Filmlerde, hikayelerde, şu "kötü karakter" lakabı kolayca takılırken, yaptığı kötülükler akla gelirken, bu karakterimizin geçmişi sorgulanmaz. Ona yapılanlar sorgulanmaz. Ve bu kötü karakterimizi, bu "kötü" hale getiren her zaman nefret hırsı olur. Ve ben burada ki kötü karakter olarak, intikam hırsı ile yaşayacağım. Kalbimin atmasını sağlayan bu nefret, ölene kadar kör bir alev ile yanacak...
---
Deniz'in gitmesinin ardından, telefonumun çalmasıyla zihnimde ki tüm düşünceler dinmişti "Gizli Numara" yazısı görmemle, beynimde bir kaç şimşeğin çakması bir olmuştu. Frenler, onlar partiye gelirken sağlamdı. Ne olduysa, partiye girdikten sonra olmuştu. Tereddütle "aç" tuşuna bastığımda titreyen ellerimin arasında ki telefonu kulağıma götürdüm.
"Buyrun?" dedim soğukkanlığımı koruyarak. "Merhaba güzel kız." fazlasıyla kalın olan bu sese kaşlarım çatıldı. "Ne istiyorsun?" dedim sesimin titremesine lanet ederken. Küçük bir kahkaha attıktan sonra kelimelerine devam etti. "Gözde, Yağmur, Deniz, Bora, durumunuz nasıl gençler?" Alay ederek konuştuğundan elimi sıktım ve dişlerimi birbirine sürttürerek konuşmaya çalıştım. "Ne istiyorsun bizden?" Sesimin tonu yükselirken Gül'ü söylememesi tüm merakımı arttırdı. "Meraklı bir kız, bu hoşuma gitti." Benimle alay ediyordu, sinir tüm hücrelerimi ele geçirirken sinirle bağırdım. "Defol git, ruh hastası!" Telefonu hızla kaparken eve hızlı adımlarla girdim ve televizyonun önüne geçtim.
Bacaklarım yere ritmik bir şekilde vururken aklımı yeniden Gül işgal etti. Gül, bir hafta önce cenazesi kalktı. Evet, Gül ölmüştü. Yıkamak için girmek istediğimde izin verilmemişti. Birinci hafta olduğu için mezarını ziyaret etmek için hızla kalktım. Bora'nın arabası pert olduğu için bir taksi çağırdım ve 10 dakikanın ardından taksi geldi. Adresi söyledikten sonra camdan dışarıyı izlemeye başladım.
O olaydan beri ne annemi, ne babamı hiç aramamıştım. Büyük ihtimal sinirden köpürüyorlardır. Düşüncelere dalmışken geldiğimizi farkettim ve fiyatı adama verip yavaş adımlarla mezarlığa girdim. Bir kaç adımdan sonra, Gül'ün mezarının önüne gelmiştim. Gül Solmaz.
Mezarlığının mermerine otururken parmaklarımı toprağın üzerinde gezdirdim. "Hepsi benim yüzümden." dedim gözlerimden bir damla yaş düşerken, "Özür dilerim."
Bacaklarımı mermere uzatırken başımı toprağa koydum ve kollarımı mermerin diğer kısmına uzattım.
"Hatırlıyor musun Gül, eskiden seninle bu pozisyonda yatar, birbirimize plotoniklerimizi anlatırdık, bazen ağlar, bazen kahkahalarımızı havaya sunardık. Kardeşim, dostum, ailem oldun benim Gül. Neden gittin ki? Neden bıraktın beni? Tüm benliğimi sana sunarken, karanlığımdan beni çekip çıkarırken, neden yeniden terkettin beni? Benim yüzümden, biliyorum. Orada, o lanet arabaya binip yola koyulmamalıydım. Ne yapacağım şimdi ben, kardeş katili mi oldum ben şimdi? Affet beni kardeşim, affet beni..." Göz yaşları yanaklarımı kapatırken, gözlerimi kapadım ve rüzgarın sesinde bıraktım kendimi.
Telefonuma gelen mesaj sesi bu 'huzurlu' ortamı bozarken. Arka cebimde olan telefonumu, sadece kolumu haraket ettirerek çıkardım. Kilit tuşunu açtığımda önüme gelen fotoğraf ve mesajla tüm kanım bedenimden çekildi. Ellerim buza dönerken mezarlığın başından hızla kalktım.
Sevgili Gözde, yüzüme kapatmanı sana hiç yakıştıramadım. Senin gibi güzel bir kız, bunu yapmamalıydı. Ama seni affediyorum. Ha, bu arada. Bu mesajımı polise göstermek istemezsin değil mi? Yoksa yalandan ölen, fotoğrafta ki arkadaşın, yalandan gerçeğe dönüşebilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet #Wattys2016
Mystery / ThrillerAdalet, hayatı boyunca hiç görmediği bu kavramı, bir kaç dakikada yaptığı hata ile öğrenen Gözde. Bu adalet denen kavramın dengelerini, yalanlar ile değiştirir. Beş arkadaş. Gözde, Yağmur, Gül, Deniz ve Bora. Parti ardından sarhoş bir halde arabaya...