Karanlığın tüm kasvetini şehre saldığı bir gecede, harabe bir sokakta yapayalnız ilerliyordum. Tüm ihtişamıyla bembeyaz bir ışık saçıp yolumuzu aydınlatan dolunay, bilinenin aksine korkutucu bir sarıyla aydınlanmış ve bana sadece önümü görebilmem için imkan tanımıştı. Ömrümde onu hiç bu kadar büyük görmemiştim. Elimi uzatsam dokunacaktım sanki. Bu büyüklüğüne rağmen, sahneden oyuncuyu takip eden bir spot ışığı gibi sadece benim üzerime saçıyordu ışık huzmelerini.Attığım her adımda önümü bir metre kadar görebilmek mümkündü, arkama baktığım zamankilerin aksine. Bir saniye önce aydınlık olan yer attığım her adımda tıpkı bir uçurum gibi kapkaranlık bir boşluğa dönüşüyordu. Sokağın diğer ucu zifiri karanlıktı. Tüm hücrelerim uyuşmuş gibiydi. Gecenin bu saatinde tüm vücudunuzu ele geçiren ve her bir santiminize ufak ufak iğneler batıyormuş hissini veren Denver' ın ayazı yoktu. Ne bir ses ne de en ufak bir yaşam belirtisine ulaşmak mümkün değildi.
Yeni dünyaya gelmiş bir ceylanın titrek adımlarıydı benimkiler. Yavaş ve temkinli bir şekilde ilerliyordum. Neresiydi burası, nasıl gelmiştim? Bir an önce çıkmak istedim bu lanet yerden. İmkanım olsa koşarak uzaklaşırdım ama bir şey gitmemi engelliyordu buradan, hareketlerimi kısıtlıyordu. Sanki ayak bileklerime bir zincire hapsolmuştu. Yürüyememem için bir sorun yoktu ancak hızlı hareket etmem imkansızdı. Her hareketim yavaş çekime alınmıştı ve bu, bedenimi zorluyordu. Üzerimde bir filin ağırlığı vardı. Bağırmak istedim, sesimi birilerine duyurup beni buradan kurtarmasını haykırmak istedim. Ses tellerim bana ihanet etti ve sanki bir ameliyatla alınmış gibi en ufak bir mırıltı çıkarmama bile izin vermedi. Tek umut kendim idim. Bende ufaktan adımlar atmaya devam ettim.
Bir süre böyle ilerledim ancak sanki bir koşu bandına sabitlenmişim gibi, ne kadar yol alsam da ulaşamıyordum sona. O karanlığın içinde ne kadar yürüdüm bilmiyorum. Soğuk terler döktüm her bir adımda. Yorulmuştum. Tüm bedenim kasıldı, saatlerce hareketsiz durmuşum gibi önce sızlamaya sonra uyuşmaya başladı.
Sonra açıldı her şey. Rüzgar, önüne gelen her şeyi alıp uçurmaya yemin etmiş gibi esmeye başladı. Terden sırılsıklam olmuş sırtım bu kuvvet karşısında dalında bir yaprak gibi titrememe neden oldu. Yerimde sabit durup uçmamak için tüm gücümü ayaklarıma verdim ve kollarımı bedenime doladım. Belli belirsiz cızırtıları o an duydum. Önce karıncalanmış bir kanaldan çıkan ses gibi geldi. Sonra kara tahtaya sürtülen tırnaklar gibi iğrenç, beynimin en uç noktalarında yankılanan bir sese dönüştü. Kulaklarımı tıkamak istedim avuçlarım ile. Görünmez bir güç buna izin vermedi. Dizlerimin üstüne yığıldım. Vücudum sara nöbeti geçiriyormuşum gibi sarsılmaya başladı. Ay gökyüzünde büyüdü, büyüdü, büyüdü. Tüm göğün yarısını kaplar hale geldi ve her yeri aydınlattı. Çığlık sesleri havada uçuştu. Sokağın üstündeki her ev görünür hale geldi ve kan damarlarımdan çekildi.
Her bir evin camında siluetler belirdi.Bitmek bilmeyen sokağın içinde belkide milyon tanesi evlerin pencerelerine doluşmuştu. Gri bir dumandan oluşuyor gibi dalgalanıyorlardı. Evin pencerelerine vuruyorlardı. Kulak zarımı patlatmak istiyormuşçasına çığlıklar atmaya ve tepinmeye başladılar. Kurumuş kan rengi göz oyuklarının içi biri tarafından oyulmuş gibi bomboştu ve kanıyorlardı. Akan her bir damla kan bedenlerinin tamamını cıvık bir halde boyuyor, ellerine ve ayaklarına bulaşan kanla pencerede rastgele, biçimsiz şekiller çiziyorlardı.
Korku tüm bedenimi esir alırken yerden destek alıp ayağa kalkmaya çalıştım. Bacaklarım bir jöle misali titrerken birden bir patlama oldu. Korkudan ve etrafa saçılan parçalardan dolayı dengemi kaybettim ve yere yapıştım. Milyonlarca hamam böceği ve havada uçuşan, ne olduklarını anlayamadığım küçük yaratıklar pencerelerden dışarı kaçışmaya başladı. Hepsi bulundukları evlerin cephelerini bir örtü gibi örterken göz yaşlarımı daha fazla tutamadım. Buradan kurtulmak istiyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Göz yaşlarımdan her tarafı bulanık görmeye başlarken tüm bunların bitmesi için dua etmeye başladım. Evlerde, giderek büyüyen siluetlerden bazıları pencerelerin camlarını kırarak dışarı firar ettiler. Kaçanlar, yanında birçok hamam böceği ile birlikte bana doğru yaklaşırken olanların hepsini buğulu camlar ardından izliyordum. Hıçkırıklarım anlamsız bağırışlara dönüştü. Çığlıklarım onlarınkilere karıştı. Titremelerim devam ederken boylu boyunca yere serildim ve gözlerim kısa bir süre için kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesleniş-ARA VERİLDİ- #Wattys2016
Chick-LitDuasının içtenliği ve kadının çaresizliği ile Tanrının yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Duymayacağını düşünülerek edilmiş bir duayı bile duyardı Tanrı ve hiç yardım etmeyeceği düşünülse bile o hep yardım ederdi, siz farkında olmadan. Bu sefer de y...