‘’Selam ben Isaac.Isaac Lahey.Bu okula yeni geldim ve lekros takımında oynuyorum ve sen…Adın neydi?’’
‘’Hanna.Tanıştığımıza memnun oldum.’’Aslında hoş bir çocuktu ama bir sorun vardı.Nedense onu görünce içimde garip bir his oluşturmuştu.Onun yanında güvende hissediyordum sanki.Ama beni rahatsız eden bir şey daha vardı.Tam olarak anlayamıyordum.
Konuşmasına daha fazla izin vermeden, ‘’Gitmem lazım dersim başlıyor.Sonra görüşürüz.’’dedim.Koridorda yürürken kolumu sıkıca kavradı.Canımı yakmıştı.Aşırı güçlüydü.’’Ahh!’’dedim.
‘’Özür dilerim..Ben canını yakmak istememiştim…Sadece şeyy…Dersin neydi??’’
‘’Kimya’’ ‘’Harika!Benim de dersim kimya.Acaba bana yolu gösterir misin?’’
Aslında hiç onunla birlikte gitmek istemiyordum ama elimde olmadan ‘’Evet’’ dedim.Lanet olsun!Neden böyle yapmıştım ki?Kendime söverek yürürken.Isaac de peşime takıldı.
Koridorda insanları yararak hızlı hızlı ilerliyordum.Isaac bana pek yetişemiyor gibiydi ama ben onunla aramdaki mesafeyi korumaya özen gösteriyordum.Sonunda sınıfa ulaştık.Hemen Samantha’nın arkasındaki yerime oturdum.Mr. Harris’in gelmesine az kalmıştı.Isaac, sınıfın ortasında birkaç saniyeliğine durakladı ve yer aramak için bakınmaya başladı.Sonra sınıfın arkasından bir el çıktı ve ona boş bir sıra gösterdi.
Elin geldiği yere baktım.Bu çocuk bana inanılmaz derecede tanıdık geliyordu.Fakat onu daha önce hiç görmemiştim.Hafif çarpık bir çenesi ve dağınık saçları vardı.Yeni gelen çocuklardan biri olmalı diye düşündüm.Çünkü Isaac onu tanımıştı.Çocuğun Isaac’e gösterdiği yer iri yarı zenci bir çocuğun yanıydı.Bu da onlardandır kesin dedim.
Sonunda Mr. Harris geldi ve derse başladı.Kimya dersi çok sıkıcıydı.Ama ben defterime bir şeyler karalayarak ve Stiles’i (Şerifin oğlu) izleyerek zaman öldürdüm.
Zil çalınca hiç acele etmeden aheste aheste kitaplarımı ve çizimlerimi topladım.Sınıfın kapısından çıkıyordum ki bir çocuk önüme fırlayıverdi.Refleks olarak ona bir yumruk atmak üzereykenkolumu tuttu ve beni durdurdu.Aynı Isaac gibi çok güçlüydü.Onun Isaac olabileceğini düşündüm.Başımı kaldırdım ama karşımda o çarpık suratlı ,dağınık saçlı çocuk duruyordu.
‘’Merhaba aniden çıktığım için özür dilerim ama sana bir soru sormak istiyordum.Ha, bu arada ben Scott McCall.’’
‘’Ben de Hanna, tanıştığıma memnun oldum.’’ Hiç de yeni tanışmış gibi değildik.Sanki önceki hayatlarımın birinde en yakın arkadaşımdı.Evet reenkarnasyona inanıyorum.
Her neyse hala kolumu bırakmamıştı ve gözlerimin içine bakıyordu.Hafifçe öksürdüm.
‘’Ne oldu?’’ dedi.Başımla kolumu işaret ettim. ‘’Pardon.’’ Dedi ve kolumu bıraktı.Kolumu oğuşturdum.Başını eğdi.
‘’Soru neydi?’’ diye sordum.
‘’Ne sorusu?’’ diye şaşkın şaşkın baktı.
‘’Soracağın soru.’’
‘’Ha…Şey…Kütüphane nerede diye soracaktım.’’Yalan söylediği her halinden belliydi.Aslında başka bir şey soracaktı.Beni Scott’la konuşurken gören bir grup kız yanımızdan geçerken bize kıskanç bakışlar attılar.
Nedense Scott hoşuma gitmişti.Onu eski bir arkadaş gibi görmeye başlamıştım.Bu nedenlesohbete devam etmeye çalıştım.
‘’Bir sonraki dersin ne?’’ ‘’İngilizce’’ ‘’Güzel.Benim de.’’ ‘’İstersen birlikte gidelim?’’ diye teklif etti bana ‘’Dolabımdan kitaplarımı almam lazım’’ dedim.
‘’Peki o zaman…Derste görüşürüz.’’ Dedi ve yavaşça uzaklaştı.Arkamı döndüm ve yürümeye başladım.Dolabıma varana kadar hiçbir şey düşünmedim.Dolabımdan İngilizce ve Matematik kitaplarımı aldım ve kapağını kapadım.
Daha sonra Isaac’in de dolabının yanında olduğunu gördüm. ‘’Ah!Harika’’diye mırıldandım.Isaac kırılmış bir şekilde yüzüme baktı ve yanımdan geçip gitti.
O sırada bana doğru yaklaşmakta olan bir kişi dikkatimi çekti.Yeni gelenleri çalıştıran antrenör…