BİR OLİMPİYAT BİR HAYAT

427 55 56
                                    

Bu kitapta kısa hikayeler bulunmaktadır. Bölümler birbirinden tamamen bağımsızdır...


Ocak 2060

Yaşlı adam, hiç açmamak üzere kapadığı göz kapaklarını lanet ederek açtı. Bugün de yaşıyordu ve belki de yarın da yaşayacaktı.
Her gece ruhunu alması için Tanrı'ya dua ediyordu. Ama duası gerçekleşmiyordu. Belki de Tanrı onu sevmiyordu ve bu yüzden dualarını kabul etmiyor geri çeviriyordu. Kim bilir...

Yaşlı adam yatağından yavaşça kalkarak pencereye doğru ilerledi. Artık eskisi kadar hızlı yürüyemiyordu. Ağır adımlarla ulaştığı pencereyi açarak dışarıyı izlemeye başladı. Ocak ayının vazgeçilmezi olan kar, dans ederek yeryüzüne ulaşıyordu. Yaşlı adam bir süre karın yağışını izledi, soğuğun içini yakmasını yok sayarak. Sıkıldığı an pencereyi kapattı ve mutfağa doğru ilerledi.

Evet, onu kahvaltıya çağıran bir karısı yoktu. Ne çok isterdi "Hayatım, çay demlendi, kahvaltı hazır!" diyen bir karısının olmasını.
'Baba' diyerek boynuna atlayan çocuklarının, şeker alması için 'dede' diyerek yanaklarını öpen torunlarının olmasını ne çok isterdi. Ama yoktu. Karısı onu 2016 yılında terk etmişti. Yaşlı adamın gözlerinden akan yaşlar hızla süzülürken özgürlüğe, elinin tersiyle lanet ederek sildi yaşlarını yaşlı adam. Ağlamamalıydı. Yıllara meydan okuyan yüzündeki bu kırışıklıklar, ona isyan ediyordu. Ağlamamalıydı.
44 yıl geçmişti aradan. Karısı terk edeli 44 yıl... Gereksiz 44 yıl... Acıları hafiflemeliydi. Umursamamalıydı. Ama yapamıyordu. 44 yıl, acımasızca onu yüreğinden hançerliyor, öldürüyordu. Akan, gözyaşları değildi. Akan, kalbinin yarasından sızan ölümdü.

Acı bir kahve sabahlarının vazgeçilmeziydi. Kahvaltı yapmayı bırakalı 44 yıl geçmişti. Kahvesini eline alarak ağzına götürdü. Yavaş yavaş yudumlarken kahvesini, piposunu yaktı sessizce. Gözlerini kısarak uzaklara daldı yaşlı adam. Yıllar ne acımasızca geçiyordu öyle. Peki ya kendine ne demeli? Kendisi de bu acımasız yıllarla geçip gitmiyor muydu ömründen?..

Saatler umursamaz bir şekilde ilerlerken gazete almaya gitmek için hazırlandı yaşlı adam. Paltosunu üzerine geçirdi, şapkasını başına özenle taktı, piposunu masanın üzerine bırakarak bitmemiş kahvesine veda etti. Siyah şemsiyesini askılıktan alarak bu loş evinden ayrıldı.

Kar, lapa lapa yağarken yaşlı adama kış sinsice gözünü kırptı. Soğuğuyla adeta 'ben buradayım.' diyordu yaramaz bir çocuk gibi. Bastığı yerlerde karın ayak izini çıkarttığını izleyerek ilerledi yaşlı adam, kaldırımda.

Sonunda gelmişti markete. Gazetelerin olduğu yere doğru ilerledi. Hızlıca gündemde olan haberlere baktı. Yine sıradan haberlerin olduğunu gördü. Tecavüz, ölüm, siyaset... Alt kısımlarında bir haber dikkatini çekti yaşlı adamın.
'GENÇ YAZAR OKUYUCULARINI KIZDIRMAYA DEVAM EDİYOR!'

Oldukça meraklanmıştı yaşlı adam. Genç bir yazar neden okuyucularını kızdırsın ki? Merakına yenik düşerek gazeteyi yaşlı elleriyle aldı. İçeriye girip gazetenin parasını ödeyerek, hızlıca uzaklaştı oradan.

Evine ulaştığı an paltosunu, şemsiyesini ve şapkasını askılığa emanet ederek koltuğuna oturdu. Epey yorulmuştu yaşlı adam. Gözlüklerini gözleriyle buluşturup merak ettiği haberi okumak için acele etti.

" 'GENÇ YAZAR OKUYUCULARINI KIZDIRMAYA DEVAM EDİYOR!'
Ünlü yazar H.K yazmış olduğu 'BİR OLİMPİYAT BİR HAYAT' kitabıyla hızla ün salmıştı. Fakat kitabının yarıda kesilmesi ve o şekil basılması tüm okuyanları adeta delirtti. Sosyal medyalarda oldukça eleştirilen H.K bir açıklamasında "Onu tamamlayacak olan maalesef ben değilim." diyerek tekrar tepkileri üzerinde topladı. Umarım ilerleyen zamanlarda kitabın 2. serisi çıkarak okuyucuların aklında ki soru işaretlerini yok eder diyoruz."

Atiye İle Kısa YolculuklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin