Karanlık -9-

413 66 101
                                    

Mirajane Strauss

"Bekle Juvia geliyorum hemen." dedim hızlı adımlarla salona giderken.

İçeri girdiğimde burnuma dolan papatya kokusuyla olduğum yerde kaskatı kesildim. Lisannanın kokusu sinmişti salonuma çoktan. İki gündür salona girmemek için uğraşıyordum. Ne zaman girsem beynimde düşünceler yankılanıyordu. Olduğum yerde durup mırıldandım kendi kendime. 

"Sen bir zavallısın Mirajane."

Omuzlarım düşüp adım atacak enerji bulamadığımda Juvianın sesini duydum.

"Mira." dedi yutkunurken. "Su getirebilir misin?"

Başımı sallayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Elimi rafa atıp ilaçları bulmaya çalıştım. Juvia okuldan sonra eve gelirken yağmura yakalandığı için ağır bir soğuk algınlığı geçiriyordu. Ateşi çok yükselmişti ve ilaçları bulamıyordum. Raflarda elimi dolaştırıp son kez kontrol ettim. Neredeydi bu ilaçlar? 

"Mira. Juviaya su getirebilir misin?" 

İlaçları şu anlık ikinci plana atıp mutfağa yöneldim. Stresten elim titriyordu. Juvianın ateşi çok fazla yükselmişti. Gece boyunca Juviayla uğraşacaktım sanırım. Kenara koyduğumuz şişelerden birini bulup Juvianın odasına gittim. Titreyen elleriyle suyu elimden aldı. 

"Juvia." dedim üzerime giyecek ceket ararken. "Ben sana ilaç almaya gidiyorum. Uzun sürmez."

"Saat gecenin bir vakti Mira. Eczaneye tek başına gidemezsin."

"Cong Cong da benimle olacak." dedim pijamamın üzerine attığım ceketi düzeltirken. 

"Mira otur şuraya. Gerek yok Juvia sabaha iyi olacak."

"Seni ortalıkta mı bırakayım Juvia?"

"Ortalıkta falan kalmıyorum. Zaten bakabiliyorsun Juviaya."

"Evet. Bakabiliyorum. Ve şu an sana ilaç almam gerekiyor tam anlamıyla bakabilmem için. Şimdi yerine yat ve beni bekle."

"Pekala. Telefonun yanında değil mi?"

"Yanımda." dedim başımı sallayıp.

Juvianın odasında çıkıp bağırdım.

"Cong Cong! Hadi gidiyoruz."

Ayaklarımın ucunda tüylü bir şeyler hissettiğimde gülümseyip tasmasını taktım. Dışarıya çıktığımızda sonbahar gecelerinin sert rüzgarları pek hoş olmayacak şekilde karşıladı bizi. Apartman kapısını açar açmaz yüzüme vuran sert rüzgar saçlarımın uçmasını sağladı.

"Eczaneye gidiyoruz. Biraz acele edelim."

Bir yandan yürürken telefonumu cebimden çıkarıp Lucy'yi buldum. Sesli uygulamalar bulunduğundan beri telefon kullanabiliyordum. 

"Alo?" dedi Lucy. Belli ki uyumuyordu.

"Lucy. Juvia çok hasta oldu. Ben eczaneye gidiyorum. Gelebilir misin?"

"Ne? Çok mu hasta? Sen kendi başına mı gidiyorsun? Nasıl? Tamam ben çıktım evden. On dakikaya oradayım. Koşmaya başladım görüşürüz sonra."

Birkaç sokak aşağımızda oturduğundan gelmesi rahat oluyordu. Babasına yakalanmadığı sürece istediği saatte istediği yere gidebiliyordu Lucy. Ama yakalanırsa sonuçları çok kötü oluyordu. Babası çok katı bir adamdı. 

Koşar adımlarla eczaneye giderken ani bir duruş yaptı Cong Cong. 

"Vardık mı?" dedim.

Cong Cong herhangi bir tepki vermese de hırlamalarını duyuyordum. Sanırım karşımızda da köpekler vardı. 

Karanlık -Miraxus-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin