4.Bölüm

32 3 0
                                        

Eskiden odama çekildiğimde düşüncelerimi bölmek için tek ses Melek teyzenin yemeğe çağırmasıydı.Şimdi ise düşünceye dalamıyordum ki bölünmesini dert edeyim.Melek teyze ve babam gideli neredeyse dört saat olmuştu.Bulut'un  aşağıda ne yaptığını bilmiyodum ama böyle iki saat daha devam ederse kesinlikle ev başımıza yıkılacaktı.En sonunda ses kesildi vede kapı sesi işte biri gelmişti."Afra aşağı gel,yemeğin geldi."
Aşağı indiğimde tek kişilik döner mutfakta masanın üstünde duruyordu.Bulut kendine yemek yapmaya çalışıyordu."Sen kendine niye söylemedin?"
"Hazır yemek yemeyi sevmem."
"Peki benim sevdiğim tanısına nerden vardın."
"Hiçbir yerden çünkü hayatım boyunca hiç yemek yapmayı beceremediğim için sanada vermek bana saçma gelirdi.Seni düşündüğümden değilde malum bana emanetsin yanimda pek para olduğuda söylenemez.Zehirlenirsen hastahane masraflarınla uğraşamam.Şimdi sessizce sus ve yemeğini ye."
"Bende hazır yemek sevmem."
"O zaman açsın sizinkiler gelene kadar."
"Yemeği ben yapsam izin versen.Melek teyze hep iyi yemek yaptığımı söyler."
"Bak bu çok iyi fikir,mutfak senin istediğin yiyecekle istediğin yemeği yap.Tek şartım yenecek birşeyler olsun yeter ki."
Bulut her zamanki gibi rahat tavrıyla bahçeye geçmişti.Bahçe onun için nefes yeriydi çünkü o hep sigarayla nefes aldığını söylerdi.Ayça ne zaman yeter artık içme bu zehiri,evi de pis kokutuyorsun dedirdi.Yemek yapmaya dolapta olan mantının suyunu ketılda ısıtarak başladım.Mantının yoğurtdunu hazırlamak için dolabı açtığında yoğurt yoktu.Sarımsaklı yoğurdu olmadığında mantının ne anlamı olurdu ki.Hemen yukarı çıkıp mantomu giyindim.Aşağı indiğimde Bulut'u mutfak tezgahına yaslanmış benim merdivenden inişimi izlerken buldum."Yapamayıp pes edeceğini biliyordum."
"Yoo pes ettiğimi kim söyledi?
Yoğurt kalmamış mantı içinde yoğurt olmasa mantının tadı olmaz.
Kapıya doğru ilerlediğimde sana tek başına gidebileceğini kim söyledi?
Bana emanetsiz unuttun heralde."
"Unutmadımda sanki ben sana emanet  edilmekten çok mahkum edilmem için bırakılmışım izlenimi veriyorsun."
"Bakıyorum da küçük prensesimiz fazla gözetimden rahatsız olmuş.Sen otur ben hemen alır gelirim."
Kapıya doğru giderken itiraz etmemin fayda etmiceğini bildiğim için"hani paran yoktu."
"Benim param senin hastahane masrafların için yoktu."
Eve üstünde tek bir kuru yer kalmamış vaziyette gelmişti.Ben uykuya daldığım sırada yağmur yağmaya başlamış olmalı.Direk kalkip elindeki yoğurdu aldım.Ben mutfağa doğru ilerlerken oda arkamdan geliyordu.Arkamı döndüğümde üstündeki tişörtünü çıkarmıştı.İlk defa kendini böyle görüyordum.Çok düzgün ve fit bir vücudu vardı."Afra babanın kiyafetlerinden birşeyler ayarlayabilirmisin?
Yoksa biraz daha böyle durursam zatüre olacam vede benim hasta halim hiç çekilmez kendimi değil seni düşünerek söylüyorum."
"Peki sen dur burda ben sana getiriyorum"
İyi ama babamın odasına neredeyse hayatım boyunca iki üç kere girmiştim.Bir insan babasıyla samimi değilse odasına niye girer ki.Bende babamda samimiyeti bırakın normal bir diyalogumuz bile yok.Aslında normal konuşmalarımız güçlü olmasada itici de değil.Hatta bana Cesur'u hediye eden kişi babamdı.Babam bana yalnız olmadığımı söylerdi hep yalnizlik ailenden bir kişinin bile yaşamıyor olmasıymış.Babam ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş.Ailesini kaybettiği gün 18 yaşina girdiği için tüm mal varlığı babamda kalmış.Aslında babamında çok sıkıntılar çektiğini ve yaralarından doğduğunu biliyorum ama annemi kendinden neden uzaklaştırdığını yada annemin neden gittiğini hiçbir zaman anlatmazdı.Konuyu açtığım zaman ise ya bana bağırırdı yada hiçbirşey demeden evden giderdi.Ben odada kapının birkaç adım ilerisinde odanın ne kadar değiştiğine bakıyordum.Duvarlar gri renge boyatmıştı,yatağının örtüsünün rengi hiç değişmemişti yine eskiki gibi koyu lacivertti,çok aşırı sade bir odası vardı.Beyaz dolaba doğru hareket ederken "heralde ilk defa buraya geliyorsun,bu kadar uzun incelediğine göre."
"Sana aşağıda beklemeni söylemiştim."
"Aşağıda kırk beş dakikadır bekliyorum.Yağmurdan ıslanmamdan zatüre olmasam bile soğuktan kesinlikle olacaktım."
Dolabı açtığımda takım elbiseler karşıladı beni.Sanki babam takım elbiseyle doğmuştu,evde hiç pijamayla gezdiğini görmezdim."Hadi ama Afra bir tişört ve eşortman altı.Bunları bulman bu kadar zor olmamalı."
"Gel kendi gözünle bak yok hepsi takım elbise."
"Şaka yapıyorsun değil mi?
Koca Levent Arslan'ın tişört ve eşortman altı yok deme bana."
Kendisine dolaba bakması için yol verdim.
"Yok yok yok...."
Bulut yüzünden tüm dolap çorba olmuştu.
"Sakin ol yağmur hafifleyene kadar Melek teyzenin kiyafetlerini giyinirsin.Yağmur bir iki saat sonra durur sonra gider kendi kıyafetlerini giyersin.Kendiminkileri verim dicem ama hepsi senin için çok dar olur."
"Hayatta giymem.Böyle zatüre olurum daha iyi."
Zorlamanın fayda etmiyeceğini bildiğim için aşağı inip masayı hazırladım vede mantıyi güzel bir sunumla masanın ortasına kattım.Belirsiz bir şekilde bir kişiye beğendirme isteği vardı içimde.Yemeği yerken bayağı öksürmüştü.Kendisine birçok öneride bulunmuştum hatta babamın çok kıymetlı takim elbiselerinden giyinmesininde sorun olmicağanı da söylemiştim.Sanki benden gelen her öneriye hayır deme tuşuna basmışlarmış gibi sürekli istemem istemem diyip duruyordu.En sonunda kanepede uykuya dalmıştı.Bende masadakı yediğimiz yemeğin artıklarını temizliyordum.
"Hayır,
dokunma lan kıza,
şerefsiz."
Uyandırmam gerekiyordu çünkü kabus görüyordu.Kendisini uyandırmak için yanına gittiğimde bahçeden geçen bir kişinin buraya doğru hızlı adımlarla yürüdüğünü gördüm.Uzin boylu,kirli sakallı,Bulut gibi giyinmiş ama Bulut'ta olan birşeyin bunda eksik olduğu belli oluyordu ama ne olduğunu anliyacak kadar inceliyecek vaktim yoktu çünkü çoktan cama vurmaya başlamıştı.Bulut'un birden ayağa kalkmıştı.Hem bu kadar derin uyuyup hemde en ufak seste uyanması çok garipti."Bu picin burda ne işi var?"

13.GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin