle içeri giriyordu.Hep dikkatimi çekmişti boynundaki dövmesi ne şeklini anlayabiliyordum ne de ne yazdığını.Benim tam yanımda durdu vede babama hitap ederek "Levent Bey buyrun beni çağırmışsınız"
"Evet seni bekliyordum bende,öncelikle Afra'yı bulduğun için sağol ama senden isteğim bununla sınırlı değil.Melek Teyzenin yiğeni lösemi hastasıymış.Bugün haber geldi vede Melek Hanımda bir kerede olsa görmek istiyor kuzenini kaç yıldırda görmüyormuş.Yiğeni Amerika'da,Melek Teyzede malum ingilizcesi olmadiği için giderken zorluk çekmemesi için yurt dışında iki hafta sonra olan toplantımı öne alıp Melek teyzeyle gitmeye karar verdim.Dünde Ayça ve annene Manisa'ya anneannenin yanına gitmeleri için izin vermiştim.Annenlerde yarın yola çıkıyor vede senin gitmediğini söylemişti.Biz burda yokken tek güvenebileceğin kişi olarak sen kaldığın için kızımı sana emanet etmenin en dogrusu olduğunu düşünüyorum.Tabi ki Bulut sen kabul edersen."
"Çoğu gece benim eve geç saatlerde geldiğimi bildiğiniz halde kızınızı bana emanet ettiğinize göre gerçekten çok acil durumdasınız.Peki kızına göz kulak olacağım emin olabilirsiniz."
"Bende kabul edeceğini bildiğim için size yardımcı olsun diye Makbule Hanımla konuştum.Sabahları Makbule hanım kahvaltıyı hazırlamak,etrafı düzenlemek için gelecek.Diğer öğünleri de buzdolabının üzerinde bulunan lokantaların numarasını arayarak sipariş verirsiniz."
Konuşmalar devam ederken duyduklarımı sindirmek için çevreye bakarken Melek teyzeyle göz göze geldiğim ilk defa gözlerindeki üzüntüyü gördüm.Babama itiraz etmek için cümleleri zihnimde düzenlemeye çalışırken midemden ağzıma doğru gelen bir sıvının yere çıkarmam korkusuyla kendimi tuvalete koşarken buldum.Babam her zaman ki gibi düşüncelerimi sormadan benim adıma karar almıştı.Kapıda her zaman ki gibi Melek teyze bağırıyordu"nasılsın kızım iyi misin?
Gelim mi?
Nasılsın?
Doktora haber verim mi?...."
Melek teyzeyi durdurmak imkansızdı.Son konuşma gücümüde Melek Teyzeyi yatıştırmak için kullandim."İyiyim ben sadece biraz üşütmüşüm"
Dışarı çıktığımda Melek teyzenin gerçekten ağladığını gördüğümde çok şaşırdım.Kendisi hep ben ağlarken ağla kızım gözyaşları,acının sessiz sözleridir.Şimdi kendisi demi gerçekten acı çekiyordu.Bu kadar çok mu yiğenini seviyordu.Peki neden hiç ondan bahsetmedi o zaman.Karın ayrımla zor hareket ederken birde Melek teyzenin sarılmasının verdiği aciyla ayakta durmaya çalışırken"Senide kaybetmeye dayanamam kizim kendine iyi bak emi"
Zorlu bir günün ardından yatağa girdiğimde sanki hayatimin en zor gününü atlattığımı hissesiyordum.Sabah saat beşte Melek teyze tarafından kaldırıldığımda daha ne olduğunu anlamadan sarılmaya başlamıştı bile.Bana sürekli nasihatlar veriyordu"bak aç kalma"
"Bulut'u tembihledim her öğün yemek yetirttirecek,sen şimdi yemeğim fln dersin,zaten bir deri bir kemiksin"
Babamda bahçivanla konuşuyordu o sırada pek kiymetli yeni çiçeklerine iyi bakmasını nasihat ediyordur mutlaka.Nasıl olsa kanından canından olan o çiçekler.Ben kimim ki?
Mahmut amca arabaya bavulları yerleştirirken babamın bana bir kere bile baktığını görmedim.Arabaya yerleşirlerken Melek teyze bir an bile gözlerini gözlerimden ayırmıyordu sanki gözlerime bakmayı bırakırsa kaybolacakmışım gibi.Artık araba harekete geçecekti babamın şu saate kadar ağzından çıkan kelime"Bulut biz gelene kadar kalman için  Afra'nın yan tarafındaki odayı hazırlattım"
İşte birde bu gerekti demi.Ben yalnızlığımla iyiydim ya kendisi müştemitta kalsaydı.Bunları söylemem neyi değiştirirdiki.Araba hareket etti ve bahçe kapısına doğru harekete geçti.Hayatta çok kendinin olan şeyleri kaybeden kişiler ellerinden kayip gitmelerini çok izleyen kişilerdir.Ben hayata bir sıfır geride başladım.Ben doğduğum gün annemi kaybettim.Kaybetmeye alışmıştım daha bir günlük bebekken.Babamın bir kere dahi olsun o çiçeklerine gösterdiği ilginin bir kırıntısını bana göstermedi.Hele o takim elbiselerinin üzerine leke bulaşmasın diye üstüne titrediği kadar bana şefkat vermedi.Duygudan yoksun büyüyen bir kiza sen duygusuzsun demek kadar saçma birşey yoktur."Artık içeri girmeyi düşünüyorsun demi,hı yok diyorsan problem değil ben yapatırım.Çünkü biraz daha kapı açık kalırsa ben de dahil evdeki bütün eşyalar buz tutacak"işte asıl hayatımın en zor gününü yaşamaya başlıyordum.Eve geçtiğimde her zamanki rahat tavrıyla ayaklarını masanın üstüne uzatmış televizyon izliyordu.Üzerinde siyah kısa kollu bir tişört vardı."Tabiki üşürsün bu havada kisa kolluyu ben giyinsem bende üşürüm."bu cümleme cevap vermesini dinlemeden direk odama doğru harekete geçtim.Çünkü orası düşüncelerimi özgürce yaşatabildiğim tek yerdi.

13.GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin