1-Tanıtım

262 78 139
                                    

Bir müzik.

Karanlığın içinde notalar birbiri ile dans ediyordu. Nerede olduğum, ne yaptığım, ne için burada olduğumu bilmiyordum, güzel bir yer. Hava soğuktu, karanlıktı, evi aydınlatan küçük ışıklar etrafı aydınlatmıyor, zifiriye dönüştürüyordu. Dışarıda olan hafif esinti saçlarımda ki haraketlenmeye sebep oluyor, masada ki davetiyelerin uçmasını sağlıyordu. Bir bateri sesi, biten bir masalı anlatmak istercesine, gümbürtüyle dolanıyordu. Birbirini takip eden notalar o kadar güçlüydü ki, kalbe dokunan aşk kadar eşsizdi.

Bazen hatıralarımdan kopan bir parça, o an sevgimin üzerine devrilir, orada öylece beklerdi, sonsuzluk yolunda ilerleyen acı anılar ise, ayağıma bir bağ edasıyla dolanır, düşmeme sebep olurdu. Peki benim düşmeme neden olan o acı anılar neydi?

...

Sarhoş, ruhumun yarısını uğuşturan bu sıvıyı saatlerdir mideme gönderiyor, etrafımda ki karıncaları görmeme sebep veriyordu. Hafif çalkalanan başım güven amacıyla masaya tutunuyordu. Birbirinden bağımsız onca genç, bir eve sıkışmış, kafalarına estiği gibi dans ediyordu. Arkadaşlarım, birbirinden ayrı yerlerde, bazısı sızmış, bazıları yorulmuş, bazıları bitkin bir şekilde koltuklara dökülmüştü.

Elimde ki bardakta kalan son damlayı da yuttuktan sonra masaya tutunarak ayağa dikildim. Hafif silkelenirken Bora'nın yanına yürümeye çalıştım.

"Hop hop hop, sakin ol savaşçı. Ne bu bu kadar içki?" Bora elimden tutmuş yanına çekerken, kendisi bile beni uyarmaya çalışmıştı. Kelimeleri ağzında yayılırken. İstemeden gelen sırıtma isteğiyle gülümsedim. Yalandan, sarhoşluktan gelen bir gülümseme. "Babam beni öldürecek." Başımı sağa yatırmış yorgun bir şekilde söylemiştim bu cümleyi.

Başıyla hafifçe onayladığında onunda gözleri hafif hafif kayıyordu. Gözlerimi kısıp etrafıma bakınırken bir erkekle sağa, sola sendelenen Gül'e baktım. Diğer tarafta olan Deniz ise, bir kaç viski daha götürüyordu. Yağmur'a baktığımdaysa çılgınlar gibi dans ediyor, kahkaha atıyordu. Yoğun içki kokusu yüzümü ekşiltmeme sebep olurken evden çıkmak için yavaşça ayağa kalktım. Yavaş ve sağlam olmayan adımlarla insanların arasından sıyrılırken sonunda bahçeye ulaştım. Müzik en kısık sesiyle kulaklarıma ulaşıyor, uykumu bastırıyordu.

Telefonuma baktığımda binlerce mesaja kısmış olduğum gözlerimle okumaya çalıştım

Annem: Kızım sen manyak mısın? Baban seni öldürecek, çabuk eve gel!

Annem: Mümkünse artık hiç gelme, ah be kızım, ah!

Annem: Böyle devam et kızım, aferin!

Ve bunun gibi bir sürü mesaj vardı, babam hiç mesaj atmamıştı. Büyük ihtimal işkence aletlerini hazırlıyordur. Bu düşünceme gülerken çıkan arkadaşlarımda gezdirdim gözlerimi. Hepsi sarhoştu. Benden bile daha sarhoş.

"Gidelim artık." Yağmur mızmızlanan bir çocuk gibi söylenmişti.

"Arabayı kim kullanacak?" Dedim onlara bakmaya devam ederken. Deniz omuz silktiğinde Bora'ya baktım. Ayakta uyuyordu. Gül ise, boş kahkahalarını havaya savuruyordu.

Geriye kalan tek kişi ise, bendim.

"Tamam, geçin hadi." Dedim gözlerimi devirirken. Gökyüzüne baktığımda, yıldızlar tüm eşsizliğiyle dans ediyor, bir şeyler anlatıyordu sanki, Dolunay vardı. Tüm havayı aydınlatan bir mucize. Sürücü koltuğuna oturduğumda yanımda ki kapı da açıldı. Gül kapanmak üzere olan gözleriyle sallanarak arabaya bindi. Arkama baktığımda Yağmur sağ cam kenarına oturmuş, Bora ortaya yayılmış ve başını sol tarafta oturan Deniz'in omzuna koymuştu. Önüme döndüğümde anahtarı taktım ve döndürdüm. Yağmaya başlayan yağmur görüş açımı kapatıyordu.

Yanımızdan hızla geçen arabalar, koşan insanlar. Gözümü kıstığımda sağ yola girdim. Buralar ıssız yerlerdi, neredeyse kimse yoktu. Bunun verdiği rahatlıkla hızımı arttırırken gözüm yaşarmaya başlamıştı bile, zihnimde canlanan anılar yüzünden.

Neden beni hiç sevmedin baba? Neden hiç okşamadın saçlarımı? Neden hiç götürmedin kızını parka? Herkes kızına taparken sen neden hiç istemedin beni yanımda? "Neden baba, neden?" Hızla bağırırken bir elimi direksiyona geçirdim. Gözümden akan bir kaç damladan sonra gözlerimi kısa bir süreliğine kapadım ve sonrası. Facia.

Önümde ki karartıyla hızla arabayı kırmıştım, ama çok geçti. Torpidoya çarpan beden büyük bir ses çıkarırken Gül bağırmaya başlamıştı bile. "Allah'ım. Gözde, ne yapıyorsun?" Ağlarken aynı zamanda bağırıyordu. Yağmur bağırırken erkekler rüyadan uyanmışçasına sıçramışlardı. Araba hızla ilerlerken frene bir çok kez bastığım halde hiç bir işe yaramadı.

"Fren, fren çalışmıyor!" Yüksek sesle bağırırken Yağmur çoktan Şehadet getirmeye başlamıştı. "Ölmek istemiyorum!" Bora bağırırken Deniz bir şeyler bulmak için etrafına bakınıyordu. Araba yokuş aşağı hızla ilerlerken önümüzde ki ağaca baktım. "Allah kahretsin!" Gözümden yaşlar süzülürken son söylediğim cümle bu olmuştu.

"Özür dilerim..."

---

Tanıtım bölümünün sonu. Gerçekten çok heyecanlıyım. Daha fazla yazmamak için zor tuttum kendimi. İlham perileri adeta etrafımı sarmış biçimde!

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere arkadaşlar. Beğendiyseniz o küçük yıldıza basmayı ve yorum yaparak düşüncenizi belirtmeyi unutmayın!

Not: Tanıtım olduğu için kısa oldu, sonra ki bölümler tabii ki böyle olmayacak <3

Cinayet #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin