Farklı Gezegenler Aynı İnsanlar

93 3 1
                                    

Gelenlerden önce ulaşmalıydı Kraliçe Admina'ya.

Saraydan kısa aralıklarla silah sesleri gelmeye devam ediyordu. 

Sarayı basanlar her kimler ise Efus'u yorması için yerleştirilen iğrenç yaratıkları temizliyor olmalıydılar. 

Saraya ana kapıdan girmişlerdi onlara göre daha avantajlı durumdaydılar ama henüz taht odasına varamamış olmalıydılar. Çünkü Admina büyük olasılıkla az sayıda ki korumasını taht odasına çekmişti ve yine büyük olasılıkla dilsiz korumaları onlarla vuruşmadan önce Kraliçeyi ve çocuklarını mahzenlerde ki kilerlerden birisine saklamak niyetindeydiler. 

"Eğer taht odasına varsaydılar tek yönlü atış duymazdık" diyordu kendi kendine. 

Çünkü kraliyet ailesinin şimdilerde sayısı epeyi azalmış da olsa iyi eğitimli askeri kökenli korumaları vardı.  Onlar kraliçelerini kanlarının son damlasına kadar korurlardı.

Kumsaldan sahile doğru koşar adımlarla ilerlerken bir kez daha kulaklarını kabarttı  ve gelen silah seslerini dinledi.

"Hayır henüz karşılıklı çatışma yaşanmıyordu"

"Acele etmeliyiz" diye seslendi askerlerine.

Yapmıştı en sonunda General hamlesini, beklediği gibi onu Kraliçe üzerinden vuracaktı.

"Kendi gerçekleriyle Yüzleşecek cesareti yok" diyordu. "Beni Admina üzerinden vuracak"

"Belli ki"  diye düşünüyordu Binbaşı :

"En başından beri planı buydu"

Mahzenlere giden tünelleri biliyordu ve mahzenlerin de saraya bağlandığını da biliyordu. Geçmiş zamanlarda eğer gerekirse bu tünellerin kraliyet ailesinin saraydan kaçırılması içinde tasarlandığını ama Krallık kurulduğundan beri buna hiç gerek duyulmadığını da biliyordu. Çünkü Ramor krallığı hiç bir zaman Falkirde ki diğer krallıklar tarafından istila edilmemiş ve Amora sarayı da hiç bir zaman düşman tarafından kuşatılmamıştı. 

Bu tüneller ise Admina'nın istediği kısmi koruma karşılığında ödediği Ramor parasından haracın yerlilerin karaborsa piyasasından düşük fiyata aldıkları altınların eritilerek külçeler haline getirildiği ve oradan da Dünyalı piyasasına kıyasla normalin biraz altı fiyatından kaçakçılara satılarak karşılığında Dünya parasına çevrildiği bir yerdi sadece. 

İnsanların istilasına gelince:

İnsanların istilasında kaçışa gerek duyulmamıştı zira Dünyalılar Ramor krallığını kuşatmamış ve kale kale, şehir şehir imparatorluğu işgal etmemişlerdi. Onların tabiriyle bir gece aniden demirden kuşlarıyla gökyüzünden inmiş ve tüm gezegeni istila etmişlerdi dolayısıyla onlar için yepyeni olan bu istila türünde saraydan kaçmanın pek bir manası yoktu. Çünkü en güçlü oldukları yerden yani gökyüzünden vurulmuşlardı.

Binbaşıya göre Falkir insanları da en az Dünya insanları kadar zekiydiler. Dış görünüşleriyle fiziki şartları  bambaşka bile olsa apaçık gerçek buydu. Ve böyle oldukları gerçeğini bir önceki Ramor komutanına da defalarca kere bizzat yüzüne delilleriyle birlikte söylemişti. Fakat ahmak herif kafayı yerlilerin inançlarıyla bozduğundan ve bu kanatlı, uçabilen insanlarınkine benzeyen; sadece küçük farklar barındıran farklı bir tek tanrıya ve farklı bir inanış biçimine sahip olmalarından ötürü onları hor görüyordu. Aradaki benzerlikleri pas geçiyor ve en ufak ayrıntılara takılarak kafirlikle itham ediyordu ki, bu son derece saçma sapan bir saptamaydı. Ve daha da ileri giderek "kesin emir" olmasına rağmen yaşını almamış çocuklara dini eğitim verilmesine engel olmakla kalmıyor tam aksi yönde emirler bile veriyordu. 

Dünyalı İstilası (Kısım-1) Familya GelenekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin