Beklenmeyenler

77 5 2
                                    

Multimedia: Çisem Karabulut

"Bu saatin sesini böyle yapanın ben... Bıktım beee başım zonkluyor her sabah resmen. Sonra Semih neden dersi dinlemiyor. Allahım yaa!"diye bebek gibi mızmızlanan Semih sayesinde uyanmıştım bu sabah da her sabah olduğu gibi. Ama her sabah olduğu gibi yatağı ilk terkeden ben olmamıştım. Semih'in benden önce ayaklanması beni şaşırtmıştı. Bir anlam veremedim aslında fakat yine de dün olanlardan sonra üstüne gitmemek daha mantıklı geldi.

Üstümü değiştirdim sonra da ders çalışmak için kitabımı açtım ama tam o sırada mutfaktan gelen" Kahvaltı hazırrrrrr!!!"diye bağıran Semih'in sesini duydum. Bugün daha ne şaşkınlıklar yaşayacaktım Allah bilir. Allah'ım sen aklıma mukayet ol yarabbim.

Kitabımı çantama geri koyup mutfağa geldim. Kahvaltı masasını gördüğümde bir şok daha yaşadım ve artık kendimi tutmayıp gülmeye başladım. Fena şekilde sinirlerim bozulmuştu. Resmen son 2 gündür en yakın arkadaşımı tanıyamıyordum. Her zaman kahvaltı hazırlamamak için banyoda halının üstüne oturup kızlarla mesajlaşan Semih benden bile güzel kahvaltı hazırlamıştı. Bunların hepsini bir kız mı yaptırıyordu Semih'e. O kadar mıydı yani. Hem dünden sonra nasıl bu kadar fazla gülebiliyordu anlam veremiyordum.

Anıl'ın odasından gelen bir çığlık sesi beni derin düşüncelerimden ayırırken koşarak odaya girdim. Ben yine üzücü bir tablo ile karşılaşacağımı zannederken Anıl'ın çığlıklar atıp gülerek kendini rahatlattığını anladığımda odaya girdiğime pişman oldum. Çünkü beni gördüğü gibi gülümsemeyi ve çığlık atmayı bırakmıştı.

Buna üzülsem de belli etmeyerek gülümsedim ve kahvaltının hazır olduğunu söyledim. "Tamam gidelim"diyen Anıl'ı kucağıma alarak tuvalete getirdim. Semih de o sırada tekerlekli sandalyesini getirmişti sağolsun. Önce Anıl'ı tekerlikli sandalyesine oturttum ve ellerini yıkadım. Semih onu alıp mutfağa doğru giderken ben de kendi ellerimi ve yüzümü yıkayıp mutfağa ilerledim.

Anıl beni gördüğü an Semih'e "Ooo... En sevdiğim abim benim süper kahvaltı hazırlamışsın başkalarının aksine"deyince Semih bana özür dilercesine baktığında ben de dudaklarımı oynatarak "Önemli değil. Alıştım ben."dedim. O da her zaman ki gibi kendine has bir kafa sallayışıyla tamam dedi bana. Allah'ım bu çocuk beni gerektiğinden fazla güldürüyordu. Ama içimde yine de öz abisine değil de abisinin en yakın arkadaşına abi demesini kaldıramayan bir taraf vardı. Bu canımı acıtıyordu. 2 seneye kadar aramızdan su bile sızmazken kazadan sonra neden birden böyle olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Soramıyordum da üstüne gitmek istemediğim için. Anne ve babamız Anıl'ın kaza geçirdiği gün olan 30 Martta öldürülmüştü. Hem de Anıl'ın kazasından 1 saat önce. Annemleri öğrendiğimde daha onların şokunu atlatamadan Anıl'ın hastahanede olduğunu haber almıştım. Daha 18 yaşındaydım. Bunların hepsi 40 yaşındaki bir kişinin başına gelse o bile dayanamayacakken ben nasıl dayanmıştım bilmiyorum. Allah güç vermişti bana. Şuan bile aklıma gelince gözlerim dolarken o gün hiç ağlamamıştım. O kazadan da annemlerin cinayetinden de hiçbir delil bulamamışlar veya bulmak istememişlerdi. Bunun üstünde dursam da beni de susturdular bir zaman sonra.

"Sancak orada mısın kardeşim" diye bağırırken bir yandan da gözümün önünde elini sağa sola oynatan Semih'in sesiyle irkildim. Kendime geldiğimde ise her düşünmemde olduğu gibi gözlerimin dolduğunu hissettim ve Semih'e iyiyim gülümsemesi attım.

Anıl ben odama gitmek istiyorum diye bağırdığında birden yerimde zıpladım. Tam kalkarken "Beni sen değil Semih abim getirecek Sancak" derken adımı vurgulayarak söylemişti. Resmen içim cız etti daha fazla dayanamıyordum. Bu sefer öncekiler gibi kendimi tutamadım. "Ne oldu sana ya! Kazadan sonra bana iyi davranmayı bıraktın o da yetmedi bana her fırsatta vurdun. Bunların hiçbirine bir şey demedim.
Çünkü annemler öldüğünde ve sen kaza geçirdiğinde sadece 16 yaşındaydın. Daha çocuktun. Ama şuan 18 yaşındasın yani o günkü bensin sen. Ben nasıl dayandıysam sen de dayan Anıl. Annemleri ben öldürmüşüm,sana çarpıp kaçan benmişim gibi bakmayı kes bana. Ve artık lütfen bana abi de. Sen böyle yaptıkça kendimden nefret ediyorum Anıl. Bunu bana yapma ben senin..."

"Kes sesini Sancak. Sen benim abim falan değilsin. Sakın o cümleyi tamamlama. Kendinden nefret etmen benim kendimi sevmeme neden oluyor o yüzden umrumda değilsin Sancak. İster ağla ister yalvar sana abi demeyeceğim anladın mı. Ve ek olarak sana vurmaktan da vazgeçmeyeceğim. Bir daha... Seni uyarıyorum bana bir daha kardeşim deme. Götür beni Semih abi."

Semih Anıl'ı odasına götürürken bir şeyler söylemişti duyuyordum ama anlamıyordum. Aklım Anıl'ın nasıl benden bu kadar nefret edebildiğindeydi. Hala anlayamıyordum. Ona ne yapmıştım. Ağzımı açtığıma pişman olmuştum.

"Yaptığın hiçbir şeyden pişman olma benim canım oğlum. Sadece kalbinden geleni yap o zaman pişman olmazsın zaten. Ailen sana güveniyor,sen pişman olacağın bir şey yapmazsın." Anne ve babamla son konuşmam olmuştu bu. Sanki hissetmişlerdi öleceklerini. Benden sonra Anıl ile de konuşmuşlardı. Sonra da...

Semih'in dürtmesiyle kendime geldim. Bugün ikinci kere dolan gözlerimi görmemesi için kapıyı açtım ve ayakkabılarımı hızlıca giyinip arkamdan seslenmesine rağmen bakmadan sokağa çıktım. Ağlamamak için gayret ediyordum. Ama bu sefer olmamıştı işte. Anneme dayanamıyordum. Annem,canım annem diye diye adını sayıklayarak olduğum yere çöküp sessizce ağlamaya başladım. Semih'in yanıma çöktüğünü hissettiğimde kafamı bacaklarımdan çekip onun omzuna yasladım. "Hepsi geçecek. Daha fazla üzülmeyeceksin Sancak. Kendini biraz rahat bırak. Sen mutlu olmayı fazlasıyla hak ediyorsun kardeşim."dedi.

Mutlu olmayı hak etmek ve ben öyle mi? Öz kardeşim bile benden nefret ederken mutlu olmayı hakeden biri nasıl olabilirim. Bana "Sen kendinden nefret ettikçe ben kendimi seviyorum." demişti bana hayatımın en anlamlı parçası. Bunları demek istemiştim Semih'e. Nasıl hayata tutunacağımı sormak istiyordum ona ama benim dertlerimle fazlasıyla meşguldü zaten. Konuyu değiştirmek için Anıl'ı ne yaptığını sorduğumda "Baş çavuşun eşeği mi şey yapıyordu yukarıda. O kadar konuştum boşuna gitti. Çene kaslarıma yazık. Bak sinirlendim. Neyse inandırıcı olamadım bu sefer sanırım. Soruna gelince kardeşim, Anıl'ı Emine Teyze'ye emanet ettim her zaman ki gibi sıkıntılanma bir de onun için. Güven bana. Hem oğlum bir şey diyeceğim sen okula bir kere bile geç kalmamış adamsın. Geç kalacaksın bak."deyip gülümsemişti Semih. Tam o anda bir sebep buldum kendime yine. Bunu nasıl unuturdum yaa. Doğru ya ben çok çalışıp Anıl'ı iyileştirecek ve onu eski Anıl yapacaktım. Ben birden ayağa fırlayınca bana yaslanan Semih de yerle buluşmuştu. Söylene söylene ayağa kalkarken beni şuan bile gülümseten bu manyakla tanıştığım için Allah'a şükrediyordum.

Semih ayağa kalkınca ona sarılıp teşekkür ettim."Her zaman kardeşim."dediğinde içim cız etti. Aklıma Anıl'ın "Bana kardeşim deme."
diye bağırması geldi. Ama yine de Semih beni dürterek hayata döndürdüğünde gülümsemem tekrar can bulmuştu.

Allah kahretsin ki Semih'in yüzünde o en nefret ettiğim gülümseme yerini almıştı. Allah'ım hiç bıkmayacak mıydı? Benim gülümsediğimi gördüğünde beni sinir etmek zorunda mıydı ya. Hem ben anlamıyorum ki kendisi güldürüyor kendisi sinir ediyor. Hobileri arasında beni sinir etmek kesinlikle var.

"Ahh!! Semih oğlum var ya öldüreceğim seni ha! Bir kere de yapma be abi."

Manyakkk buu yaa!! Sırtıma atladı resmen. Neyse ki hazırlıksız yakalanmamıştım. Yoksa ben,Semih ve beton süper üçlü olacaktık. Allahtan Semih'i tanıyordum. Ama 2 gündür ayrıydı gerçi. Semih'i nasıl indireceğimi düşünürken birden sırtımdan atladı ve arabaların arasından arkasında söven şoförler bırakarak karşıya geçti. Karşıya baktığımda ise -bugün ki kaçıncı şokum olduğunu hatırlamıyorum- Semih'in yanında Çisem'i gördüm. Hem de ikisi de gülüyordu. Allah'ım ne oluyor bugün ya. "Bu çocuk salaklaştı haa. Unutkanlık mı var bunda yoksa kişilik bozukluğu falan mı" diye kendi kendime söylenirken bir ince ses "Biz ona aşk diyoruz Sancak Bey. Yoksa sen hiç aşık olmadın mı?" diye benimle dalga geçercesine soru soran kişiye dönmemle donmam bir olmuştu.

Bunun burada ne işi vardı ve benim adımı nereden biliyordu. Bir de benimle dalga geçmişti. İstemediğim ottu işte bu kız benim. Burnumun dibinde bitiyordu hep.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

NiSan YAĞMURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin