-7-

58 8 3
                                    

1 Ay Sonra

***
"Ah ne zormuş bitsin demek hala severken seni!
Dudaklarını öpmemek bir yabancı gibi...
"Böyle gitme ne olur böyle gitme ne olur, biraz yanımda otur" diyemedim."
Model şarkıyı söylerken önümdeki kediye bakıyordum. Islanmıştı ve muhtemelen üşümüştü. Yavru bir kedi değildi hatta yaşlı sayabilirdik. Siyah bir kediydi, yeşil gözleri vardı. Yeşil gözleriyle beraber büyük bir asalet vardı üstünde. Bana arkası dönük olduğu için beni göremiyordu. Hızla onu kucaklayıp kucağıma koydum. Kaçmaya çalışıyordu. Tırmalamıştı birkaç yerimi. Umursamıyordum. Gerçekten çok şaşırmış ve kızmıştım. Bir ailem vardı. Cidden beni neden yetimhaneye bırakmışlardı. Çok mu ağlıyordum ya! Neden? Neden bırakmışlardı? Hayir yani bir insan nasıl evladını bırakabilir? Kanından canından biri. Gerçekten aklım almıyordu. Yurda doğru yürümeye başladım. Yurda gelince kızlar hemen bana sarılmaya çalıştılar. Onları itelemiştim. Hiç kimseyi istemiyordum. Pikeme sarılarak uyumaya çalıştım.

***
Sabah uyandığımda güneş gözümün içine girmiyordu. Kendi kendime uyanmıştım. Saat sabah altıydı. Aileme gidecektim. Beni neden bıraktıklarını öğrenecektim. Abilerimin bir suçu yoktu. Onları seviyordum. Anne ve babama kızgındım sadece.
Giyindikten sonra otobüsü beklemeye başladım. Bir on dakika sonra geldiğinde otobüse bindim. Bir koltuğa oturduktan sonra dışarıyı seyrettim. Bir kız bankta oturmuş kitap okuyordu. Bir köpek kedinin peşinden koşturuyordu. Yaşlı bir çift özçekim yapıyordu. Gerçekten! Gülümsedim bu manzaraya.
Biraz daha gitti otobüs. Duracağım durağa gelince yavaş adımlarla otobüsten indim. Bir on dakika yürümem lazımdı. Rüzgar suratıma çarpıyordu. Temmuzda rüzgar olması şaşırtıcıydı. Bugün doğa ana bile olacakları kestirmiş olmalıydı ki hava parçalı bulutluydu. Ailemin evine gelince kapıya doğru ilerledim. Kapının önüne gelince durdum. Titrek ve heyecanlı nefesim demir kapıya çarpıyor havaya karışıyordu. Titreyen ellerimi umursamayarak zili çaldım. Açan kişinin hizmetçi olmasını diliyordum. Kapıyı açan abim olmalıydı. Siyah saçları mavi gözleri olan yakışıklı ve karizmatik sayılan biriydi. Mavi gözleri parlıyordu. Gülümsedi. Ona bakmamaya çalışarak içeri girdim. Icerisi tam bir villaydi. Modern bir şekilde düzenlenmişti salon. Mor koltuğa oturup annemi beklemeye başladım...

***
Kadın son kez aynada kendisine baktı. Sarı bukleleri beline dökülüyordu. Kızını göreceği gerçeği daha da heyecanlandiriyordi. Aynadan ayrılıp salona doğru koşar adımlarla gitti. Koltukta oturan genç kıza doğru ilerledi. Kız ona dönünce gözlerine inanamadı. Elçin aynı babasıydı. Mavi gözleri ve kestane saçlarıyla babasının aynısıydı. Parmaklarını sabırsızca tahta sehpaya vuruyordu. Gözlerini dört saniyede bir kirpistiriyordu. Kadın sakin adımlarla kızının önüne gitti.
"Kızım, Elçin'im!" Diyerek sarılmaya çalıştı. Kızı sinirle bağırarak "Ben sana sarılacak değilim anne! Neden beni bıraktınız söyleyin diye geldim!" Dedi. Kadının gözlerinde bir hüzün dalgası geçti. Ardından koltuğa oturdu. Söze başladı:
-Babanla evlendiğimizde ben 20 yaşlarındaydım. Toydum o zamanlar. Babanla çok ani bir karar almıştık. Evlendik. İlk hamile kaldığımda çok heyecanlaydım. İkinci ayda bebeğim düştü. O kadar üzüldüm ki. Psikoloğa bile gittim. Ikinci hamileliğim zordu. Ama yine de doğurdum büyük abini. Üçüncü hamileliğim kolaydı. Abin doğdu. Seni doğurduğum. Tam hastaneden çıkarken kuvezde öldü bebeğin dediler. Seni görmek istedim annem. Gördüm sandım. Sen sandım o kızı. Bende senden bir hafta önce falan öğrendim kızım. Zaten babandan da boşandım. Ben yıllarca kız çocuğu hasreti çektim. Sen çok haklısın ama birde kendini benim yerime koy. Ben odamdayım Elçin. Eğer bir şey istersen gel kızım. Abinle zaman geçirebilirsin.

Deyip odasına gitti kadın. Kapıyı kapattığı an ağlamaya başladı...

***
Burası gerçekten büyük bir evdi. Mutfaktan sesler gelince mutfağa doğru gitmeye başladım. Mutfağa geldiğimde Buğra diye tahmin ettiğim abim buzdolabından dondurma alıyordu. Size bir sır vereyim; çoğu kız abi ister.
Abime arkadan koşarak sarıldım. Abim bir an şaşırsa bile hemen bana sarıldı. Ağlamaya başladım.
"Abi?" Diye fisildadim.
"Kardeşim." Diye fısıldadı o da.
"Şey sanırım seni seviyorum." Dedim.
"Hadi ya!" Dedi gülerek. Gülüşü çok güzeldi. Mavi gözleri bir pariltiyla bakıyordu.
"Ayrıca burada kalmaya karar verdim." Dedim. Gerçekten çok kızgın olmam gerekirdi. Ama kızamıyordum ki! Aileme kavuşmuştum! Küçüklüğüm yetimhanede geçmişti. Örneğin ilk kelimem baba veya anne değildi. Hoş ilk söylediğim kelimeyi ben bile bilmiyordum ki.
"Gerçekten mi! O zaman şey eee yarın seni alalım." Dedi abim. Bu kararsizligina güldüm.
"E bir zahmet!" Dedikten sonra gülüştük.                                                                                                                    ''Karnın acıkmıştır sanırım.'' dedi canım abim.                                                                                                         ''Tabiki de! Ne söyleyelim ki?'' diye düşünmeye başladım. Abime gözlerimi açıp döndüğümde o da gözlerini açmış bana bakıyordu. Aynı anda yemek ismi söyledik.                                                                ''Lahmacun!''                                                                                                                                                                          ''Pizza!''

''Pizza ne ya lahmacun dururken?'' dedim burnumu kırıştırarak.                                                                      ''Aklıma ilk o geldi. Sonuç olarak ne söylüyoruz?'' dedi abim.

Düelloya davet eder gibi bir bakış attım. Abim de altta kalmadı...

***

Pizzasını hunharca yiyen abime kınayan bakışlar atıyordum. Kazanan kimdi tahmin edin! Pizza!    ''İnsan kardeşinin istediğini yer. Ayrıca istediğim salata değil ki! Lehmacun!'' dedim abime. Hala pizzasını yemeye devam ediyordu. 

''Lahmacunu pek sevmiyorum ya ben.'' diyen abime şaşkın bakışlar atıyordum. 

''Hamburger çocuğu seni.'' dedim sinirle.

''Hamburger çocuğu mu? Gerçekten mi?'' dedi abim gülerek. 

''Evet! Lahmacun sevmemek ne oluyormuş?'' dedim kızmış gibi yaparak.

''Ayrıca ben karışık pizza severim. Mantarlı sucuklu sevmem!'' diyerek devam ettim.

''Böyle diyeceğini tahmin etmiştim.'' dedikten sonra arkasından lahmacun çıkardı. 

''Canım abim!''Diyerek sarıldım ona. Ardından lahmacunumu hunharca yemeye başladım. Lahmacunun yanında ayran yoktu ıce-tea vardı ama olsundu. 

***

Melek yetimhaneden seri adımlarla dışarı çıkıp yetimhanenin önünde duran lüks araca bindi. Kendisi bir an önce eve gitmek istiyordu. Şoförü Melek'ten biraz korkuyordu. Melek'in dış görünüşü Biraz korkutucu olabilirdi. Beyaz ruju dudağında mükemmel görünüyordu. Gözlerinin üstünde siyah bir far ve uzun kuyruklu beyaz eyeliner vardı. Beyazla siyahın uyumuna bayılırdı. Bu durum için her ne kadar yetimhane müdüründen azar yese de umrunda değil denebilirdi. Şoför görkemli villanın önünde durunca koşarak Melek'in kapısını açtı. Melek yavaş yavaş villanın kapısına doğru ilerledi ve zili çaldı. Kapı bir iki saniye sonra açıldı. Hizmetçi pek hizmetçi gibi görünmezdi bu evde. Daha çok konuk gibi görünürdü. Kot pantolon veya şort giyerlerdi. Melek büyük holde küçük adımlarla yürüyerek salona geldi. Sırma'nın tam karşısında durarak ''Sana iyi haberlerim var abla!'' diye bağırdı...

***

Damla, Buğra'nın evine sessizce girmeye çalışırken Anahtarlığı düşürdü. 354 TL'lik toz pembe tonu olan rujuyla sessiz bir küfür mırıldandı. Birkaç dakika bekledikten sonra derin bir nefes alıp holde yürümeye başladı. Topuklu ayakkabıları tok bir ses çıkarınca yine küfür mırıldandı. Topuklu ayakkabılarını eline alıp bütün odaları kontrol etti ve salondaki Michaelangelo tablosunu çıkardı. Amcası için üç bin lira kendisi için beş yüz lira aldı. Sessizce çıkmaya çalışırken salona gelen seslerle yutkundu. Saklanmaya yer ararken birden ses durdu. Buğra ya da Leyla Hanımla karşılaşacağını umarak gelen görüntüye baktı. Neyse ki gelen kedi bembeyaz kedi olan Mia'ydı. Derin bir şekilde nefes alıp tabloyu yerine astı ve yavaş adımlarla dışarı çıktı. Arabasını evine sürerken tek istediği uyumakti...

***
Merhabalar! Bunu gecenin on ikisinde yazıyorum ve gözlerimden uyku akıyor. Hepinizi seviyorum hepinize iyi uykular!
-Bu arada hikayenin karakterlerinin fotolarını koymayacağım. Oyuncularda yazıyor zaten.-

EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin