"Hoş geldin güzelim. Sana sarılabilir miyim?"
Sehun'un bunu söylemesiyle yanaklarım daha çok kızarırken hiçbir şey demeden bakmaya devam ettim. Cevap bekler biçimde yüzüme bakarken başımı eğdim ve yerdeki mermerlerin desenini incelemeye başladım. "Luhan?"
Tekrardan seslenmesiyle yüzüne baktım. "E-efendim?"
Yüzündeki gülümsemeyle aramızdaki mesafeyi kapattı ve kollarını belime dolayıp sarıldı. Başım göğsüne yaslandığı için kalp atışlarını duyabiliyordum. Çok hızlı gibiydi?
Bana sıkıca sarıldığı için kollarım, onun kollarının altında kalmıştı. Kollarımı hareket ettirmeye çalışınca Sehun ne yapmaya çabaladığımı anlamış olacak ki sarılışını gevşetti.
Kollarımı yukarıya doğru çıkarıp boynuna doladım. Sessizce kıkırdamasını duyunca yüzümde bir tebessüm oluştu. Sehun çok erkeksi kokuyordu... Hatta çok erkeksi demek bile az kalırdı. Eşsiz bir kokusu vardı.
Kollarının arasında kendimi iyice kasmıştım. Çünkü bu zamana kadar pek çok kişiyle sarıldığım söylenemezdi. Hatta abim ve ablam dışında sanırım pek çok kimseye sarılmamıştım.
Sehun kollarını belimden çekti ama ben halâ boynuna sıkıca dolanmış şekilde duruyordum. Çünkü yüzünü gördüğüm an tekrardan kıpkırmızı olmaktan korkuyordum.
Sehun tekrardan kollarını belime dolayıp kulağıma fısıldayarak konuştu. "Bebeğim, seninle sonsuza kadar böyle kalabilirim ama şimdi güzel yüzünü görmek istiyorum."
Yüzümün yine kızardığını hissederken, aramızda bir adım kadar mesafe bırakarak hızlıca geriye çekildim. Derin bir nefes alıp daha sakin kalmak için uğraşıyordum.
"İçeriye geçelim mi? Eğer bundan rahatsız olacaksan dışarı çıkalım?" Sehun'un bu kibar halleri daha çok utanmamı sağlıyordu. Artık kızarmaktan kırmızı renkte kalmaktan endişeleniyordum.
"Bilmiyorum." Sesim, benden bağımsız biçimde çok kısık şekilde çıkmıştı. İçimden küfürler ederken Sehun anladığına dair başını salladı.
"O zaman bahçeye oturalım. Böylece daha rahat hissedersin." Sehun'da dışarıya çıkınca arkasından kapıyı kapattı. Elimi tutup yürümeye başlamıştı. Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı ve Sehun önde yürüdüğü için bu halimi görmemişti iyi ki...
Ellerimiz birleşik olduğu için onun yürüdüğü hızda ilerliyordum. Evin etrafından dolaşarak arka taraftaki daha büyük alana ulaşmıştık. Burada ön tarafa oranla daha çok çiçek vardı ve bütün güller bembeyazdı. Başka hiçbir renk yoktu. Bahçenin ortasında güzel, küçük bir masa ve yine beyaz sandalyeler vardı.
Oraya ulaşınca Sehun elimi bıraktı. "Otur, bebeğim."
Bana daha önce bu kadar nazik şekilde kimse davranmamıştı ve Sehun'un böyle davranması... İtiraf etmeliyim ki hoşuma gitmişti.
Bedenimi yumuşak sandalyeye yerleştirince, o da karşımdaki yerini aldı. Gülümseyerek bana odaklanmış şekilde bakıyordu. "Öyle bakma..."
Sonunda zorla kurabildiğim cümle ile içimden kendimi ayakta alkışladım. Yüzündeki gülümseme daha çok genişlerken bakışlarını etrafta gezdirip gözlerimizi yine buluşturdu. "Senin istemediğin hiçbir şeyi yapmam. Ama sana bakmaktan mahrum etme beni Luhan."
Artık utançtan daha ne kadar kızarabileceğimi düşünürken Sehun sandalyesinden kalktı. Yanıma doğru yaklaşırken alt dudağımı ısırıyordum. Sandalyemi kendisine doğru çevirip önümde dizleri üzerine çömeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STUPID LOVE (HUNHAN)
Fiksi Penggemar**** *** ** 78: Luhan? MyDeerLu: Kimsiniz acaba? **** *** ** 78: Sorgulamadan, sadece beni sevemez misin?