ŞÜPHE

66 7 1
                                    

Kafamdaki soru işaretleri her dakika daha da artıyor, kendimi inandırıcı olmayan sonuçlara ulaştırmaya çalışırken buluyordum.

Fotoğrafları incelemeye devam ederken, çektiklerim ile beraber Tamay'ın fotoğraflarını da istemsizce bilgisayara yüklediğimi, karşılaştığım fotoğraflar sayesinde fark etmiştim.Çok fazlaydı. Yüzeysel olarak merakıma yenik düşüp hepsine göz atarken dikkatimi çeken ama ne olduğuna anlam veremediğim bir dize fotoğraf, çok dikkatimi çekmişti.Sadece karanlık bir oda ve boş bir sandalye... En sonuncu fotoğrafta ise yüzünde maske ile sandalye de oturan bir adam vardı.Sanki video kesitlerinden ekran görüntüsü alınmış gibiydi.Birde video vardı ama ileri gitmemem gerektiğini düşünüyordum.Cidden neler döndüğünü merak etmeye başlamıştım ki, uykuya yenik düştüğümü sabah erken bir saatte uyandığımda fark ettim.

Güneş,"uyan artık" der gibi ışınlarını bana gönderiyorken bir yandan da dün akşamdan kalma yağmurun ve havanın temiz kokusu ciğerlerimi dolduruyordu.Yatakla bir bütün olmuş, içinde kaybolmak istercesine keyifli bir ruh hali içerisindeydim.

Melodisi kulağa hoş gelen kapı zilinin, beni yataktan kaldırmak zorunda olması canımı sıkmış, saate bakıp"sabahın sekizinde kim olabilir?" düşüncesi ise şaşırmamı sağlamıştı.Hızlı adımlarla merdivenlerden inip kapıya doğru koşarken tedirgin ruh halinden sıyrılıp öz güven ceketi giymiş gibi davranmaya karar vermiştim.Kapıyı açıp;

"Evet?" diyerek ukala bir tavır sergileyerek karşımda siyah takım elbisesi ile elinde bir paketle duran adamın -benden çok büyük olmadığına emindim- ne diyeceğini merak ederken,

"Tamay Özün adına paket vardı, sen mi teslim alacaksın?" Ne zaman bu kadar samimi olmuştuk?!

"Evet ben alacağım.."

"Paketi açma." dedi ve gitti. Nasıl bir özel kurye beni bu kadar korkutmayı başarabilir ki demeyin sakın.. İşlerini öyle iyi biliyorlar ki!

Bu ara gerçekten çok fazla negatif duyguların, bedenimi ve ruhumu sarmasına izin vermiştim.Böyle biri değildim ben.

"Rüya Arsın! kendine gel, bu ne hal ?" diyerek kapının hemen yanındaki aynada kendime temkin verirken elimdeki kutuya tekrar odaklandığım da, kendimi boşuna azarladığımı anlamıştım.

Beyaz, orta boylarda, kartondan yapıldığı belli olan, el yazısıyla Tamay'ın bilgilerinin yazılı olduğu bir kutuydu. O bana bakıyor, ben ona bakıyordum.

Kutuyu açmayacaktım.Merakımdan ölsemde açmayacaktım. Özel bir şey olmalıydı.Belki Tamay'ı seven birisi yollamıştır...

Kutuyla birbirimize bakışarak aşık olmadan hemen hazırlanıp fotoğraf stüdyosuna gitmeye karar verdim.

Dün okulun yakınlarında bir kaç stüdyo dikkatimi çekmişti. Hem işimi halleder, hem de okula uğrar, yaz kurslarına gelen insanlarla tanışırdım.Nereye kadar yalnız kalacaktım ki zaten? İnsanları sever, hemen ısınırdım. Tabi kafalarımız uyuşursa... Şimdiye kadar öyle bir frekansı sadece Tamay ile yakalamıştım.

Adımlarımı biraz daha hızlandırarak, dar, bir iki sokaktan geçip stüdyoya ulaşmıştım.

Eski renklerin loş bir gündüz ışığıyla bütünleştiği, içinde en fazla yirmi adım atabilecek kadar yeri olan,parkelerin üzerindeki çizikler ve lekeler resmen stüdyoyu konuşturuyor "ben maziyim!"diye bağırtıyordu. Zaten dükkanın sahibiyle göz kontağı kurduğumda bunun doğruluğundan kesinlikle emin olmuştum.

Hemen ne istediğimi söyleyip,makinedeki fotoğrafları seçip hangisinin kopyasını istediğimi söylerken, dayanamadım ve o anlam veremediğim karanlık fotoğraflarında kopyasını isterken buldum kendimi.Adam bile o fotoğraflara -mecburen- bakınca yan yan "bunlar da ne?" der gibi bakıyordu.Parasını ödeyip aceleyle, elim ayağım birbirine dolaşmadan çıktım oradan. Okula gitmekten vazgeçip, eve gitmeye karar verdim.Bu arada Tamay ne zaman dönecekti? Aramak için telefonumu çıkardım,tabi ki ulaşılamıyor! Çok rahatsız olmaya başlamıştım ve bu durumu çözene kadar rahat durmayacaktım.

Eve döndüğümde hemen üzerimi değişip,kumral, düz saçlarımı gevşek bir şekilde toplayıp, kahküllerimi serbest bırakmıştım.

Masanın üzerine kopyasını edindiğim bütün fotoğrafları dizdim. Karışıklardı. Ama bir şeyler vardı.Özellikle Tamay'ın fotoğrafları.. Sandalyenin bulunduğu yer karanlık olsa da, son pozda maskeli, baygın gibi görünen adamın üzerine nereden geldiği belli olmayan, beyaz loş bir ışık yansıyordu. Bir şeyler çok tanıdık gelmişti...

Yoksa..? Olamazdı değil mi? Sahte gülüşümle çoktan kendimi yalanlamaya başlamıştım bile...


Çok olaylı bir bölüm yazmadım arkadaşlar ama yarın ki bölümün spoilerini çoktan verdim bile ;)

SİYAHIN RÜYASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin