"Beni neden buraya çağırdığını anlatmayacak mısın?" dedi kız önünde ki pizzaya bakarken. Yoongi'nin küçük sırıtmasını gördüğü anda nefes verip devam etti.
"Ciddiyim. Son zamanlarda garip şeyler oluyor. Ve nedenini anlamadığım şekilde senin başının altından çıktığına eminim. Şu arkadaşın Jeongguk evime gelip garip şeyler söyledi. Geçen gün Yerim'in defterlerinin arasında yeşil saçlı ve sarı saçlı bir kızı el ele tutuştuğu bir fotoğraf çizilmişti. Ve eminim Yerim o kadar çirkin bir ressam değil. Şu Hoseok onu gördüğüm ilk günden beri garip zaten. Ve o bahsettiğin 'Sooyoung'ın Choi Sooyoung olmadığına nedensizce eminim. Yine esrarengiz bir şekilde bu insanların hepsini tanıdığa eminim." dedi kız nefessiz kalarak. Bu kadar uzun bir cümleyi tek nefeste söylemek en iyi fikir değildi sonuçta.
"Sana bunların hepsini teker teker anlatabilirim. Kimi tanıdığımı, seni neden buraya çağırdığımı, son günlerde neler olduğunu... Ama bu neler olacağının heyecanını kaçırmaz mı?"
Seungwan başını kaldırıp Yoongi'ye baktı. Tutkuyla ateş alan gözleri, yağmurdan dolayı ıslanmış yeşil saçları, pembe dudakları, küçük burnuna odaklandığı anda onu sanki tatlı bir rüyadan uyandıran şimşeğin sesi ile irkildi. Telaşlı ama içten bir tonla
"Yıldırım tarafında çarpılmadan önce buradan gitsek iyi olur galiba." dedi. Yoongi kıkırdayarak "Bana bir iyilik yapar mısın, Darling?" Kız kafasını salladı. Çocuk masadan kalkarak telefonundan bir şeyler açtı. Seungwan'a elini uzatıp tutmasını bekledi. Kısa boylu kız elini tuttuktan sonra diğer elini beline koyup tuttuğu elini iyice kavradı. Kısa ayak hareketleri ile dans etmeye başladılar. Seungwan sonradan duyduğu saksafon sesiyle bu şarkıyı anında tanıdı. Yağmurun altında ıslanan bedenini umursamadan dans etti.
(multi ; mamamoo - words don't come easy)
하필 그 말을 던져주네
[onca sözün arasında, sen o sözleri sarf ettin.]
그대는 어떻게 날 완벽히 이해 하니
[nasıl oluyor da böyle mükemmel anlıyorsun beni?]
내 마음이 자꾸만 녹아
[kalbim durmaksızın erimekte.]
상상도 못했는데
[hayalini bile kuramazdım...]
남겨진 우리
[geride kalan bizin.]
시작할게 안아줄 때 조금은 거칠어도 돼
[başlıyorum... sarmalarken beni, biraz sert davranabilirsin.]
너의 속삭임 (words don't come easy)
[kelimelerin... (kelimeler dökülmüyor dudaklarımdan.)]
손끝의 떨림 (words don't come easy)
[parmak uçlarının titreşimi... (kelimeler dökülmüyor dudaklarımdan.)]
지금 이 느낌 (words don't come easy)
[tam şu an, bu his ; (kelimeler dökülmüyor dudaklarımdan.)]
grabbing your body your body 우리끼리
[kavramak tüm vücudunu, vücudunu... ikimizin arasında.]
눈을 감으면 (words don't come easy)
[gözlerimi kapasam, (kelimeler dökülmüyor dudaklarımdan.)]
뜨거워진 touch (words don't come easy)
[sımsıcak dokunuşların, (kelimeler dökülmüyor dudaklarımdan.)]
표현하지 못하겠어 이 느낌
[dile getiremiyorum bu duyguyu ; ]
grabbing your body your body 우리끼리
[kavramak tüm vücudunu, vücudunu... ikimizin arasında.]
****************************************************************
****************
efbe & xjdlfe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
why so lonely | wenga
Short Storyseni öptüğümden beri, düşündüm her şeyin değişeceğini, ama bir değişiklik olmadı, sen hala aynı kaldın inandım seninle geçireceğim gecenin tatlı olacağına, ama bir değişiklik olmadı, sen hala aynı kaldın yoongi & seungwan