Bölüm 1 - Düğüm (Deneme Bölümü)

15 1 0
                                    

21 Ekim 2013, Sonbahar

"Özgür! Hayatım! Nolursun bırak elindeki silahı! Yalvarıyorum sana! Benim için yap bunu!" 

"Her şey için çok geç Gülseli, Karşında gördüğün bu pislik için öldürülmek bile büyük bir lütuf olacak!"

"Aşkım, yapma bunu, sakın yapma! Bırak cezasını kendisi bulsun! Hadi bırak elindekini, evimize gidelim!" Özgürü kolundan çekmeye çalışmamla beni duvara itmesi bir oldu. 

"Gülseli sakın hareket etme orada kal! Bu ikimiz arasında bu sefer sen karışmayacaksın!" Bedenim donmuştu, olduğum yerden kalkamıyordum, her geçen saniye artan hıçkırıklarım odada daha şiddetli yankılanıyordu. Özgür eğilip silahı Cem'in kalbine dayadı.

"Şimdi bana bak geri zekalı! Yüzüme bak diyorum sana! Sana pişman olacaksın dedim değil mi ben! Seni kendi ellerimle gebertirim de dedim ama yok sen dinlemedin! Bu gün var ya 21 Ekim işte cehenneme gittiğinde bu tarihi ve bu yüzü unutma tamam mı! Sen bana ve karıma nasıl dünyadaki en büyük acıyı yaşattıysan bende en beter ölümü sana yaşatacağım!"

"Özgür Sakın!"

...

21 Ekim 2016

Parmağımdaki yüzüğü ileri geri oynatırken bu günün çabuk bitmesi için içimden dualar ediyordum. Ne zaman heyecanlansam bu hareketi yapar olmuştum artık. Derin bir nefes alıp oturduğum yataktan yavaşça doğruldum ve aynanın karşısına geçtim. O yanımda olmadan, ne bu evin, ne bu dünyanın artık benim için bir anlamı vardı. Yanaklarımdaki ıslaklığı elimle sildikten sonra yüzüme sahte mutluluk ifademi takınıp odadan çıktım. Yavaş adımlarla merdivenlerden iniyordum, sanki yavaşça inmem bu saçma seremoniden kurtulmamı sağlayacakmış gibi! Merdivenlerin sonuna geldiğimde aniden ışıklar açıldı. İrkildim. 

"İyi ki Doğdun Gülseli!" 

Bu gün 25 yaşıma girmemiştim ben, ben o gün 22 yaşımda, orada ölmüştüm zaten ...

1 Saat sonra

"Kızım bak bu iş böyle olmayacak. Ne biliyim sana bir uğraş, bir hobi bulalım." 

Ayağımdaki topuklulardan kurtulup kendimi kanepeye attım. 

"Bak ne diyeceğim sana! İstersen bir aylığına Amerika'ya babanın yanına git hem kafanı dağıtmış olursun biraz ne dersin!" 

Başımı kaldırıp annemin gözlerinin içine öfkeyle baktım. 

"Özgürü bu halde, burada bırakmayacağım anne tamam mı! Ne Amerika'ya gitmek istiyorum, ne de bir şeylerle uğraşmayı istemiyorum ben anne! Sadece özgürü görmek, şu lanet hayatımda tek isteğim, haftada 1 kere olsa bile Özgürü görmek!" 

"Kızım Özgür senin bu hallerini görse, seni böyle görse hiç üzülmez mi sanıyorsun! Sen hem kendi canını , hem de bizim canımızı yakıyorsun!"

"Neyse anne daha fazla konuşmayacağım, ben yukarı çıkıyorum yatacağım. Yarın sabah erkenden Özgürü görmeye gideceğim." Topuklularımı elime alıp yukarı odama çıktım. Odaya girdiğim gibi kendimi yatağa attım.

Sabah

"Gülseli Hanım uyanın isterseniz anneniz aşağıda sizi bekliyor." 

"hı ta-tamam kalkıyorum."

Perdenin açılmasıyla odayı güneş ışığı doldurdu. Yataktan hızlıca kalktım ve hızlı adımlarla lavaboya girdim.

"Feride! dolaptan siyah elbisemi çıkartırmısın"

"Tabiki Gülseli hanım!"

Özgürün bana aldığı ilk hediye olan siyah elbiseyi giyecektim bu gün. Rüyamda görmüştüm bu elbiseyle onu ziyarete gidiyordum. 

Saçlarıma hızlıca fön çekip siyah elbiseyi üzerime geçirdim. Ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirip aşağıya indim. 

"Anne! Nerdesin, ben hazırım gidelim!"

"Anneniz arabada Gülseli hanım."

"Sağol Feride görüşürüz! Ha bide kıymalı börek yaptın mı ya, benim aklımdan çıkmış!"

"Evet Gülseli hanım, Anneniz arabaya götürdü."...

2 saat sonra

"Buyrun siz şuraya oturun kendisi birazdan gelir"

Hızlıca gösterilen yere oturdum ve Özgürü beklemeye başladım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kapının açılmasıyla özgürü görmem bir oldu. Kalbim duracaktı sanki gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum, o anda ona sarılmayı ve kokusunu içime çekmeyi, ona dokunmayı o kadar çok istiyordum ki. 

"Gülseli'm, Aşkım hoş geldin."

Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum, hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

"Gül yüzlüm ne olursun ağlama, beni de ağlatacaksın!"

"Öz-Özgür, Aşkım, 1 hafta seni görememek 1 sene gibiydi benim için."

"Bak artık buradayım aşkım,  hemen yanı başındayım."

"Yanındayım ama sana dokunamıyorum, kokunu içime çeke..."

İkimizde hıçkırarak ağlamaya başlamıştık. Onu yanımdayken bile özlüyordum ben...

Görüşme süresi dolmuştu, artık ayrılma zamanı gelmişti ikimiz içinde. Gözlerinin içine son bir defa batım ve hemen kalktım. Şu anda gitmeliydim tam şu anda yoksa daha sonra ondan ayrılmak benim için daha çok acı verici olacaktı. Ellerim titriyordu. Gözlerimdeki yaşları tutmalıydım, Hayır olmazdı, şimdi böyle giderken ağlayamazdım gene, onu bir daha bu şekilde ardımda bırakamazdım. Titreyen dudaklarımı zar zor kaldırıp ona son bir kez gülümsedim ve hemen arkamı döndüm. 

Cezaevinin kapısının önüne çıktığımda Derin bir nefes aldım ve yüzümü gökyüzüne doğru kaldırdım. Olanlar hala dün gibi aklımdaydı, yaşadığımız her şey, 3 senedir aklımdan hiçbir şekilde silinmiyordu. 

Aniden telefonumdan gelen mesaj sesiyle irkildim. Kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelmişti. Mesajı açtım. 

"Gülseli, Merhaba, bu mesajı atmak aslında benim için çok zor oldu. Önce şunu belirteyim sen beni tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum. Aslında hayatlarımız aynı günden beridir berbat gidiyor. Şimdi sana bunları anlatmamak için çok direndim fakat artık seninde gerçekleri öğrenmeni istiyorum, daha doğrusu hakkın olduğunu düşünüyorum. Eğer kafanda ki o gece hakkında olan soru işaretlerini gidermek istiyorsan. Yarım saat sonra o eve git. Bu arada ben Toprak şimdilik sadece adımı bileceksin."

Neydi bu şimdi. Kolumu hafifçe cimcikledim. İrkildim. Rüyada değildim. Beynim bana dur yapma daha fazlasını kaldıramazsın evine git ve bu mesajı görmezden gel dese de ben kalbime uydum ve hemen bir taksi çevirdim. Aceleyle içine bindim. 

"Nereye efendim."

"Kadıköy'e doğru sürün siz."

Telefonumdan mesajı art arda defalarca kez okumaya devam ediyordum. Kimdi. Toprak ismini ilk defa duymuştum. Nereden biliyordu o geceyi veya benim aklımdaki soru işaretlerini. Nasıl bulmuştu beni. 

"Hanımefendi hangi yöne gideceğim." 

"hı..."

Kafamı telefondan kaldırdığımda şoförün garip bakışlarıyla karşı karşıya kalmıştım

"Diyorum ki ne tarafa gideyim."

Evin yolunu tarif ettim. Varmıştık. Taksinin parasını ödeyip arabadan indim. Bu evi görmeyeli tam tamına 3 sene olmuştu. Kapının önüne yavaş adımlarla ilerledim. Dikkatlice etrafıma bakıyordum. Hiç kimse yoktu. Kapıyı açmak için çantamdan anahtarımı çıkarttığımda kapının açık olduğunu fark ettim. Yavaşça kapıyı iterek içeri girdim. Nasıl evimize girebilmişti!...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 16, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

O güne tutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin