2012 - Nazlı

18 0 1
                                    

Saat 7.00
Her sabah aynı saatte, aynı sessizliğe uyanırım. Sessizlik hayatımda en çok duyduğum ses. Ne bir alarm, ne bir kuş cıvıltısı, ne de ılık bir öpücük. Sadece uyanırım işte.
Yine uyandım. Tavanı bile izlemeye fırsat bırakmadan pencereye koştum. Perdeyi araladım, güneş gözlerimi kamaştırdı, kısık gözlerle baktım. Geç kalmamıştım. Gülümsedim yine. Yeni fırsatlarla karşılaşmak için ne güzel bir sabah. Ve ben tek bir saniyede mutlu olabiliyorum bugün.
18 yaşındaysanız hayatınızın belki de en garip yılını yaşıyorsunuz. Ne ergenliğin o asi dönemindesiniz, ne de olgunluğa erişmiş bir bireysiniz. Sadece 18 yaşındasınız ve her konuyu kafanıza takıp canınızı sıkmak için bol bol vaktiniz var. Oysa yıllar sonra geriye dönüp bakınca içli bir "Keşke" çekeceksiniz. "Keşke bu kadar kolay tüketmeseydim."
Sorumluluğunuz yok. Yapmanız gereken yatırımlar, akşama hesap verilmesi gereken bir patron ya da kontrol altında tutmanız gereken bir hayat yok. Zaten bu dönemde sizin yerinize sizin hayatınızı kontrol etmeye hevesli insan sayısı oldukça fazla. Tek yapmanız gereken yaşamak belki de. Sadece nefes alsanız sorun yok. Benim nefes alıyor olmam bile çok görülüyor ya neyse.
Benim de yapmam gereken buydu. Sadece yaşadım. Etrafımda neler oluyor açıkçası çok da umrumda değil. Zaten planlanmış bir hayat var ve bana başrol verilmiş, senaryoyu okusam da yetmeyecek mi? En son ne zaman bir şeyleri düşünüp karar verdim, ya da bir şeyi çok istedim ve elde ettim hatırlamıyorum. Ben hiçbir şeyi istemedim, bana verileni kabul ettim, vermemişlerse zaten istememiştim.
Biraz daha oyalanırsam geç kalacağım işte. Bir gün daha benim için başlıyor. Hazır mısınız birlikte sıkılmaya?
​​

- Günaydın Hafize Sultan.
- Günaydın Elif kızım. Sıcacık börek yaptıydım geç içerde masaya getireyim hemen.
- Babam?
- Onlar da kahvaltıdalar şimdi. Geç hadi.
- Ben tokum geç kalmadan çıkayım. Çantamı görd...
- Kahvaltı için masaya geç dedi Hafize Hanım. Nesini anlayamadın? Gelirken gazeteleri de getir.
İşte hayatımın en büyük sessizliği. Küçükken okulda bir ödev istemişlerdi. Kızlar babalarını erkeklerse annelerini anlatan kelimeleri yazıp arasından en iyisini ailesiyle birlikte seçecekti. Çok düşündüm. Baba... Baba... Baba. Ne anlamı vardı benim için. Eksiklik, sessizlik, çaresizlik, yitiklik... O akşam defalarca çıkarmıştım defterimi çantamdan ama babaya yakışır bir sıfat bulamamıştım. Tabiî ki bu ödev konusunu açmadım bile aileme o zaman. Ertesi gün de hasta numarası yapıp okulu asmış, böylece temiz bir şekilde ödev işinden kurtulmuştum.
Ev epey büyük olunca her odanın da ayrı bir hikayesi oluyor tabi. Mesela yemek odası. Buzdan kalemiz. Ailenin bir arada olduğu tek yer burası ve bir araya geldiğimizde esen soğuk rüzgarlardan hepimiz etkileniyoruz. Oysa sadece 3 kişiyiz. Neyi sığdıramadık koskoca masaya inanın ben de bilmiyorum. Cevabı bilsem belki düzeltmek isterdim. Belki o zaman hayattaki tek amacım ailem olurdu işte.
- Üniversite sınavına ne kadar kaldı?
- Az.
- Hazır hissediyor musun bari?
- Az.
- Stres yaparsın diye korkmuştum ama sanırım yapmıyorsun di mi?
- Az.
- Mühim olan senin iyi olm...
- Gazeteleri getir demiştim diye hatırlıyorum.
- ...
- Bugün işitmende sorun var sanırım.
- Hayır işitmemde bir sorun olmadığına eminim ama evde o kadar insan varken getir götür işlerinin bana kaldığını sanmıyorum.
- Evde çalışanların olması şahsi işlerimizin tamamını onlara yüklememiz gerektiği anlamına gelmez değil mi?
- Haklısın. Kazara kızın olmam da her emrini yerine getirmem gerektiği anlamına gelmez değil mi?
- Elif!!
- Nazlı. İsmim Nazlı.
- Sabrımı sınama ben...
- Geç kaldım çıkmam gerek. Size afiyet olsun.
Her sabah aç karna biraz tartışma, en sevdiğim.
- Nazlı dur bir dakika kızım.
- Anne gerçekten geç kaldım. Özür falan dileteceksen eğer,
- Niye böyle yapıyorsun kızım? Biraz alttan alsan.
- Alttan mı alayım? Anne, sen durumu idrak edemiyor musun? Görmüyor musun anne ne kadar zavallı haldesin. Tek yaptığı bizi azarlamak. Hayatın boyunca yanında susup dinlemekten bıkmadın mı daha? Beni de kendine benzeteceksin? Ben de mi senin gibi yaşamayı öğreneyim istiyorsun?
- Kızım bak...
- Hayır anne hayır. Ben 10 yaşındaydım sen gibi zavallı olmayacağıma yemin ettim. Beni de kendi cehenneminde yaşamaya ikna etmeye çalışma. Edemezsin çünkü. Geç kalıyorum, görüşürüz.
Zavallı kadın. Çoktan terk etmeliydin bu adamı, kurtarmalıydın beni de kendini de. Benim için bırakmadı belki, benim için pes etmedi. Keşke yeter deseydi bir yerde. Keşke babasız olsaydım da babam yok deseydim. En azından baba derken sesim titremezdi o zaman.

Saat 7.45
Beklediğim an geldi, karşılaştık.

YENİDEN, ASLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin