Kalp, şuan belki kardeşim dediğim insanların o kalp dediğimiz işlemci, çoktan atmayı durdurmuştu. Bembeyaz kesilmişti yüzleri, soğumuştur tenlerinin her noktası.
Karanlıktı. Gözlerimi açıp arkadaşlarımın yanına gitmek istiyor, onları son kez dahi olsa görmek istiyordum. Evet, kaybetmeyi kabullenmiştim.
Gözlerimi açmaya çalıştıkça kaybolduğum bu zifiri karanlıkta yere düştüm. Belki hiç kalkmamak üzere, belki bambaşka dünyaya geçmek üzere, belki ise, bembeyaz yüzlere dönüşmek üzere...
---
Başımda öten cihazlar kaşlarımı çatmama sebep olurken gözlerimi zorlukla araladım. Bulanıklıktan hiç bir şey görmediğim için bir kaç kez kırpıştırdım gözlerimi.
Görüntü netleşmeye başladığında karşımda bir hemşire vardı. Kolumda ki ağrıyla kısık sesle kifür savurdum. Bedenimde olan ağrıyı umursamamıştım. Arkadaşlarım... "Arkadaşlarım, onlar nerede?" Dedim yutkunurken. Aynı zamanda kalkmaya çalışıyordum. "Sakin ol, önce iyileşmelisin."
"Arkadaşlarım nerede!?" Bağırdığımda yerinden sıçramasıyla tereddütle konuştu. "Deniz Taşkın, durumu senden sonra en iyi olan hastamız. Bacağında ve kolunda kırık var." Elinde ki listesine baktıktan sonra devam etti. "Yağmur Yemen. Boynunda ciddi incinmeler var. Kritik değil fakat gözlem altında tutmalıyız." Parmağını bir kaç satır arasında dolaştırdıktan sonra başını yeniden bana çevirdi. "Bora Başak. Belki de en tehlikeli durumda olan hastamız. Bacakları çarpmanın verdiği etkiyle ciddi hasarlar görmüş. Şanslıysa, sakat kalmaz." Gözlerimden yaşlar boşalırken aklıma Gül'ün gelmesiyle susmaya çalıştım. "Gül, Gül'ü neden söylemedin?" Fısıldamıştım, çünkü duyacağım cevaptan fazlasıyla korkuyordum. Ona bir şey olmazdı, o güçlü bir kızdı. Her zaman öyle olmuştu, öyle olacaktı.
"Ağaca vurduğunuzda, kemerini takmadığı için ön camı kırıp geçmiş. Kesikler, kırıklar. Keşke bunlarla kalsaydı. Göğüs kafesinde olan kırık kemik her an kalbine saplanabilir. Son saniyeleri bile olabilir."
O konuşmasının yarısındayken ben çoktan serumları çıkarmaya başlamıştım. "Durun, ne yapıyorsunuz?" Telaşlı bir şekilde kolumdan tutmaya çalıştı. "Sakın bana dokunma! Kardeşlerim, onlar ölmeyecek anladın mı?" Son cümleyi ağlayarak söylemiştim. Göz yaşları gözlerimde buğu yaratırken yutkundum. Göreceklerimden çok korkuyordum. Çok...
Hemşire hızla tekerlekli sandalye getirirken aynı zamanda oturmama yardımcı olmuştu. Tekerleklerden tutup hızla kendimi ilerletirken tüm odaların camından bakıyordum.
Yatakta türlü türlü cihazlara bağlı olan Yağmur'u gördüm önce. Boynuna boyunluk takılmıştı. Gözlerinin etrafı mosmor, dudakları kan içindeydi. Elim ağzıma giderken hıçkırıklarım ard arda sıralandı. "Yağmur..." Bir elim cama giderken diğerleri aklıma geldi.
Tekerleği hızla ilerlettirirken bir çok hastayı geçtikten sonra Deniz'i gördüm. Bacağı beyaz bir ip benzeri malzeme ile tavana bağlanıp alçıya alınmıştı. Küçük morluklar dışında bir şey yok gibi gözüküyordu. Devam ederken bu sefer sıra Bora'ya geldi. Bora, her gülücüğümün sebebi olan, gerçek kardeşim benim. O benim her şeyim "Her şeyim!" Tüm gücümle bağırırken gözlerimi kapattım ve cama bir kaç yumruk geçirdim. "Allah'ım, sana yalvarıyorum alma onları benden. Alma ailemi benden. Ne olursun Allah'ım." Bağırmaya devam ederken aklıma Gül geldi. Bakmaya en çok korktuğum dostum. Onu görmek, belki hayatımın travmasını yaşatacaktı. Onların aksine yavaş bir şekilde ilerlerken göz yaşlarım donmuştu. Ellerim buz kesilmişti.
Bir kaç odayı daha geçtikten sonra karşıma sonunda Gül'ün odası çıkmıştı. Kapalı olan gözlerimi tereddütle açmaya başladığımda... Olamaz!
"Gül!" Boğazım yırtılırcasına bağırdım ve hıçkırıklarım boğazıma adeta kilit vurdu. Cama ard arda yumruklarımı geçirirken kalp masajı yapılan Gül'e baktım. "Ölemezsin, hayır!" Bir kez daha bağırdıktan sonra etrafıma toplanan bir kaç kişinin ardından doktor yanıma geldi. "Lütfen gelin, odanıza götürmeliyim sizi." Konuşurken aynı zamanda oturduğum tekerlekli sandalyenin arkasına geçiyordu. "Hiç bir yere gitmeyeceğim, bırak beni!" Son kelimelerim koluma saplanan acı ile adeta bir fısıldamaya dönüşmüştü. Arkadaşlarım...
Hayatım boyunca hep bir acı yaşadım, hep bir dram, hep bir macera. Hayatımda yaşamamam, görmemem gereken görüntüleri gördüm belki. Ama hep kaldırıldım düştüğüm zeminden. Hep tuttular elimden. Her zaman bir bahane ile destek verdiler bana. Ama ben onlara ne verdim? Ben onlara sadece karanlık bir hayat sundum. Zamanında benim için tüm parasını çöp eden bir dostu öldürdüm. Zamanında beni kahkahalara boğan dostumu sakat bırakacak hale getirdim.
Ben belki onları öldürürken, kendimi binlerce yerimden bıçakladım. Her gün ben ölürken, onları yanımdan uzaklaştırdım. Ve ben bunları hak edecek kadar nankör, iğrenç bir insanım."Perişan ettin kendini bir haftadır." Deniz elinde ki bardakla yanıma otururken büyük ihtimal şişmiş gözlerime baktı.
"Ben bir katilim." Dedim boğazımdan bir hıçkırık koparken. "Kardeş katili..."
Kolunu omzuma atarken bir kaç kez güven vermek istercesine sırtıma vurdu. "Sarhoştun, sarhoştuk. Böyle yapmanın kimseye bir yararı yok."
"Yaşamamın da kimseye yararı yok Deniz. Gül desen, öldü. Bora desen, hala yürüyemiyor, Yağmur yataktan dahi kalkamıyor. Ne yapayım? Sevinç çığlıkları mı atayım?" Sonlara doğru sesim yükselirken ellerimi saçlarımdan geçirdim ve devam ettim. "Ayrıca bilmediğim birine çarptım, kim bilir sevdikleri ne halde, katilim ben. Katil!" Dedim başıma ellerimle sert darbeler geçirirken. "Yeter Gözde, yeter! Ben üzülmüyor muyum? Oturmuş burda sana moral vermeye çalışıyorum ya, bu kadar nankör olma, gerçekten!" Hızla yanımdan uzaklaşırken gözümden bir damla yaş düştü.
Nankörüm, biliyorum. Katilim, biliyorum. Ama şundanda eminim ki, o frenleri bozanla, beni bu hale getiren kişi aynı...
---
Bölüm sonu! Birinci bölüm kadar içime sinmesede böyle bir bölüm olması aslında bir zorunluktu. Gözde'mizin neler hissettiğini bir bölümde yayımlamazsam sonra ki bölümlerde bazı mantık hataları olabilirdi.
Ayrıca, hikayeme beklemediğim bir ilgi geldi. O kadar çok mutlu oldum ki! Normal bir yazara göre az olsa bile, her zaman dediğim gibi, az, ve öz. Umarım bu bölüm sizi tatmin etmiştir. Artık durumlar kızıştığı için bölüm başında ağzınız açık dahi kalabilir.
Beğendiyseniz vote vermeyi, yorumlarda ise düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın. Sizi çok seviyorum, sağlıcakla kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet #Wattys2016
Misteri / ThrillerAdalet, hayatı boyunca hiç görmediği bu kavramı, bir kaç dakikada yaptığı hata ile öğrenen Gözde. Bu adalet denen kavramın dengelerini, yalanlar ile değiştirir. Beş arkadaş. Gözde, Yağmur, Gül, Deniz ve Bora. Parti ardından sarhoş bir halde arabaya...