Martavallar ile dolu bu dünyada. Kendi ekseninde normal olan dönüşleriyle kapleri feth ederken, duyguların dengesiyle oynadığımızda. Eksen yolundan çıkar. Dünyanın dönüşleri değişir.
Düşlerim, onlar masum. Bedenimde tek sağlam kalan duygularım. Hiç tatmadığım aşk, hep yaşadığım hayal kırıklığı. Benim duygularım, onlar yok. Onlar saklı, bir maziye kapattım ve etrafını intikam hırsı ile kapadım. Belki hiç yaşayamayacağım duygular yakıyor canımı, ilk aşk, ilk öpücük, ilk mutluluktan ağlamalarım, ilk mutluluğum...
Bacaklarımı kendime çektim, başımı dizlerime yasladım ve kollarım ile bacaklarımın etrafını sarmaladım. Günahlarım ile yaşıyorum...
---
İçeride ki gürültü beni uykumdan zıplatırken kaşlarımı çattım ve çıplak ayaklarımı soğuk zemine değdirdim.
"Hala anlayamıyorsun, aptal!"
"Oha." diye bir fısıltı kaçırdığımda ağzımdan çoktan sesin geldiği yöne, Yağmur'un odasına varmıştım. Bora bir yatakta, Yağmur bir yatakta tartışıyorlardı.
"Anlat o zaman gerizekalı!" Yağmur bağırdığında bu görüntülerine gerçek bir gülümseme sundum. "Bağırm-"
"Sen sus!" Sesim ikisi tarafından bölündüğünde ben suçsuzum dercesine ellerimi kaldırdım ve kıkırdayıp bahçeye yürüdüm
Deniz üstüne aldığı pikenin altına sinmiş, elinde ki kahveden bir yudum alıyordu. Bu aralar çok sessizdi, bunca olandan sonra nasıl böyle sakin kalabiliyor, beynim algılamıyordu.
Yavaş adımlar ile salıncağa ilerlerken önünde bir gölge oluşturdum. "Yanında oturabilir miyim?" Dalgın bakışlarını bir kaç saniye sonra bana çevirdiğinde olumlu anlamda başını salladı. Yüzü bembeyazdı, sanki uçurum kenarında, gitmek ile dönmek arasında ikileme düşmüş gibiydi. "Neyin var?" dedim gözlerine bakarken. Gözlerini bana çevirdiğinde yüzü oldukça ifadesizdi.
Ellerini elim ile birleştirdiğinde kaşlarımı çattım. "İyi ki varsın." Söyledikleri bedenimde titremeye sebep olurken kırmızı ve küçük dudaklarım aralandı.
Oldukça sıra dışı gözüküyordu. Göz altları morarmıştı. Aşk itirafında bulunacak birine göre oldukça ifadesizdi, sanki, zorla yaptırılıyormuş gibi.
"Deniz, sen iyi misin?" dedim ellerimi ellerinin altından hızla çekerken. Çektiğim elime ve gözlerime bakarken başıyla onayladı ve gülümsedi.
"Neden bu kadar uzaksın? Her şeye, her duyguya. Neden kaçıyorsun aşktan?" Söyledikleri şaşkınlığımı kat ve kat arttırırken titreyen sesim ile yanıtladım.
"Deniz, ne aşkı, ne duygusu? Görmüyor musun? Ne haldeyiz, Gül kim bilir nerede, ne yapıyor. Böyle bir durumda ne aşkı?" dedim zorlukla.
Belki anlatmamın zamanı geldi.
Benim Gül'e anlattığım, her zaman gülüşlerinden kaçtığım, yüzü solduğunda kalbimin donduğu plotoniğim, Deniz.
Kazadan önce tüm duygularımı dökecektim ona, fakat sürekli bir engel ile karşılaştı duygularım. Şimdi ise, böyle bir zamanda yaptığı haraket. Hayır, yapamam.
Eli yanağıma dokunduğunda ürperdim. Çekmek istiyordum elini, bağırıp çağırmak, haddini sormak istiyordum. Ama, olmadı. Sanki tüm duygularım mıhladı beni olduğum bölgeye, bağlandım. Aramızda ki elektrik canımı yakacaktı, belki öldürecekti. Ama bağımlı olmuştum. Her dokusu kendine bağımlı yaptı beni. Gözlerimi kapadım ve ellerinin her bir hissiyatını ezberledim adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet #Wattys2016
Mystery / ThrillerAdalet, hayatı boyunca hiç görmediği bu kavramı, bir kaç dakikada yaptığı hata ile öğrenen Gözde. Bu adalet denen kavramın dengelerini, yalanlar ile değiştirir. Beş arkadaş. Gözde, Yağmur, Gül, Deniz ve Bora. Parti ardından sarhoş bir halde arabaya...