Lalelerle dolu olan bahçesini suluyordu. O kadar güzellerdi ki!
Eğilip birini kokladı. Çok güzel korkuyorlardı. Mutlulukla gülümsedi. Hayatını seviyordu. Küçük bahçesini, tuvallerle dolu pembe-beyaz odasını, neşeli anne ve babasını... Arkadaşlarını, sevgilisini... Kendiyle ilgili olan her şey mükemmel ve kusursuzdu.
Bu hayatı sevmemek için tek bir neden bile yoktu!
Kendini de seviyordu. Çünkü o kusursuzdu. Sarı ipek gibi saçları, denizler kadar mavi gözleri, kusursuz fiziği, kalp şeklinde dudakları, bembeyaz bir ten vardı.
Sevilmemek onun için imkansızdı.
O her şeyin daima en iyisini hak ediyordu. Yani, en azından o öyle düşünüyordu. Kusursuz bir şehirde, kusursuz bir aileye, kusursuz arkadaşlara, kusursuz bir sevgiliye sahipti.
Hayatını çok seviyordu.
Zaten sevmemesi içinde tek bir neden bile yoktu. Eve girip üzerini değiştirdi. Aşağı inerek akşam yemeği için yemek masasına oturdu.
"Merhaba!"
"Merhaba, günışığım!" dedi coşkuyla annesi.
"Merhaba, hayatım!" dedi babası gülümseyerek. Memnunca tebessüm edip yemeğini yedi ve odasına çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Ev Laleli Porselenden
ParanormalBurada her şey güzeldir. Herkes işinden memnun ve başarılıdır. Kimse mutsuz değildir. Kimse birbirini kırmaz. Hırsızlık yoktur, gece kilitlenmez kapılar. Kimse kıskanç, kibirli, öfkeli değildir. Eşyalar, sahip olunanlar kıskanılmaz. Kimse birbirini...